Hesabım
    Yönetmen Cem Kaya, "Aşk, Mark ve Ölüm"ü Beyazperde'ye Anlattı

    Almanya’da yaşayan Türk göçmenlerin yaşattığı bağımsız müzik kültürüne odaklanan belgesel "Aşk, Mark ve Ölüm"ü, yönetmen Cem Kaya, Funda Sularöz'e anlattı

    Funda S: Kendi öz eleştirimi yapacağım burada. Almanya’da yaşayanları uzaktan gözlemlediğim kadarıyla zamanda sıkışmışlar gibi geliyordu. Belli bir kesim ne tam Alman, ne tam Türk. Hiç kafa yormamıştım nasıl bir kültür ürettiklerine dair. Bu filmin bence Türkiye’deki Türklerin Almanya’daki Türklere karşı bakış açısını değiştirebilecek bir tarafı var. Bir de bazı sanatçıların Türkiye’deki sanatçılardan etkilendiğini görüyoruz. Ama bir taraftan kendilerinin de muazzam bir sanat, müzik aletleri gibi gerçekten şahsına münhasır kültür üretimi var. Buna sadece müzik olarak bakmamak gerekiyor bence. Almanya ve Türkiye’nin kültürel etkileşimini nasıl görüyorsunuz? 

    Cem Kaya: Onlar zaten iki farklı şeyler, Almanya’yı sahiplenme başka bir şey. Almanya’da yeni doğan bir şey var, hybrid bir kültür diyelim moda terimiyle, ya da yeni bir kültür oluşuyor ve öyle kalıyor da değil, o zaten bir gelişme içinde. Çünkü zaman ilerliyor, biz değişiyoruz. Müzik de ona bakarsanız değişiyor. Bence . Adana Bölgesi, Karadeniz Bölgesi gibi bir de Almanya Bölgemiz var. Orada farklı şeyler oluşuyor ama Almanya Bölgesi içinde de yine farklılıklar oluyor. Şehirden şehire de değişebiliyor. Frankfurt’un müzik piyasası ya da kültürü Berlin’inkinden çok farklı. Bunun bazı nedenleri var, aynı zamanda tabii ki siyasi nedenlerden dolayı Almanya’ya yerleşmiş olan birçok insan var. Günümüzde de oluyor, dönemde de oluyordu. Mesela Kürtçe müzikler 80’li yıllarda Türkiye’de konuşulması bile yasakken, Almanya’da bir Kürtçe müzik kültürü doğdu, çok zengin bir kültür. Birçok sanatçı Almanya’ya yerleşti, mesela Şivan Perver, Nizamettin Ariç. Aşık Şah Turna mesela Alevi kültüründen gelen. 12 Mart sonrası, ağır işkence sonrası geldi Almanya’ya, bu da var. Almanya’da Türkiye’de olmayan, olamayan bir kültür de doğdu, gelişti. Bunlar çok önemli şeyler bence. Onun dışında mesela İsmail YK bundan 12 sene önce anlatmıştı bana bir söyleşide. Yurtseven Kardeşler diye bir grupları vardı onların, düğünlere giderlerdi. Her hafta sonu başka düğüne gittikleri, bir de başka yörenin düğününe gittikleri için Türkiye’nin bütün havalarını bilmek zorundalar. Bunu filmde de anlatıyoruz. 

    Funda S: Çok etkileyici gelmişti o bana, muazzam bir kültürel bilgiye sahip olmak gerekiyor. 

    Cem Kaya: İsmail YK’nın 2005’lerde 2006’larda Türkiye’de öyle bir sükse yapmasının nedenlerinden biri de kitlesini çok iyi tanıyor olması, bu yüzden. Neyin nerede çalışacağını çok iyi biliyor, ona göre şarkılar üretiyor. Çok da iyi bir müzisyen ve düğün salonlarında pişmiş, o düğün salonlarındaki bütün o bilgiyle Türkiye’de bir kariyer yaptı. Almanya’da ya da Avrupa’da büyüyüp de Türkiye’de kariyer yapmış bir sürü sanatçı görüyoruz. Hadise var, Belçika’dan gelmiş. 90’larda Mustafa Sandal vardı, Rafet El Roman vardı. Tarkan burada büyüdü, şimdi Köln’de yaşıyor. Böyle bir etkileşim var.

     

    facebook Tweet
    Öneriler
    Back to Top