Çok temiz, odaklı ve emek kokan bir film. İyi filmin nasıl çekileceği konusunda ders niteliğinde bir eser bu. Sanat tasarımı, sahnelerin dizaynı ve efekt kullanımı ne kadar özenli çalışıldığını gösteriyor. Anlatılan dönemi seyirciye net olarak aktarabilmek için en ufak ayrıntıya dahi dikkat etmişler. Tom Cruise ve Ken Watanabe'nin başarılı oyunculukları sayesinde film seyirciyi avucuna alıp sonuna kadar bırakmıyor. Çekimlerin zarifliği filmin özüne çok yakışıyor çünkü onur, erdem ve benzeri niteliklere vurgu yapan bir hikaye bunu gerektirirdi. Filmin genelinde ve özellikle finalinde şaha kalkan savaş sahnelerinin de gayet başarılı bir şekilde çekildiğini söyleyebilirim. Tek çekim koreografilere odaklanılsa daha lezzetli sahneler ortaya çıkabilirmiş. Yine de meydan savaşı gibi çok kişi ve ekipman gerektiren sahnelerin kusurlarını göz ardı edebiliriz.
Modernizasyon sürecinde olan bir ulusun batılılaşma gibi bir hataya düşmemesi gerektiği çok iyi anlatılmış. Kıyafet devşirmenin, yabancı memurlar istihdam etmenin, geleneği bir rafa kaldırmanın yarardan çok zarar getireceği vurgulanmış. Katsumoto karakterinin isyan bayrağı açmasının sebebi de özden kopuş ve gelişme pahasına halkın korunmaya değer meziyetlerinin yok edilmesiydi. Başkentin hali sevimsiz ve özentiyken asilerin yaşadığı köyün huzurlu ve hayat dolu olduğunu göstermek güzel bir mesaj olmuş. Batının ilmini alırken doğunun erdeminden vazgeçilmemesi gerektiğini göstermiş bu mesaj. Üstünlük ve güç hangi tarafta diye sorulursa film bunun cevabını savaş meydanında veriyor. Fakat mesele güç olmaktan ziyade neyin kıymetli olduğudur. Aksi takdirde bugün hala maddi bir yararına tanık olmadığımız birçok kurum ve geleneği çöpe atmak zorunda kalacaktık. Hayatı daha yaşanılabilir kılmak için kısa dönemli ve kişisel menfaate dayanan atılımlar değil kültüre ve gerçeklere dayanan adımlar atılması gerektiğini güzel anlatmışlar.
Nathan Algren karakterinin Japon asilerinin eline düştükten sonra kurbanlarının neler çektiğine yakından tanık olması çok iyi bir tercih olmuş. Öldürdüğü bir samurayın evinde, onun çocukları ve eşiyle geçirdiği zamanlar ahlaki olarak seyirciye bazı sorgulamalar getiriyor. İnsanların evraklardaki bir sayıdan ibaret olmadığını, kaybedilen her hayatın ardında yıkım bıraktığını güzel işlemiş. Kendisi de bir süre önce Kızılderili katleden bir birliğin başında olan Nathan karakterinin ezilen ya da aykırı olan topluluklara karşı bir özür borçlu olduğunu anlatmışlar. Bu açıdan baktığımız zaman filmin uzun bir kefaret ödeme anlatısına sahip olduğunu söyleyebiliriz.