..Yapimci olarak 1996 tarihli "Eskiya" ile adini duyuran Omer Vargi, iki sene sonra "Hersey Cok Guzel Olacak" ile yonetmenlik koltuguna gecerek seyircilere mutevazi, eli yuzu duzgun keyifli bir film armagan ederken Cem Yilmaz'in da sinemada onunu acmasina on ayak olmustu bi bakima. Ardindan 2003 tarihli "Insaat" cok genis bir kitleye seslenemedi kuskusuz, oyunculari ve konusu geregi pek ilgi gormeden sessiz sedasiz oynamisti adeta, ancak Vargi yine de tek bir insaatta gecen hikayede kimi yerleri sarksa da, Sevket Coruh'un yildizini parlatan seyirlik bir film cikartmisti ortaya. Ucuncu sinema filmi "Kabadayi" ise, kuskusuz ki Omer Vargi'nin su ana kadarki filmografisinin en goze batacak projesi. Cunku bir taraftan sinemamizin en iyi senarist-yonetmenlerinden Yavuz Turgul, "Gonul Yarasi"nin ardindan yazdigi ilk senaryosunu Vargi'nin ellerine teslim ederken, diger taraftan Turk sinemasinda yasayan bir efsane konumuna denk dusen, her yeni filmi iple cekilen Sener Sen genc kusagin yetenekli aktorlerinden Kenan Imirzalioglu ile "duello" misali hikayesiyle karsi karsiya geliyor, kadronun geri kalan kismini da unutmamali tabi ki... Ali Osman yasi geregi bir kenara cekilmis, zaman zaman arkadaslariyla eski gunlerini yad eden, fakir fukaranin corbasini unutmayan, hali saha isleterek gecinip giden eski bir kabadayi. Olum dosegindeki Afet'in son sozleriyle, yillar once kendisinden olan bir oglu oldugunu ogrendigi anda eli ayagina dolaniyor Ali Osman'in. Oglu Murat ise bir rock bar'da sevgilisi Karaca ile birlikte calismakta, ancak cevredeki muhiti haraca baglayan Devran, Karaca'ya olan askindan dolayi Murat'in karsisina cikiyor. Ve Murat istemeyerek de olsa babasi Ali Osman'dan yardim istiyor vs. Ancak ortaya cikan sonuc, beklentileri karsilamaktan bir parca uzak. Filmin suresi bir Turk filminde alisik olmadigimiz derecede uzun, 140 dakika. Genel olarak bakildiginda bunun nedeni fazla uzatilmis bir kedi-fare oyunu misali uzayan bir kovalamaca ve hikayenin cok fazla yan karakterin cevresinde gelismesi olarak gorulebilir. Yavuz Turgul, 1985 tarihli "Zugurt Aga"dan beri senaryolarini 22 senedir hicbir yonetmene teslim etmeden bizzat kendi ceken biri. Bu kez Vargi'ya teslim etmis yonetmen koltugunu ancak ikisi arasindaki sinemasal yaklasimlar yuzunden film bircok yerde aksiyor. Turgul'un filmlerinde oykunun dramatik yani daha agir basar, her ne kadar komik bir sahne izleseniz de tam anlamiyla kahkahalarla gulemezsiniz cunku dramatik unsurlar filmin geneline tam anlamiyla yayilmistir. Vargi ise "Kabadayi"da bu dengeyi tutturamamis, hikayenin dramatik yanini tam anlamiyla tum filme yayamamis, cunku yer yer film ciddiyetini kaybedip komik olmaya basliyor. Yonetmenlik yonunden bakildiginda zayif bir film "Kabadayi". Yonetmen Vargi zayif kurgu calismasinin da katkisiyla kesik kesik planlardan olusan bir butun ortaya cikarmis adeta. Ve gereksiz tekrarlar (ornegin izleyenler anliyacaktir, en cok kafama takilan Devran'in Ali Osman'in arkadaslarini tehdit ettigi sekanstaki o patlamalar, sakiz gibi arka arkaya tekrarlanan patlama planlarinin dordu birden, guzel bir kurgu numarasiyla ekrani dorde bolme teknigiyle verilebilirmis) ile filmin gucunu azaltmis. Devran'in Karaca'ya olan tutkusu filmin bazi yerlerinde inandirici olmaktan cikarken, ozellikle oyuncu kadrosundaki bazi yanlis tercihler maalesef ki fazlasiyla siritiyor, karikaturize duruyor. Ali Osman'in arkadaslarindan olusan kadro, bircok yapimda cogunlukla komedi agirlikli rolleriyle hafizamiza kazinan emektar oyunculardan olustugundan onlari eski "sert abi" gunlerinde dusunmekte zorlaniyoruz mesela. Diger taraftan Rasim Oztekin, fazla abartiya kacirildiginda kontrolden cikabilecek "Surmeli" rolunde son derece kivaminda bir performansla karsimiza cikiyor ki bu da filmin lehine isleyen etkenlerden biri. Sener Sen her zamanki gibi olaganustu, Kenan Imirzalioglu'nun ise bir iki ufak sahnede abartiya kacsa da (onun hicbir sucu yok, hikaye buna elverisli cunku), "Yazi Tura"nin ardindan bu filmle artik iyi bir oyuncu oldugunu cumle aleme kanitladigini soyleyebiliriz. Oyuncu kadrosundaki en siritan ismin ise Devran'in patronu rolunde karsimiza cikan Ulgar Manzakoglu oldugunu belirtmek lazim. Gercek hayatta goz doktoru olan Manzakoglu, rolu geregi fazla efor sarfediyo ama esas rahatsiz edici yani o cok yapistirma duran dublaji oluyor. Ayrica filmin "polaroid - hafiza" iliskisiyle "Memento"ya -bilincli ya da bilincsiz- selam caktigini da belirtmekte fayda var. Bir de beyazdede bu kadar telefon gorusmesi yapilan bir film gordugumu hatirlamiyorum acikcasi. Sonuc olarak oyuncularinin performanslariyla akilda kalsa da, tum bir film olarak bakildiginda bir parca vasat kaliyor "Kabadayi". Veya biz beklentilerimizi fazla tuttuk ondan dolayi boyle bir buruk tad aldik da diyebiliriz..(5/10)