Arrival(geliş), standart, aksiyona dayanan bir bilim kurgu filmi değil.İçinde dil bilimi, azıcık trajedi, iletişim, uzaylı ve dünya dışı varlıklara farklı pencereden bakan bence ustaca kurgulanmış bir başyapıt olacaktır. Özellikle alıştırılan Ufo'lar dünyayı ele geçiriyor, Abd önderliğindende toplanıp engel olalım tarzı Abd popüleritesi ve hamaseti pompalayan bir film değil.En azından konusu itibarıyla. Film Louise Banks, karakterinin çocuğunu kaybettiği düşüncesiyle başlatılıp aaaaa! Bir flashback başlangıcı şaşırtmacası yapan bir film.Çünkü filmin sonunda zamanın Lineer(doğrusal) olmadığını uzaylılardan öğrendiğimiz bir bilim gözüyle bakınca taşlar yerine oturuyor.Çünkü uzaylılardan öğrendiği bu çembersel ve kavramsal dil ile geçmişi hatırladığımız gibi geleceği de görebilmemiz ve çembersel zihinsel sürecin oluşması olayını ele alıyor. Uzaylıların insanlar için kazandırdığı hatta gelmesini ana nedeni şu : Çünkü sürekli amacın ne? Sorusu vurgulanıyor.Louise Banks, geleceği anımsayıp hatta Çin Savunma Bakanlığıyla, uzaylılara saldırma planını iptal ettirebiliyor.Zaman lineer(doğrusal) mı yoksa çembersel mi aslında sorusunu düşündürüyor.İkinci bir noktada Sapir-Whorf hipotezine vurgu yapıyor.Her dilin düşünme biçimi ve yazılış biçimi farklıdır.Ona göre düşünüp kelimeleri anlamlandırmalıyız, diyor.Hatta Louise Banks, durun onların silah demesi başka bir şey, diyor.Dediği gibi de dedikleri çözüm yolu sunan bir armağan anlamına ya da bilimsel bir güç katan keşif anlamına geliyor. Uzaylıların 3000 sene sonra size ihtiyaç duyacağız o yüzden geldik ifadesi de zamanı doğrusal değil, bütünsel algılayabildiklerini gösteriyor.Filmin müzikleri çok etkileyici ve o evrene çekebiliyor bizi.Zaten Hoolywood ödülü almış, müzik dalında.Görüntüler ise kasvetli, karanlık, buharlı ve gizemli olması bence başarılıydı.Algılarımızı değiştiriyor.Uzay mekiğini motorlu değil, koza hâlinde hareket edebilen daha gelişmiş bir şekilde sunan bir yapıya büründürülmüş.Aslında çoğu uzay algısını yıkan bir film.Uzaylıları Heptapot denen çok bacaklı biraz mürekkep balığına benzer bir cisimle yapmışlar.Bence yaratıcı.En sonda da Louise Banks'in uzaylının tamamını görebilmesi şu mesajı veriyor.Bizim algımızın yetebildiği kadar algılayabildiğimiz gerçeğini atıfta bulunuyor.Çünkü çok kez o en sondaki uzaylının hâli Louise Banks'ın gözüyle zoomlanarak verilmiş.En sondaki "Zamanı bilseydin, olacakları yine aynı şeyi seçer miydin?"Tarzı soruysa bir çıkmazı( paradoksu) vurguluyor.Eğer geleceği biliyorsa neden aynı kişiyle evlenip, çocuğunun kanserden ölme durumunu kabulleniyor sorusuna vurgu yapıyor.Tabii filmde ona cevap yok.O biraz paralel evren, farklı durum ve koşullarda farklı sonuçların ve boyut-evrenin olacağına giden filmlerin degindiği bir şey.O boyutu ekleseler film 2 saati bulup, geçerek daha da unutulmaz bir film olabilirdi.Oyunculuklar Louise Banks, karakteriyle Amy Adams, gayet melankolik ve dil bilimci karakterini bize hissettiren güzel bir oyunculuk sağlamış.Baştaki çocuğunu kaybedip sanki üniversiteye derse gidiyormuş havasını hissettirip bizi şaşırttı.Zaten filmde diğer karakterlerin oyunculuğunu konuşacak bir bölüm yok diyebiliriz.Fimin özgünlüğü, yaratıcılığı, kurgusu güzeldi.Yönetmen Denis Villeneuve'yi tebrik ederim.