56. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin Ulusal Yarışma Seçkisinde gösterilen ve festivali İzleyici Ödülü ile tamamlayan Leyla Yılmaz imzalı Bilmemek filmini, yönetmen ve başrol oyuncuları; Senan Kara, Yurdaer Okur, Emir Özden ve Ulaşcan Kutlu ile konuştuk.
Hande Kara: LGBTQ’nun Q’su –Questioning- filmin çıkış noktası. O çıkış noktasından biraz bahseder misiniz?
Leyla Yılmaz: Şöyle bir çıkış noktası oldu. Dünyada peşin hükümler ve yargılar çağında yaşıyoruz. Bilgiye erişimimiz arttıkça, aynı oranda cehaletimiz de artıyor, tahammülsüzlüğümüz artıyor. Farklı olana tahammülsüzlük, pornografik bir saldırganlık halini alıyor. Bununla en çok karşılaşan insanlar da, cinsel yönelimleri nedeniyle saldırı gören insanlar. Burada sadece cinsel eğilim söz konusu değil; kadınlar, iş yerinde mobbing uygulanan şehirli insanlar da söz konusu motivasyona dahil.
H.K.: “Bilmemek” ana tema. Bu var olan bir fikir miydi? Zamanla mı yerli yerine oturdu?
L.Y.: Çağımızda bilgiyle merakın birbirine karışması, insanların özel hayatlarına pervasız bir şekilde saldırılmasının hak olarak görülmesi beni motive etti. Bununla ilgili bir şey yapmalıydım. Bilmemek de tam olarak buradan doğdu. Umut karakterine de bilmeme hakkı verilmedi. Toplumdaki bilme açlığı gerçek bilgiyi bilmek üzerine değil, kafalarındaki merakın sağlamasını almak ile ilgili. Umut’un vereceği cevabın hiçbir önemi yoktu onlar için. Çünkü zaten yargılamışlar, hükmü vermişler, kurbanı asmışlardı.
H.K.: İnsanlar çok şey bilmek istiyor. Film de diyor ki “Size soru sorma hakkını vermiyorum.” Bu noktada hikayenin kurgu sınırları aşıldı. Biz de seyirci olarak “Tamam, bunu öğrenemeyeceğiz” diyerek kabul ettik.
L.Y.: Böyle seyircileri çok seviyorum. Bu süreçte filmi sevip filmle ilgili konuşmak isteyen çok kişiyle bir araya geldim. Hem sektörden hem izleyicilerden. Hepsinde buna benzer bir şey var. Filmin bazı yerlerinde kendilerini görmüşler ve “Acaba ben orada mıyım?” sorusunu sormuşlar. Çok interaktif bir film oldu Bilmemek. Ben filmi yaptım, yönetmen ve senaristiyim; ama artık film benim değil. Ben bir kartopu yapıp attım. Bu da çığa döndü. İzleyiciler soru sormanın yanı sıra, kendilerinden bir parçayı konuşmaya başladılar. Benim konuşmam artık önemli değil, onların söyleyecekleri önemliydi. Hepimiz hayatımızın bir döneminde zorbalığa maruz kalmışız, onun travmalarını yaşıyoruz ve bununla ilgili konuşma zamanı gelmiş. Bilmemek ile bir şeyleri bildirmek istemiyorum. Yalnızca konuşmamızı sağlamak istiyorum. Bunu yapabildiysem ne mutlu bana.