“Karakomik Filmler: Deli ve Emanet”, serinin 2019 tarihli ilk iki filminde olduğu gibi yine senaryosunu yazmanın yanı sıra başrol oyunculuğunu da üstlenen Cem Yılmaz’ın yönetmen koltuğunda oturduğu oldukça temiz bir iş…
İlk bölümde, Samatya Taksi durağının 66 yaşındaki Fahri Başkanı Mehmet (Mehmet Küçükdurmaz) ağabeyin doğum günü kutlaması ve taksi şoförü Güven’in (Cem Yılmaz) gönlünü kaptırdığı mahalleye yeni taşınan Meral’in (Büşra Develi) durağa gelerek sıradaki taksiye binerek (o an için nereye gittiğini bilmediğimiz) sahnelerle başlayan film, ertesi gün Meral ile Güven’in market karşılaşması ve bayağı “tantanalı” olan dışarıdaki sohbetleri ile devam eder…
Tam da havada “aşk kokusu var” dedirten bu ortamın ardından Güven, kendi vardiyasının sonunda kullandığı aracı teslim etmek üzere durağa doğru yol alırken, son bir müşteri (Hakan Gerçek) daha biner aracına…
Derken yolda bir başkasını (Katil – Cem Davran) daha alarak, gecenin karanlığında ıssız bir yere giderek araçtan inen “kimliği belirsiz” ve biraz da “tekinsiz” duran bu müşteriler Güven’den, kendilerini bir “beş dakika” beklemesini isterler…
İsterler istemesine de içine esaslı bir kurt düşmüş olan Güven, silah sesleri de duymaya başlayınca hayatının en önemli hatasını yapmak suretiyle bu iki adamın yanına intikal ediverir…
Zira olacak olan şeylerden ilki, gittiğinde adamların havaya rastgele ateş ediyor olmaları diğeri de “Katil” in Güven’in eline tutuşturduğu tabanca ile öbür adamı öldürerek cinayeti üstüne yıkmaya çalışmasıdır…
Doğal olarak artık Güven son derece şaşkın ve şoktadır…
Aynen yeni nesil Cem Yılmaz filmlerinden de kendi ilk filmlerindekiler ile Recep İvedik (Şahan Gökbakar) ve Yılmaz Erdoğan prodüksiyonlarındakine benzer “sululuklar” bekleyen malum izleyici kitlesi gibi…
Ama emin olun, “Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutulmak” biçiminde adlandırılabilecek olan hikayesi ve kurgusu ile “The Twilight Zone / Alacakaranlık Kuşağı” isimli TV dizisinin bölümlerinden biriymişçesine devam eden olaylar zinciri, mevzuya sıra dışı bir performans sergilen Özkan Uğur’un canlandırdığı Tuncay’ın da katılmasıyla daha da bir renklenecek…
İkinci bölümdeki “Emanet” e gelince…
Babaları ölen Erol (Emin Gürsoy) ve Birol (Cem Yılmaz) ile Saba Tümer’in sunduğu TV’deki “Kalbim Sende” adındaki evlenme programlarından birinde, prensini arayan Deniz (Özge Özpirinçci) ile tanışıyoruz…
Geçirdiği bir trafik kazası sonucunda sol kolunu kullanamaz hale gelen Birol’da, hep hayalini kurduğu “Yetenek Sizsinin” isimli TV şovuna katılabilmek umuduyla İstanbul’a gider…
Ve ilk gece Selim Demirci’nin (Tansu Biçer) işlettiği otelde, başka yer olmadığı için çift kişilik bir odayı tanımadığı birisi ile paylaşmak zorunda kalır…
Ertesi sabah oda arkadaşının, aynı TV şovuna kendi grubuyla katılacak olan Ayhan Kumacı (Çağlar Çorumlu) olduğunu öğreniriz…
Ayhan grubuna, şova tek başına katılmayı kafasına koymuş olan Birol’u da davet eder ve biraz güç de olsa nihayetinde ikna etmeyi başarır da…
Ancak ardından da kovar…
Bütün bu, gerek “Kalbim Sende” ve gerekse de “Yetenek Sizsinin” programları aracılığı ile Cem Yılmaz’ın aslında, “dark comedy / kara mizahın” bütün inceliklerini kullanarak hem katılımcılar hem de SMS ile katılımcıları destekleyenlere yönelik ciddi bir kişilik (ve elbette toplumsal) bir analizi yapmakta olduğunu fark ediyoruz…
Ki, bu süreç filmin son sahnesine kadar sürer de…
Peki, hepsi bu kadar mı?
Tabii ki de hayır?
“Neo – noir” tarzın tadını bir kez almış olan Cem Yılmaz, “Birol” ile “Deniz / Bahriye” nin yollarının “sert” bir şekilde kesiştiği andan itibaren, “noir” ögelere de yer vermeye başlar…
Zaten, ikilinin erkekler tuvaletinin önünde yaşadıkları mizansende de “yağmur” öylesine durup dururken yağmaz…
Yani kimse boşuna ıslanmaz…
Her şey planlı ve programlıdır…
Gördüğümüz kadarıyla Cem Yılmaz’ın “noir” larında mevcut olmayan tek şey, fosur fosur tüttürülen sigaradır…
Hani özellikle de televizyonlardaki gösterimlerinde RTÜK engeline takılacağı için varsın o da olmayı versin…
Keyifli seyirler,