OHA Diyorum ile Halil Söyletmez'den sonra YouTuber Enes Batur da yeni filmiyle sinema dünyasına adım atmış oldu. Yazıma başlamadan önce, YouTuber'ların film yapmasına karşı çıkmadığımı, hatta onları desteklediğimi belirtmek istiyorum. Fakat geçtiğimiz yıl vizyona giren OHA Diyorum!'un sıradan ve Cumali Ceber'in sinemaya karşı bir hakaret olan filmlerinden sonra, Enes Batur'un filmine karşı olmayan beklentilerim daha da azaldı. Yine de filmi kendi gözlerimle izlemeye karar verdim. Ayrıca bu yazı, diğer yazılarım gibi tamamen dürüst olacak. Sırf Enes'in büyük bir hayran kitlesi var diye filmi gereksiz yere övmeye ya da herkes filmi izlemeden nefret ediyor diye sövmeye çalışmayacağım. O halde yazıma geçelim.
Bu film, Enes Batur'un küçüklüğünde yaşadığı arkadaşlık sıkıntısından sonra ilgisini bilgisayar oyunlarına vermesini, ergenlik çağında bir YouTube kanalı kurmasını ve günümüzde de kanalının giderek büyüdükten sonra kendisini şan ve şöhretin içinde bulmasına odaklanıyor. Bu esnada da Enes'in yaşadığı zorlukları ve ünlendikten sonra gözünün dönmesini izliyoruz. Ve bu filmin tamamı da, bu olayları bir Hollywood filmi gibi anlatmaya çalışmış.
Öncelikle bu film tamamen rezalet değildi, kesinlikle iyi yanları vardı. Mesela Cumali Ceber ile OHA Diyorum!'un aksine, bu filmde çocukların ders çıkarabileceği hoş mesajlar var. Ayrıca film nasıl bir seyirci kitlesine hitap ettiğini çok iyi biliyor, bütün yaşlara hitap etmeye çalışıp kendisini fazla kasmayı denemiyor bile. Mesela benim gittiğim salonun tamamı Enes Batur'un hayranı olan çocuklardan oluşuyordu ve çocuklar film boyunca "Aa, Enes Abi'ye baksana!" gibi şeyler söyledi, yapılan şakaların hepsine yüksek sesle güldü ve çoğu sahnede yapılan göndermeleri sırıtarak izledi. Yani bu filmin sadece hayran kitlesine hitap eden bir çocuk filmi olduğunu düşünürsek, o kitlenin bu filmi seveceğine şüphem yok.
Ben ise bu hayran kitlesine ait değilim. Hiçbir zaman Enes Batur'un büyük bir hayranı olmadım, bu yüzden filmde yaşanan hiçbir şeyi de umursamadım. Ama film oldukça zararsız olduğu için hiç olmazsa izlerken Cumali Ceber'de olduğu gibi içimden bayılma hissi gelmedi. Ekrana sadece 2 saat boyunca öylesine bakmış oldum.
Ayrıca bu filmde prodüksiyon ekibinin gerçekten çabaladığını görebiliyorsunuz. Bu filmin oldukça büyük bir bütçesi var ve hikayenin çoğu farklı lokasyonlarda çekilmiş. Bütün filmi sadece 1-2 mekanda çekip sonra da üzerinde hiç düşünmeden sinemalara yollamamışlar yani.
Fakat Enes Batur Hayal Mi Gerçek Mi?, harika bir film değildi. İyi bir film de değildi. Hatta bayağı kötüydü. Eğer bu filmin sadece hayran kitlesine hitap ediyor oluşunu bir kenara bırakıp bu filmi bir "film" gibi değerlendirmeye çalışırsak, sonuç neresinden tutsan elinde kalıyor. İçerik zararsız olsa da, bu filmin neredeyse her kısmı hatalarla dolu. Beni sinirlendirmeyen ama tekrar ve tekrar gözüme batan hatalar.
Mesela filmde bir bölümünün 2013 yılında geçtiği sırada Enes'in sinemaya gidip arka planda 2017'de vizyona giren Sarı Sıcak filminin posterinin olması, ergenlik çağında Enes'in sivilcelerinin her sahnede sürekli yer değiştirmesi veya YouTube'da ses ibresinin açık olduğu görüldüğü halde ses gelmemesi gibi saçma mantık hataları bir yana, bu filmi kötü yapan ana neden senaryo ile yönetmenlikten kaynaklanıyor.
Bu film; Oğlum Bak Git, Çılgın Dersane 3 ile 4'ün yönetmeni Kamil Çetin tarafından yönetildiği için bütün olabilecek iyi olasılıklar en başından suya düşmüş zaten. Kamil Çetin, Enes Batur Hayal Mi Gerçek Mi?'yi, aşırı sıkıcı ve sıradan görünen bir film haline getirmiş. Enes Batur'un kişiliğini vurgulayan stilden eser yoktu filmde. Çünkü bu film, Enes'in hayatını anlatmaya çalışırken bunu olabilecek en Hollywoodvari şekilde yapmaya çalışıyor. Bu da beni senaryoya getiriyor.
Bu filmin senaryosu o kadar klişe ve özensizdi ki, 2 ayrı filmi bir arada izliyor gibiydim. Bu filmin ilk yarısının tamamı dev bir YouTube reklamı, ikinci yarı ise The Wolf Of Wall Street veya The Model ya da gelmiş geçmiş bütün Hollywood filmlerinin bir karmasıydı adeta. Bu film ikinci yarısında diğer filmlere benzemeye o kadar çok çalışmış ki, hikayesinin amacının ne olduğunu unutmuş.
Bu yüzden Enes Batur Hayal Mi Gerçek Mi?'yi özgün kılan tek şey, dev bir YouTube reklamı olan ilk yarıdan ibaret kalıyor. Eğer dürüst olmam gerekirse, filmin bu kısmı fena değildi. Evet, her dakikada bir; "YouTube'un böyle özellikleri de varmış..." veya "Artık para kazanmaya da başladım..." gibi abartıya kaçan ürün yerleştirme diyalogları filmde vardı. Peki neden bu yarının tamamen kötü olmadığını düşünüyorum? Çünkü film basit mesajı ve klişe karakterlerini abartıya kaçmadan anlatıyor ve bundan fazlası olmamaya çalışıyordu. Bu bölüm kesinlikle harika değildi ama hiç olmazsa ikinci yarıdan daha akıcıydı. Hatta yapılan 1-2 şakaya güldüğümü de söyleyebilirim. Fakat bundan sonra Enes'in İstanbul'a taşınmasıyla ikinci yarı başlıyor ve film sizi öyle bir klişe bombardımanına sokuyor ki, film bittikten sonra dört bir yanınız sakat bir şekilde salondan ayrılıyorsunuz.
Bu konuda filmi daha iyi bir hale getirmek için oyunculukların hiçbir yardımı dokunmadı. Filmdeki her bir karakterin saçma tercihler yapan klişe tiplemelerden ibaret olmasının yanı sıra (özellikle de ikinci yarıda), performanslarının hiçbirini ikna edici bulmadım. Bu filmde Enes Batur bir Jack Sparrow'u değil, bildiğin kendisini canlandırıyor yahu! Ama buna rağmen onun ağzından çıkan tek bir kelimeye bile inanmadım. Hatta sadece o değil, bütün oyuncular film boyunca senaryoyu ilk defa okuyormuş gibi konuşuyordu.
Kısacası, tahmin edebileceğiniz gibi, Enes Batur Hayal Mi Gerçek Mi? iyi bir film değildi. Gerçi iyi mesajı ile zararsız işlenişiyle hayal edebileceğiniz en rezalet iş olmasa da, kötü oyunculuklar, film süresinin gereksiz uzunluğu ve yaratıcılıktan yoksun bir senaryo, bu filmi oldukça unutulabilir ve boş bir hale getirmiş. Filme emek harcanmış olan emek hep yanlış yerlere harcanmış. Şahsen ben hala YouTuber'ların film çekmesini görmek isterim fakat lütfen kendilerini böyle zayıf içeriklerle sınırlamasınlar. Enes Batur'un çocuk hayranları dışında bu film kimseye hitap etmiyor. Bu yüzden bu kitleye girmeyen diğer kişiler bu filmi rezalet değil, boş bulacak. Es geçmenizi tavsiye ederim.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Hoş bir mesajı olması, bir varoluş amacı oluşu.
+ İlk yarının kendisini izlettirmesi.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Aşırı uzun süresi, ağır tempo.
- Yaratıcılıktan yoksun, klişe bir senaryo.
- Yönetmen Kamil Çetin'in filmin stilini iyi yansıtamaması.
- Kötü oyunculuklar.
TOPLAM PUAN: 3/10