7 dalda Oscar Adayı olan Atonement, esasen bir kitabın hikayesini anlatıyor. Yani kitaptaki hikayenin hikayesi...Deyim yerindeyse, 'acıklı bir aşk hikayesi' anlatılıyor filmde. Acıklı ama bunu en sonunda öğreniyorsunuz ve öğrendiğinizde bu tarz filmlere pek yanaşmayan benim gibi izleyiciler için iş işten geçmiş oluyor, çoktaaan hüzünlere gark olmuş oluyorsunuz :((( Ben şahsen fevkalade mutsuz oldum aşıkların durumundan...Zannımca ortalamanın çok az üzerinde olan kamera kullanımıyla izlenen filmde en güçlü taraf oyuncularının performansı. Başrollerin yanı sıra yan rollerdeki karakterlerden sırıtan biri yok filmde. Özellikle -filmde çok fazla görünmese de- Keira Knightley ve James McAvoy’un performansları çok çok iyi. Hatta filmi 50 dakikadan sonra bir süreliğine sadece McAvoy taşıyor desem abartmış olmam. Ayrıca, Briony karakterinin 3 dönemini canlandıran tüm oyuncular harika bir iş çıkarmışlar. Tabi son darbeyi vuran ve beni hüzünlere gark eden -Mission Impossible ve Evening’den aşina olduğum- Vanessa Redgrave’nin yeri apayrı. Sanırım finalin bu denli etkili olmasında kendisinin de payı büyük. Hani derler ya 'bir görünüyor pir görünüyor' yani...İzlemekte oldukça gecikmiş olsam da, tadına vararak izlediğimi söyleyebilirim Atonement’i. Mutlaka arşive alınması gerek diye düşünüyorum. Son olarak, filme hayran kalsam da En İyi Film Oscar’ını hak edip etmediği konusunda emin değilim...