“Joker”, hikâyesini, DC Comics tarafından yaratılan karakterlerden (tamamen “bağımsız” yepyeni bir karakter olarak) uyarlayarak Scott Silver ile birlikte yazan Todd Phillips’in yönetmen koltuğunda oturduğu psikolojik bir gerilim filmi…
Prömiyeri, 31 Ağustos 2019’da “Altın Aslan” ödülünü kazandığı Venedik Film Festivalinde yapılan ve 4 Ekim 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 8.6 /10 (947.395 oy) ve 4.4/5 (50.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.3/10 (581 yorum) ve 59/100 (60 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, sıradan sinema izleyicisi ile profesyonel sinema eleştirmenlerinin, hakkında açık ara farklı düşündükleri bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
O nedenle bizde, hakkında herkesin kendi kültürel kodları çerçevesinde bir şeyler söylemeye çalıştığı bu “Joker” denilen filmde gerçekte neler anlatılıyor “Bir de bizden dinleyin” diyerek:
Kazandığı iki Academy, Golden Globes ve BAFTA ödülünün yanı sıra on birer kategoride Academy ve BAFTA ödülüne de aday olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, 55 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve 1.074 milyon dolar gibi son derece tatmin edici bir hasılat rakamına ulaşmış olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe, karşımızdakini:
Büyük bir “yanılgıya düşerek” Joaquin Phoenix’in oynadığı “Joker”i, Jack Nicholson’ın “Batman” (1989) de Heath Ledger’ın da kendisine ölümünden sonra “Academy” ödülü kazandıran “In The Dark Knight” (2008) da canlandırdıkları “Joker” karakterleri ile karşılaştırarak değerlendirecek olursanız, aynen Dana Stevens’ın 3 Ekim 2019 tarihli Slate’deki (100 üzerinden 20 verdiği) yorumundaki gibi “talihsiz bir biçimde”:
“Evet, Joker kötü bir film: Tahmin edilebilir, klişe, diğer daha iyi filmlerden türetilmiş bir parodi” olarak tanımlayabileceğinizi söyleyerek başlayabiliriz…
Zira bu filmdeki “Joker” ile Batman serisindeki mafya bozuntusu “Joker” karakterleri arasındaki benzerlik, isim (daha doğrusu lakap yahut da nickname) ve hikâyelerin yaşandığı kurgusal (fictional) Gotham şehrinden çok da ötesine uzanmıyor…
O nedenle, (elde edilen müthiş hasılat sonrasında biz, Warner Bros. Pictures bu fırsatı da kesinlikle tepmez diyoruz ama) “bağımsız Joker” karakteri ile bir kerelik olarak planlanmış olan bu filmin devamının gelip gelmeyeceği hususunda henüz net bir karara varılmış da değil…
Sağlam bir sınıfsal analizinde yapıldığı filmde, Batman serisindeki “Joker”lerin tersine bu filmdeki “Joker”:
(1) Süper cani (süper suçlu, süper kötü adam vs.) olarak tercüme edilebilecek “supervillain” vasfının yanı sıra,
(2) En azından Gotham halkının gözünde, haksızlığa ve kendini beğenmiş bir avuç zengin burjuvaya karşı direnen (hatta “geliyorum” diyen bir halk ayaklanmasının “sembolik” liderliğini de üstlenen) “superhero” (yani süper kahraman) vasfını da kendiliğinden sahiplenmiş durumda…
Öyle ki, onun davranışlarından cesaret alarak ve “Hepimiz palyaçoyuz” diyerek sokaklara dökülen Gotham halkının şehrin sokaklarında yaptıkları, 2019 yılı içinde Beyrut’ta, Şili’de, Hong Kong’da ve daha dün Paris’te yaşananlardan hiç de farklı değil…
Tamam, bizde farkındayız, Arthur Fleck’in ruh hali de Jack Nicholson ile Heath Ledger’ın canlandırdıkları karakterlerin ruh hallerinden pek de farklı değil…
Yani o da, diğerleri gibi eli kanlı bir psikopat…
Çok doğru…
Fakat toplumun bir bölümünün dışlayarak bu yolda ilerlemeye zorladığı Arthur Fleck’in işlediği suçlar, benzer baskı ve yoksulluktan bunalan toplum kesimlerinde, bir tür sessiz çığlığa dönüşerek, destek anlamında bir karşılık da bulabiliyor…
Ki, bize göre, ne yazık ki, son ana kadar fark etmeseler de, (toplumdaki yüzde doksanlık büyük çoğunluğu oluşturan diğerlerinden, değişik yöntem ve manipülasyonlarla yürüterek veya uydurdukları farklı bahanelerle el koyarak) kendi hesaplarında kaybedebilecekleri pek çok şeyi “biriktiren” (ve bu yüzden de zatı şahanelerini ayrıcalıklı zanneden) azınlıkların korkmaları gereken en tehlikeli sessizlik türü de budur…
Neden mi?
Tarih öyle yazıyor da ondan…
Hâlbuki diğer “Joker”lerin karşısında, yine aynı Gotham halkının desteğini alan varlıklı iş adamı “Batman” vardı…
“Peki, bu filmin, 9 Şubat 2020 akşamı Dolby Tiyatro’da yapılacak ‘92. Academy Ödülleri’ töreninde ne gibi bir şansı var?” diye bir soru soracak olursanız da…
Özellikle de Joaquin Phoenix, karşısında rakip olarak “Dolor y gloria” ve “Marriage Story” deki başarılı performansları ile göz dolduran Antonio Banderas ve Adam Driver gibi isimler bulunsa da o akşam evine “Oscar” heykelciği ile döner diye düşünüyoruz…
Zaten tersi bir durumda da Academy jürisinin kararı ciddi anlamda da sorgulanır…
Elbette başta, Hildur Guðnadóttir’in Golden Globes ödüllü müzikleri ve Scanline VFX ile Shade VFX firmalarının (tadında bırakılan) görsel efektleri eşliğinde, Todd Phillips ve ekibinin oldukça “rafine” bir iş çıkarttıkları bu filme, bir iki ödül daha isabet ederse de kimse şaşırmamalı…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama tek bir “spoiler vermeden” buraya kadar yazdıklarımızın tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun… Ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “İyi” kategorisine dâhil ederek puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de olumsuz puan ve yorumlarda söylenilenlere aldırmadan “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…