Joker film klasik fantastik DC filmlerinden biri değil bir sanat eseri hatta sanatın kendisi olmuş.Uzun süredir izlediğim alt metni en iyi doldurulmuş ve bu metnin ikna ediciliği çok yüksek olan filmlerden bir tanesi.Film başroldeki oyuncumuz Joaquin Phoenix'e 2020 En iyi Erkek Oyuncusu Oscar ödülü kazandırdır. Joaquin Phoenix, filmi nirvana seviyesine çıkarmış, bu nasıl bir oyunculuktur inanılmaz yahu ! Joaquin zaten film öncesi Joker'in histerikli gülüşünü akıl hastanelerinde görmüş, birçok kişiyi gözlemlemiş yani hayatın içinden çekmiş almış. Bazen sinir bozucu, dikkat çekici, bazen acınası bu gülüşü filmde 50 defa yapmak her oyuncunun harcı değildir. Yozlaşan, çirkinleşen ve bencilleşen bir toplum görüyoruz.Bu toplumda aslında sadece annesini ve kendi hayatını idame ettirmeye çalışan ve birazcık da mutlu olmaya çalışan Arthur Fleck'i görüyoruz.Önce hükümetin değişen politikasıyla Psikiyatrist desteği ve ilaç desteği kesiliyor, sonra ergenler tarafından eğlence olsun diye darp ediliyor, Wall Streetli şımarık züppelerin saldırısına uğruyor.Tam da bu saldırı sırasında Arthur artık Joker'e dönüşüyor.Kambur, ezik büzük yürüyen Arthur gidiyor, kendisine yanlış yapan herkesten intikam alan Joker geliyor.Burada karakterin inanılmaz dönüşümü var.Asla karakter sembol olmak, kitleleri harekete geçirmek, politik duruş sergilemek gibi amaçları yok. Sadece fark edilmek ve birazcık saygı bekliyor.Toplumdan ve çoğu kişiden gördüğü yakıştırma ucube oluyor.Kahramanımız aslında bu cinayetleri işlerken ve hesaplaşmasını yaparken adalet terazisini kaybetmediğini şuradan anlayabiliriz.Silahı veren Alfred'i öldürürken Gary'i öldürmüyor ve diyor ki bana sadece sen iyi davrandın Gary diye söylüyor.Filmin sinematografisiyse müthiş.Film zamansal olarak 1980-1981 yılları New York'unda geçiyor.Filmde o zamanın atmosferini yansıtacak şekilde çöpler, dolaşan fareler, kent hareketlenmesi, mimari yapısı vb güzel çekilmiş.Sinematografi detayları ve renkleri kusursuz buldum.Şehrin içinde Joker'le beraber hareket ediyorsunuz ve başka bir zamana gitmiş hissiyatı veriyor.Sadece ölümümün yaşamımdan daha anlamlı olmasını umuyorum sözü felsefik bir boyut kazandırıyor Joker'e.Her ne kadar anti-kahraman olsa da Dc evreninde filmi izleyen herkes kendinden bir parça bulup sevdi.Joaquin Phoenix'in oyunculuğu bunda tabii ki büyük etkisi var. Filmedeki müzikler ve introlar çok iyi uyum sağlıyor.Joker'in kendine özgü dansı da filmin vurucu noktası. Murray'e söylediği söz de çok etkiliydi.Metroda ölen ben olsaydım hiç umursamazdınız sözü.Filmin başlarında psikoloğa söylediği beni zaten hiç dinlemedin sözü de yalnızlığını ve çare arayışı simgeliyor.Gotham için bir sosyolojik simge oluyor. Aslında Arthur Fleck, tutunacak bir dal arayan ve hastalığının bilincinde olan biriydi.Evlatlık olduğunu öğrenmesi, Thomas Wayne'nin sahip çıkmaması, arkadaşlarının alay etmesi, Sophie Dumond ile sadece hayâlinde vakit geçirmeleri vb.Artık Joker'in arayışta olan biri olmaktan çıkarıp kendi gerçekliğiyle hesaplaşan birine dönüşmesine sebep oluyor.