Alican Yücesoy ve Başak Özcan'ın başrollerini paylaştığı Küçük Şeyler, Altın Portakal Film Festivali izleyicisinden büyük beğeni toplayarak festivalden döndü. Alican Yücesoy'a En İyi Erkek Oyuncu ödülünü, Selda Taşkın'a Cahide Sonku Ödülü'nü getiren Küçük Şeyler, SİYAD tarafından da ödüle layık görülmüştü. Sizleri, festival yolculuğuna Karlovy Vary'de başlayan, Adana Film Festivali, Altın Portakal Film Festivali ve Malatya Film Festivali'nin ardından yoluna devam edecek olan Küçük Şeyler ekibinden yönetmen Kıvanç Sezer, başrol oyuncuları Alican Yücesoy ve Başak Özcan ile yaptığımız keyifli röportaja alalım...
Özlem Yenilmez: Babamın Kanatları filminizle bir üçlemeye başladığınızı söylemiştiniz. Bu üçlemeye başladığınızda, her bir filmde ele alacağınız karakterlere nasıl karar verdiniz?
Kıvanç Sezer: En başından belliydi. Üç karakteri de bir şekilde ilk filmde görüyoruz. Babamın Kanatları'nda eve bakan bir çift sahnesi var. Orada ikinci filmin sinyalini veriyoruz. Bir de bir telefon görüşmesi var. Oradaki taşeron patronu en üstteki adamla telefon görüşmesi yapıyor ve onun yanına gidiyor. "Şefik abi" diye konuşuyor. Üçüncü filmdeki karakter de o olacak. Dolasıyla karakterler ve ortak mekanımız belli. Ama hikayeler ve tonlar tamamen farklı olacak.. Ben buna üçleme diyorum. Ama insanlar buna tam bir üçleme demeyebilir de. O konuda çok tutucu değilim.
Alican Yücesoy: "Ben öyle adlandırıyorum" diyorsun.
K.S.: Farklı tarzda bir üçleme olduğu için yoruma açık. Ama sorun değil. Ben sadece kavramsallaştırma konusunu anlatmaya çalışıyorum.
Ö.Y.: Babamın Kanatları son derece eleştirel bir dram filmiydi. Küçük Şeyler trajikomik, ama aynı zamanda dram. Üçüncü film için düşündüğünüz bir tür var mı?
K.S.: Üçüncü filmin hikayesi onu belli edecek. Hikaye ortaya çıkmadan tonlamasını söyleyemem. Tür dediğimiz şey hikayenin içinden organik olarak çıkar. Senaryoyu yazarken ortaya çıkacaktır. Polisiye de, korku filmi de olabilir. Tamamen farklı bir şey de olabilir.