Hayatımızın ne kadarını otomatik pilotta yaşar gibi yaşıyoruz? Koşuşturmacının içerisinde savrulup gidiyor muyuz? Sadece yılbaşı, doğum günü gibi günlerde mi yılların geçtiğini anlıyoruz? Sadece hasta olduğumuzda mı duruyoruz? Tanıdığımız biri bu hayattan gittiğinde mi sorguluyoruz derin konuları?.. Sonra hemen, standart hayatımıza geri dönüyor ve gelecek planları içinde kayıp mı oluyoruz? İşler kontrolden çıktığında ise, hiç bir şey yetişmemiş, hiç bir şey tam olmamış bir şekilde kalmıyor muyuz? Kimseyi de memnun edememiş bir halde...
Oysa ki, tüm hayatımızı kontrol edebileceğimiz bir uzaktan kumanda olsa, fena mı olurdu? İstemediğimiz anları hızlı saracak, hatırlamayı dilediğimiz günlere geri döndürecek, planladığımız hedeflere anında götürecek bir kumanda... Ancak unutmayın, iadesi mümkün değil!
Click filmi, ailesini daha iyi şartlarda yaşatmak, terfi etmek için kıyasıya çalışan bir mimarın, gümlük işlerinden bunalıp esrarengiz bir adamdan hayatını kontrol eden uzaktan kumanda alması ile başlar. Kumandayı ufak ufak kullanmaya başlar... Eşi ile kavgayı, sıkıldığı aile yemeklerini, köpeği gezdirdiği, banyo yapıp hazırlandığı, hasta olduğu anları hızlı geçerken, hayalini kurduğu iş hayatındaki başarı anlarına atlayarak gider. Bir de bakar ki, hayat su gibi akıp geçmiş. Hayalini kurduğu başarılar ona mutsuzluk ve hastalıklardan başka bir şey sağlamamış...
Devamı blogta...