Özlem Yenilmez: Özellikle son yıllarda bağımsız sinema filmlerinde taşra ya da taşralı insan filmleri izlemekten sıkılmaya başlamıştık. Orta sınıfı yalnızca dizilerden izliyorduk. Ama plaza insanlarının da dertleri olduğunu gösterdiniz. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kıvanç Sezer: Aslında uzun yıllardır şehir filmleri var. İnsanlar da şehirlere taşınıyor. 2007 yılında dünya çapında ilk defa kent nüfusu, kır nüfusunu geçmiş. Bunun anlamı, artık köyden kente göç meselesinin geldiği durumu, bütün sistemin sonucunu ifade ediyor. Ama kentler de artık başka bir şeye dönüşüyor. Taşra hikayesi de anlatılacak. Baktığınızda Ömer Lütfi Akad'ın Gelin, Düğün, Diyet üçlemesinde 1970'ler Türkiye'sini anlatan köyden kente göç hikayesi vardır. O zamanların filmlerinde süpermarketler, fabrikalar vardır. Ama bugünkülere baktığınızda inşaat vardır. "İnşaat ya Resulallah" mottosuyla 20 yıldır ülkemizi saran bu betonlar, hikayelere de etki ediyor ve etmeli de...