Özlem Yenilmez: Herkes kendi deneyimlerinden bakıyor olaya.
Kıvanç Sezer: Biraz o kısmı hoşuma gidiyor. Salondan çıktıktan sonra düşündükleri benim için daha önemli.
Ö.Y: Siz aslında doğrudan karakterlere kendi bakış açınızı vermek yerine, bağımsız ve sürekliliği olan karakterler yaratmış oldunuz.
K.S: Kendileri devam eden karakterler olduğu zaman daha üç boyutlu hal alacaklarını düşünüyorum. Benim kuklalarım olmaları yerine, kendi kararlarını veren karakterler oluştu. Tabii ki bir kurmaca mevcut. Onun dramatik bir yapısı var. Bu yapıyı koruyacak şekilde bir karakterizasyon çalışması yapıldı.
Ö.Y.: Antalya'da gördüğümüz neredeyse her filmde kadın erkek ilişkileri ön planda. Ancak ilişkilerin hikayelerinin gittikçe evrim geçirdiğini görüyoruz. Bu filmlerde hep erkekler sorunlu olarak yazılmış ve kadınlar hep kaçıyor. Daha önce sinemamızda çok fazla güçlü kadın karakteri yaratılmasına önem verilmiyordu. Sizce bu değişim gündeme göre mi şekilleniyor? Gündemin etkisi azaldığında da bu konular yok olmaya başlar mı?
K.S.: Böyle bir çakışma olmuşsa bunun sebebini bilemiyorum. Benim bu hikayedeki o ilişkinin girdiği çıkmazı çözebilmek adına mantıklı adım atanın -kaçmanın tersi olarak- Bahar olduğunu düşünüyorum.