Bu yıl festivallerin gözde belgesellerinden biri olan Aşk, Mark ve Ölüm, Köln Bülbülü Yüksel Özkasap, Derdiyoklar, Muhabbet, Killa Hakan, Kabus Kerim ve Derya Yıldırım gibi isimlerle müzikal bir ünlüler geçidi. 60'larda başlayan göç dalgası ile, Almanya'da başlayan bağmsız müzik kültürüne dinamik bir bakış atan belgeseli yönetmen Cem Kaya, Funda Sularöz'e anlattı.
Funda S: Gösterimden ilk çıktığımda düşündüğüm filmde arşivi çok güçlü kullanmışsınız, “editing” zaten muazzam. Yapımı kaç yıl sürdü bu filmin? Deyatlı, ince işlenmiş olduğu görülüyor.
Cem Kaya: Motör: Kopya Kültürü ve Popüler Türk Sineması (Remake, Remix, Rip-Off: About Copy Culture & Turkish Pop Cinema) 7 sene sürmüştü. Arabesk’in bir üç senesi var, 60 dakikalık bir televizyon filmi gibi de. Gökhan Bulut vardı orada, iki rejisördük. Bu film de beş sene sürdü. Yazmaya 2017’de başladık ve 2022’de Berlin Film Festivali’ne yetişti. Görünürde üç tane film yapmışım, bu üç film de arşivle çalışıyor. Arabesk’te yoğun bir arşiv çalışması vardı. Orada arabesk filmleri izledik çoğunlukla. Ama onun dışında “Bitmeyen Yol” gibi iç göçü anlatan filmler de izledik, duygusal yapımları filme katarak o dönemin duygusunu anlatmaya çalıştık. Aynı zamanda televizyon programları çok izledik, arabeskin belki biraz istismarını yapan yapımları. Arşivciliğimiz o filmde bununla ibaretti. Motör’ü yaparken Yeşilçam filmleri çok izledik, 2000’e yakın film taradık. Spesifik aradığımız şeyler vardı, Motör’ün montajında da görürsünüz. Mesela hep aynı sahneyi arka arkaya montajlamışızdır. Hep bir şelalenin önünde eller tutuşulur, bu gibi sahneler.
Funda S: Diğer filmleri şu an nerelerden izleyebiliriz?
Cem Kaya: Arabesk Vimeo’da var, diğer yönetmenin ismini, Gökhan Bulut’u yazarsınız kolayca bulursunuz. Remake, Remix, Rip-Off bu uluslararası ismiyle OpenArchive’da var.
Bu filmlerde aşırı, çok detaylı ve çok ince bir arşiv çalışması yaptık. O filmler de ona göre çok uzun zaman aldı. Özellikle arşiv çalışmasında sadece arşivleri araştırmak ya da bir şeyleri aramak ya da arşivden sadece bir şey bulmak değil, o süreçten sonrası, montajdan sonra gelen, bir de gördüğünüz bu malzemelerin hepsinin teliflerini alabilme süreci de var. Bu telif süreci aslında daha uzun süren bir süreç. Teliflerden sonra temiz görüntü bulma süreci var aynı zamanda. Yani arşivlerin size verdiği ön görüntü diyeyim, onlar çok kötü kalitede. Sonra size daha kaliteli versiyonları geliyor telifini aldığımızda. Ama bazen o bile yetmeyebiliyor. Çünkü mesela bir televizyon arşivi, bunları televizyonda gösterilebilecek şekilde digibeta’sını yapmış, ama bize sinema kalitesi lazım. O yüzden 16 mm ya da 35 mm filmleri yeniden scan ediyoruz biz mesela, bu gibi zorluklar var. Müzik filmi aynı zamanda. Bu filmde müzik telifleri çok önemliydi, çoğunun da Türkiye’den alınması gerekiyordu. O çok uzun, meşakatli bir süreçti. Orada da yine istediğimiz versiyonlara ulaşmak çok sorunluydu. Çünkü eskileri 50’leri, 60’ları 70’leri anlatıyoruz. Bazı sanatçılar o şarkının yeni versiyonunu yapmış, o versiyonunu size vermeye çalışıyor eski versiyonun çalış şekli farklı diye. Arşive girdiğinizde çok şeyle uğraşıyorsunuz. Biz sadece 1.5 seneye yakın elimizdeki materyalleri izledik. Bizim şansımıza bu filmde Alman kamu televizyonları ile beraber çalışabildik. Westdeutscher Rundfunk (WDR) kısaltması, Radio Berlin Brandenburg (RBB), Berlin televizyonu ve Arte. Burada her eyaletin televizyonları var, 3. kanallar diyoruz. O kanalların arşivlerine girebildik ve inanılmaz bir arşiv oluştu bizde. Biz iki kişiydik, Ufuk Cam hem co-author, hem de archive producer’du. Onunla beraber binlerce film izledik. Bir filmi izlerken film mesela 90 dakikadır, biz o filmi durduruyoruz, notlar, export’lar alıyoruz. Günde maksimum iki film, çok çalışkansanız üç film izlerseniz ama o zaman beyin yanar, ertesi gün biraz zorlar.