TÜRK SİNEMA TARİHİN EN BÜYÜK KARA MİZAH KONULU FİLMİ SADECE AYAKTA ALKIŞLANIR
“Adalet, mülkün temelidir” her mahkeme salonunda duvarda yazılı klişe bir cümle. Cümledeki sözün ağırlığı bir yana, içindeki gerçek dışı cümle bir yana. Ülkede deliller olmadan suçlu olmayan kişiler suçlanır, suçlanmasının ardından haklarında işlem başlatılır, mahkemeye sevkedilirler, mahkemeye sevkedildikten sonra haklarında karar çıkar ve kodese tıkılır. Çark böyle döndükçe adaletsizlikler diz boyu devam eder…
Ferhan Şensoy’un oyunculuğunun dibine vurduğu “Pardon” filmindeki mevzular adaletsizliklerden yola çıkıyor, mizahî unsurlar öne çıkarılarak derin bir mevzuya el atıyor. Bir adalet trajedisi tadında suratımıza sert bir tokat atıyor. Toplumsal, ekonomik ve siyasi olaylara ağır eleştirileriyle öne çıkmasının yanında film senaryo, diyaloglar, araya sıkıştırılan müzikler ve yönetmenin ilk filmi olmasına rağmen usta oyuncuları bu filmde barındırması takdir edilesi.
Mizahî unsurların filme farklı bakış açışı kazandırmasının yanında filmde bahsedilen mevzular gerçek hayattan alınıyor.
Ölüm oruçları, polislerin suçlu olmayan birini “terör örgütü” bahanesiyle tutuklaması, sorgu odasında suçsuzları döverek sorgulamaları vb.
Filmin ilk yarım saatinde karakolda sorgulamalar, şakalaşmalar, suçlamalar komik olduğu kadar trajik. Bülent Kayabaş işkenceye karşı çıkan biri olarak karşımızda. Ferhan Şensoy ile Bülent Kayabaş’ın sorgula(n)ma diyalogları efsane nitelikte.
Esprilere şapka çıkartılması gereken bu çalışma aynı zamanda yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi. Teknik bilgilerinin haricinde mekân olarak genellikle sahnelerin soruşturma odasında geçip sonrasında hapishaneye konuk olan 3 kafadarın suçsuzluğu üzerine film şeklini alıyor. Diğer oyuncuların başarısız olduğu söylenmez ama film daha çok Ferhan Şensoy’un “İbrahim” karakteri üzerinden ilerliyor. Aynı zamanda asker kaçağı. Ferhan Şensoy'a suç arkadaşı olarak Rasim Öztekin ve Ali Çatalbaş eşlik ediyor,
Üç adam suçlamadıkları bir suç yüzünden suçlanıyor. Çıkacakları günü bekliyorlar, her mahkeme sonrası “çıkarız ulan buradan” düşünceleri her seferinde yatıyor, en sonunda 24 yıl hapse mahkûm oluyorlar. 24 yıl hapis cezası almalarının ardından suçsuz oldukları açıklanıyor. Aynı zamanda asker kaçağı olan İbrahim suçsuz olup dışarı çıkmasına rağmen cezaevi müdürünün “asker” diye çağırması üzerine askere yollanıyor. Hapishanede her defasında “eniştemi vuracağım” diye ant içen İbrahim’in eniştesini vurmasıyla filmin finali geliyor. Suçsuz kaldığı zamanların acısını devletten çıkarıyor İbrahim filmin sonuna doğru:
“ - İbrahim ne yaptın?- Devletten 6 yıl üç ay alacaklıydım, ödeştik.- Pardon! “
O kadar mevzunun geliştiği, dalaverelerin dönmemesine rağmen devletin suçsuzları kodese tıkmak için trajikomik hikâyenin sunulduğu filmde “ulan bu kadar da olmaz” dedirten film, bitişine doğru “pardon canım oluyor böyle şeyler” dedirtmeyi başarıyor. Delillerin yok sayıldığı ülkelere gönderme yapan film sadece yaşadığımız ülkeyi değil, bütün ülkelerin sorunlarını kapsıyor. Adaletsizlikleri şu sözlerle daha iyi anlıyoruz:
“ - Bir şey yapmamakla kalmadık 6 yıl üç ay hapis yattık.- Arada bi oluyor böyle yanlışlıklar.- Yanlışlık dediğiniz 6 yıl üç ay.- Devletten 6 yıl üç ay alacaklıyız yani.- Müdür bey haybeye 6 ay üç ay yattığımız için devletten tazminat alabilir miyiz?- Sanmıyorum.- Eee ben ne anladım bu yatıştan?- Adalet dediğiniz o kadar da adil bir şey değil demek ki?- Maalesef, pardon! “
Güldürürken düşündüren, mizahî unsurları ön plana çıkararak hiciv yönü baskın olan bir film “Pardon”. Adaletsizliklerin “arada bi oluyor böyle yanlışlıklar” sözüyle yanlışların sadece bir defa değil, defalarca olacağını seyirciye resmediyor
Altını Çizdiklerim:
- İbrahim ne yaptın?
- Devletten 6 yıl üç ay alacaklıydım, ödeştik.
- Pardon!
- Bir şey yapmamakla kalmadık 6 yıl üç ay hapis yattık-
Arada bi oluyor böyle yanlışlıklar.
- Yanlışlık dediğiniz 6 yıl üç ay.
- Devletten 6 yıl üç ay alacaklıyız yani.
- Müdür bey haybeye 6 ay üç ay yattığımız için devletten tazminat alabilir miyiz?
- Sanmıyorum.
- Eee ben ne anladım bu yatıştan?
- Adalet dediğiniz o kadar da adil bir şey değil demek ki?
- Maalesef, pardon!
Komiser: ordu içinde gizli faaliyetin var mı?
ibrahim: ne gizli faaliyeti ya? gizli faaliyete vakit mi var askerde? 1-3, 3-5, 5-7 devamlı nöbetteyim. bütün nöbetleri ibrahim’e yazarlar. o cemalettin yüzbaşı da bana gıcık!
komiser: niye gıcık! sana cemalettin yüzbaşı?
ibrahim: lan dedi diye kafa attım.
komiser: belanın tekisin sen yani? enişteye bıçak, komutana kafa.
ibrahim: hayır komutanım, yani sayın amirim. çok sakin adamımdır. sadece bu lan lafına tahammülüm yok.
komiser: seninle burdur’dan aynı otobüsle istanbul’a giden başka asker var mı?
ibrahim: yok! onların istanbul’da bi işi yok.
komiser: onların istanbul’da işi yok ama senin var di mi? onlar kim?
ibrahim: öbürleri…
komiser: öbürleri ha? örgütsünüz yani?
ibrahim: eveeet.
komiser: heh güzeeeel. işte böyle tatlı tatlı anlat ibrahim. örgütün başı kim?
ibrahim: albay niyazi.
komiser: albay da işin içinde ha?
memur: birden dili çözüldü amirim.
komiser: örgütün adı ne?
ibrahim: türk silahlı kuvvetleri…
komiser: sen benimle dalga mı geçiyosun lan! ha?
ibrahim: hayır lan! soruyosun söylüyoruz. şu an içinde bulunduğum örgüt şanlı türk ordusu!
gardiyan: siz o şişme kadını bana hediye etmiş olun ben şişirip parayla yaptırıp yolumu bulurum.
ibrahim: olur mu öyle o zaman sana şişme p.nk derler.
gardiyan: ne derlerse desinler ben artık haysiyet takılmıyom maddiyat takılıyom.
-polis niye kovalıyor seni?
-hiiiçç. polisin salaklığı işte. ben kaçıyorum diye kovalıyor. kovalanacak bişi yok.
-sen niye kaçıyorsun?
-hiiiç. kaçılacak bişi yok. fakat tabi polis’e bana birden bire “hey sen!gel buraya gel buraya. sen niye burdur’dan siirte istanbul üzerinden gidiyorsun bakiyim? yoksa yoksa muzoylan oturup efendigene rakı falan mı içecen?
-aaaaa!!!!!
-yaaa. dicekmiş gibi bi pisikoz oldum. bi an polisle öyle göz göze kaldık, ben koşmaya başlayınca, o salak da kovaladı tabi.
Komiser: pkk lı mısın?
ibrahim: hayır ankaralıyım.
komiser: kimlerdensin?
ibrahim: şatıroğlullarından.
komiser: hangi örgüttensin onu soruyorum! bana keriz numarası yapma.
ibrahim: bi numara yaptığım yok. o kerizlik bende doğuştan beri var. hiçbir örgütle alakam yok. beni adamdan sayıp alacak örgüte zaten ben girmem. o örgüt ibrahim'e kaldıysa, örgüt bile sayılmaz!
Komiser: sen bu yaşa kadar niye gitmedin askere?
ibrahim: olmadı.
komiser: ne olmadı?
ibrahim: kısmet olmadı.
komiser: 16 yıl kaçmışsın askerden. lan!
ibrahim: evet lan.
komiser: ağzından çıkanı kulagın duysun. böyle bi çakarım duvara çıkartma olursun. sen bana nasıl lan diyorsun lan?
ibrahim: siz bana nasıl diyorsunuz? siz de demeyin o zaman. enn sinirlendiğim laftır. hayatta hiç kimse bana lann diyemez. ben bu yüzden enişteyi bıçakladım.
ibrahim: oolmadı.komiser: ne olmadı?ibrahim: kısmet oolmadı.komiser: 16 yıl kaçmışsın askerden. lan!ibrahim: evet lan.komiser: ağzından çıkanı kulagın duysun. böyle bi çakarım duvara çıkartma olursun. sen bana nasıl lan diyorsun lan?ibrahim: siz bana nasıl diyorsunuz? siz de demeyin o zaman. enn sinirlendiğim laftır. hayatta hiç kimse bana lann diyemez. ben bu yüzden enişteyi bıçakladım.
komiser: 16 yıl nasıl kaçtın askerden? seni kimler kolladı?
ibrahim: kimse kollamadı. benim gençliğimde askerlik şubesi eski binadan yeni binaya taşındı, o sırada baazı dosyalar kaybolmuş, 16 yıl beni hiç kimse arayıp sormadı.
komiser: sen niye sormuyosun, niye beni sormuyosunuz diye? canın askerlik yapmak istese gider sorarsın.
ibrahim: gittim sordum. almanya'ya gidicektim ben bi ara, pasaport için askerlik kağıdı lazımdı, gittim askerlik şubesine, senin burda kaydın kuydun yok dediler. soonra bana ordaki yazıcı çocuk; 'ibrahim abi şube taşınırken bazı dosyalar arazi olmuş, seninki de o arada gitmiştir heralde, sen istersen artık bu işi hiç kurcalama, sktiret'' dedi.
komiser: nüfus kağıdı götürüceksin, ikematgah götüreceksin, yeni dosya açtıracaksın. lan.
ibrahim: sayın amirim bilmiyorum siz dört nala mı gittiniz, fakat kimse öyle askere koşa koşa gitmez. ben de bi iş kuruyum ondan sonra giderim diye düşündüm. iş kurma işi uzun sürdü. hem ben öyle askere gitmeyecem demedim ki, lan