Ortalama puan
4,3
2748 Puanlama
Zindan Adası hakkında görüşlerin ?
4,0
13 Mart 2023 tarihinde eklendi
Sonlara doğru ağzım açık izledim. Çok az fight club tarzı bir teması var. Ama Leo bu filmde döktürmüş. Dikkat!!! Lütfen filmi başta iyi takip edin yoksa kavram karmaşası yaşatabilir
5,0
18 Şubat 2023 tarihinde eklendi
Film gerçekten kaliteli ve bazı şeylerin yerine oturmadığını hissetirip sizin aklınızı karıştırıyor. tam 5 kez izledim, sürekli ikileme sokuyor, baş rolde oynayan karakter hasta mı yoksa ortağı kendini kurtarmak için onu sattı mı. Yorumları okuduğum kadarıyla çoğunluk hasta olduğunu ve final sahnesinde iyileştiğini yinede bile bile beyin ölümünü seçtiğini düşünüyor, peki o zaman sözde asıl doktoru son sahnede son diyalogda ona neden Tedy diye seslendi, ölüme giden bir kişiye söylenen son söz yalan olamaz, birde bu açıdan bakın
5,0
11 Ocak 2023 tarihinde eklendi
Muhteşem bir film.Konusu oyunculuğu sonunda verdiği mesaj ile tek kelimeyle harika. 2.kez izlediğinizde taşlar daha çok oturuyor yerine bazı ayrıntıları farkediyorsunuz. Mutlaka izlenmeli.
4,5
21 Eylül 2022 tarihinde eklendi
Film başlarında mağaradaki doktor orada ne yapmak istediklerini zaten anlatıyor onlara verdikleri ilacın uzun süreli veya kalıcı olarak beyne işlemesi ve ona söyledikleri şeye inanmalariydi . Son sahnede bunu yaptılar leo sen bu sun dediler orda hayal gördüğünde umarım sahneye geçtiğinde hafızası donarak bayılır dedim ve öylede uyandığında kabul etti herşeyi ilaç gerçekten işe yaradı belli bir zaman sonra da kendine geldiginde onlara elde etmek istediği şeyi vermeyi tercih etmedi çok güzel bir son du inanıyorum ki bunun 2 si çekilmeli ..
sinema
1 ziyaretçi
5,0
13 Temmuz 2022 tarihinde eklendi
Sonunu ne kadar tahmin etmiş olsamda yinede sonda şaşırdım. Gerçekten şok edici bir son. Gerilim türünde bir başyapıt. Yönetmen Scorsese olunca tabii insanın beklenti yükseliyor. Ama film beklentilerinizi tamamen karşılıyor. Oyunculuklarda çok sağlam. Kusursuz bir film. En sevdiğim 10 filme net girer. Şiddetle izlenmesini tavsiye ediyorum. Nokta
5,0
24 Haziran 2022 tarihinde eklendi
Tahmin edemeyeceğim kadar mükemmel bir filmdi. Konusu ve işlenişi, oyuncuları. Her yönüyle üst düzey bir filmdi. İlk izleyisimde anlayamadigim kısımları vardı, sonrasında yine dikkatli bir şekilde izleyince hepsini görüyorsunuz. İzlediğim en kaliteli film olabilir.
4,0
16 Şubat 2022 tarihinde eklendi
DiCaprio denilince akla gelen filmlerden olan Shutter Island, kendi türü çerçevesinde beklentileri ve izleyicinin seyir zevkini yeterli ölçüde karşılıyor kanaatimce. Zaten film sektöründe kendini kanıtlamış derecede bir olumlu algıya sahip. Gizem içerisinde gizem işlenerek izleyiciyi sürekli zinde ve olayın içerisinde tutmayı başarmışlar. Her ne kadar gizem unsurunun bazı noktalarda abartıldığını düşünsem de, en başından finaline kadar Martin Scorsese’nin özgün ve kuvvetli işleyişi ile karakterlerin derinliğinden doğan empati çabası sayesinde bu olumsuz unsur biraz geri planda kalıyor. Bu denli gerilim ve gizemin içerisinde hatrı sayılır derecede dram barındırabilmeleri de hakikaten takdire şayan. Burada da DiCaprio’ya bir kez daha şapka çıkartıyorum.

Finalinden sonra uzun uzun üzerine düşündürüyor ve hikayesi de birçok noktada kendi hayatımızdan parçalar bulabileceğimiz cinsten mesajlar veriyor. Bunlar ekseriya subjektif verilerek izleyicinin takdirine bırakılmış.

Bir filmden beklediğiniz unsurları fazlasıyla içerisinde barındıran bu filmi tavsiye ediyorum.
5,0
23 Ocak 2022 tarihinde eklendi
Film çok güzel bir psikoloji filmi. gerilimi çok iyi veriyor ve çok sarıyor izlerken. dicaprio var zaten filmde. filmin kötü olma olasılığı epey bir düşük. ellerine sağlık çok güzel bir iş yapmışlar. tabi benim izleyeli yıllar yıllar oldu...
5,0
14 Aralık 2021 tarihinde eklendi
Çok iyi senaryo, oyunculuk zaten muhteşem, finali de ters köşe yapıyor. Di caprionun her filmi izleniyor arkadaş.
4,5
27 Eylül 2021 tarihinde eklendi
Filmin devamını unutmuşlar. Şaka bir yana, filmi çok beğendim, bazı yerlerde beynim "bu çocuk kaçar" desede filmin hikaye anlatımı güzeldi. Herkese izlemesini tavsiye ederim
5,0
26 Eylül 2021 tarihinde eklendi
çok yüksek düzey kaliteli filmler izlemeye alışık olmadığımız için ilk başta sonunda ne olduğunu anlayamıyoruz.Ama kötü eleştiriyi hak etmeyen bir film olduğunu düşünüyorum.Bayıldım!
4,5
11 Temmuz 2021 tarihinde eklendi
akıl hastenesinde çocuklarını öldüren bir adamın müthiş supriz gelişmeleri barındıran süper sürükleyici filmi.. Ama dönem dönem gereksiz sahnelerle anlaşılması güçleşiyor.. Net anlaşılması için 2 sefer seyredilmesi gereken filmlerden
5,0
19 Mart 2021 tarihinde eklendi
Filmi neredeyse kusursuz bulduğumu ve hayranlıkla izlediğimi söylerek başlamak isterim.Konu olarak gayet orijinal bir konu ve senaryoyla hayat bulan bir film.Oyunculuklarla hikâye adeta yaşatılmış. Sürekli olarak Teddy Daniels'in hasta mı yoksa gerçekten görevli federal polis mi olduğu ikilemi gayet etkileyici ilerledi.Zaman zaman izleyicilerin fikirlerini bile değiştirebilecek ölçüde git-gellerdi bunlar. Klasik her yönüyle kötü karakterin olmadığı aslında hangi karakterin kötü olduğunu düşündüren zihin oyunlarıyla dolu bir filmdi.Aslında filmin bariz bir kötü diyebileceğimiz bir karakteri yok. Doktor Joh aslında beyine müdahaleden yani operasyonel olarak insanların kişiliğinin alınıp zombileşmesine yanaşmayan rol kuramı ile hastalarının iyileştirebileceğine inanan idealist bir psikiyatr; diğer tarafta ise Nazi kalıntısı olarak filmde bahsedilen Dr. Jeremiah, tamamen beyine müdahaleyi, cerrahi operasyonu savunan, insanları köleleştiren yönü tercih eden bir psikiyatr.Sonunda tabii ki kahramanımız Teddy Daniels kötü bir insan olarak yaşamaktansa iyi bir insan olduğumu düşünmeyi yeğlerim diyerek Dr.Jeremiah'ı bilinçli seçiyor. Aslında Teddy bu hapishane tarzı hasta rehabilitasyon merkezine girmeden önce tercihi yapmıştır ama bence zaman zaman zihni git-geller yaşasa da bu oyuna uyum sağlamıştır. Oyunun merkezinde oyun kurucu ve oyunu sonuçlandırıcı kendisidir. Kendisine itiraf edemediği yönleri en sonunda itiraf eder ve kim olduğunu bildiğini söylerek filmi sonlandırır.Yönetmen Martin Scorsese iyi bir iş çıkarmış, oyunculuklar muazzam ölçüde kaliteli. İzlemesi bir o kadar zevkli ve kült olacak bir filme imza atılmış.
3,5
7 Mart 2021 tarihinde eklendi
Filmin başından sigara isteyerek filmin gidişatı belli oldu akıl hastanesine giderseniz hastalar hemen sizden sigara ister çünkü sigaraları yoktur hep başkalarından isterler spoiler:
yazıkki filmin sonunda bu sefer gerçekten iyileştiğini halde bu acıya dayanamayacağını düşündüğü için ölmeyi tercih ediyor sonu çok üzücüydü
4,0
6 Mart 2021 tarihinde eklendi
Senaryosu Laeta Kalogridis tarafından "Mystic River"ın da (2001) yazarı olan Dennis Lehane'nin aynı isimli romanından (2003) uyarlanarak kaleme alınan “Shutter Island”, büyük usta Martin Scorsese'nin yönetmen koltuğunda oturduğu 138 dakikalık süresine rağmen merak ve ilgiyle izlenerek tamamlanan sürprizlerle dolu, parçacıklarının içinde bulunduğu orijinal kutusunu görmediğiniz için finalde karşınıza nasıl görüntünün çıkacağını bilemediğiniz bir "puzzle" gibi...


İşin daha da iyisi, insanın içini daraltan karanlık ve kasvetli atmosferinin yanı sıra bir türlü dinmek bilmeyen yağmuru ile Scorsese'nin filmi Lehane'nin romanına sadık kalarak "neo - noir" tarzda kurgulamış olması...

Haydi gelin başlayalım...

Boston Harbor Adaları, 1954...

"Su" ile arası pek hoş olmayan adli polis Teddy Daniels (Leonardo DiCaprio) ve yeni ortağı Chuck Aule (Mark Ruffalo), tedavisi zor akıl hastalarına ev sahipliği yapan Ashecliffe Hastanesinin bulunduğu adaya doğru yol almaktadırlar...

Şu "su" olayını lütfen aklınızın bir köşesinde tutun...

Zira ileride bulmacanın çözümünde işinize fazlasıyla yarayacak...

Neyse devam edelim...

Kendilerini adada, üç farklı bloktan oluşan hastaneye götürmek üzere yardımcı gardiyan McPherson (John Carroll Lynch) ve gerginlikleri Teddy'nin gözlerinden kaçmayan ekibindeki silahlı gardiyanlar karşılar...

Girişte silahlarını teslim ettikten sonra Dr. John Cawley'in (Ben Kingsley) yanına götürülürler...

Yolda zincirlere vurularak bahçe işlerinde çalıştırılan hastaları da görürler...

Dr. Cawley'in yanına vardıklarında ikilinin, son yirmi dört saat içinde kimselere görünmeden tesisten kaçmış olan Rachel Solando (Emily Mortimer) için adaya geldiklerini öğreniriz...

Ki anlatılanlara göre bu Rachel, üç çocuğunu da evinin arkasındaki gölde teker teker boğarak öldürmüş olan bir cani olup son derece tehlikelidir...

Ancak aynı Rachel, çocuklarının öldüğü gerçeğini reddederek tesisteki odasını evi olarak kabul etmenin yanı sıra etrafındaki herkesi sütçü, postacı vs. gibi insanlar olarak addetmektedir...

Yani tam anlamıyla kafasında yarattığı bir hayal dünyasında yaşamaktadır...

Üstelik tüm aramalara karşın adanın hiçbir yerinde bulunamadığı gibi parmaklıklı penceresi ve kilitli kapısı olan odasından nasıl çıktığına da akıl sır ermemektedir...

Hep birlikte odasına gittiklerinde Teddy, yerdeki gizli bir bölmede Rachel'ın yazdığı çok "özel" bir not bulur...

Yetmez, yedi görevlinin poker oynadıkları yemekhanenin içinden geçerek kaçmış olduğunu da duyunca Dr. Cawley'e, bütün personel ile görüşmek istediklerini söyler...

Yemekten sonra hepsi bir araya toplanarak sorgulanır...

Anlaşıldığı kadarıyla zayıf halka, yapmaması gerektiği halde nöbet yerini terk ederek tuvalete gitmiş olan Glen Miga'dır (Joseph Sikora)...

Bir de Rachel'ın psikiyatristi olan Dr. Lester Sheehan'ın (sürpriz) adı gündeme gelir...

Ama o da sabah feribotla adadan ayrılarak izine ayrılmıştır...

Hava koşulları nedeniyle kendisine telefon ile de ulaşılamamaktadır...

Teddy ve Chuck akşam Dr. Cawley'in saray yavrusunu andıran evine gittiklerinde personelin dosyalarını görme isteklerini reddeden Dr. Jeremiah Naehring (Max von Sydow) ile de tanışırlar...

Bunun üzerine asabı çok bozulan Teddy, ertesi sabah adadan ayrılma kararı alır...

Fakat rüyasında gördüğü karısı Dolores (Michelle Williams) Teddy'i, "Rachel adadan hiç ayrılmadı ve işin içinde (kendisinin dumandan boğularak ölümüne yol açan) 'kundakçı' Andrew Laeddis'in de (Elias Koteas) bulunduğu" şeklindeki uyarısının ardından fikrini değiştirir...

Ve her biri ayrı birer vaka olan Rachel ile aynı terapi grubundaki hastalarla tek tek görüşmeye başlarlar...

Ezberletildikleri şeyleri anlatan hastalardan Bridget Kearns (Robin Bartlett), kaşla göz arasında bulduğu bir fırsat esnasında Teddy'nin not defterine"KAÇ" diye yazar...

Derken...

Teddy Chuck'a, Nazi toplama kampı Dachau'yu özgürleştirdiklerinde SS'lere yaptıklarını itiraf eder...

Tabii adaya geliş nedeni ve ada da yürütülen çalışmalara ilişkin tahminini de...

Bütün bunlar yaşanırken birdenbire, çok kısa bir süre önce sırra kadem basmış olan Rachel'da sapasağlam olarak ortaya çıkıverir...

Dakika 52...

Yalnız halen, her yanı çıkmaz sokaklarla dolu bir labirenti andıran bir "puzzle"a benzettiğimiz filmin hikayesinin nereye varacağını kesinlikle öngöremeyecek ve bir tahminde bulunmaya kalktığınız anda da yanılarak hüsrana uğrayacaksınız...

Bu durumda ne mi yapmanız gerekecek?

Elbette ki, filmi tamamlamak...

Emin olun Leonardo DiCaprio'nun şahane bir performans sergilediği film bittiğinde, "izlediğime değdi" diyeceksiniz...

Keyifli seyirler,
Daha Fazlasını Göster