Filmler
Diziler
Programlar
Bugün bir kadının tek başına yaşaması pek kolay değil. Eğitimi yetersiz, iş hayatında da deneyimsizse, bir de dul ve çocukluysa gerçekten zorlu bir mücadeleyle karşı karşıya. İnsanlar onun duruma değil, kadın oluşuna bakarlar. Toplumun genel yargıları üzerinden karar verir, içinde bulunduğu durumu ve tercihlerini onaylamazlar. Bugünün modernleşmiş dünyasında bile kadınların hayatı böylesine zorken, bir de ...
Devamını oku
Devamını oku
Ruben Östlund’un filmi kabaca bir erkeğin ve bir kadının (sembolik olarak) hadım edilmesini anlatıyor. Nedir bu “force majeure” ? Özensizce “üstün güç” diye çevirebiliriz galiba. En üstün güç hayatta doğa olarak karşımıza çıkıyor, burada ise onun “çığ” halinde. Turist’te Alplerdeki bir kayak tesisinde kalan bir ailenin öğle yemekleri sırasında düşen bir çığ ile birbirlerine girmesini izliyoruz. ...
Devamını oku
Devamını oku
Matrix üçlemesinin yaratıcısı Andy Wachowski ile Lana Wachowski kardeşlerin yeni filmi Jüpiter Yükseliyor (Jupiter Ascending) 2015 yılının ‘bilim-kurgu’ alanında ses getirecek yapımı olarak lanse edildi. Matrix’ in tüm dünyada bıraktığı etkinin izlerini düşündüğümüzde bu beklentinin boş bir heves olmadığını anlarız. Yeniyi yaratma derdine düşen isimlerin bilindik kişiler olması, ayrıca son dönemde ...
Devamını oku
Devamını oku
Martin Luther King… Tüm dünya bu ismi onun vermiş olduğu anti-faşist mücadelesi ile duydu. Şiddete karşı ‘şiddetsizlik’ (pasif direniş) ilkesini savunarak sergilediği eylemlerde, vurguladığı, daha doğrusu hissettiği barışçıl, demokrasiden yana, özgürlükçü fikirleri, asırlar boyunca ezilen ırklardan biri olan siyah derililerin onurunu kurtarmasına yardımcı oldu. Tıpkı Gandhi gibi, Mandela gibi halkının ...
Devamını oku
Devamını oku
Andrei Zyvaginstev, Leviathan’da ilk bakışta oldukça zor bir işe kalkışmış gibi görünüyor: Eski Ahit’ten bir hikayeyi (Eyüp) siyaset felsefesiyle (Hobbes) kesiştirerek günümüz Rusya’sının açmazlarını çözmeye çalışıyor. Hikayesi oldukça basit ve sonu tahmin edilebilir aslında: Devlet, bir adamın evini yıkmak ister, o da bunu engellemek için bir avukat arkadaşından yardım alır. Buradaki Hobbesçu kadir-i ...
Devamını oku
Devamını oku
Bu sene seyrettiğiniz tüm gerilim ve aksiyon filmlerini bir kenara koyun ve her biri üzerinde düşünmeye başlayın. İlk eleme büyük bir eleme olacaktır zira çöp diye nitelendirilebilecek film sayısı hiç az değil. İkinci elemeyi yaparken janrdan bağımsız; sinemanın genel geçer kurallarını oluşturan elementler üzerine düşünmeye başlayacaksınız. Üçüncü elemede -eğer iyi bir sinema seyircisi iseniz- ...
Devamını oku
Devamını oku
Türk insanı meyhaneyi bilir. Ne yendiğini, ne içildiğini, neler yapıldığı ve neler söylendiğini hiç gitmemiş bile olsa bilir. Rakı sevmese de meze sevmese de meyhaneyi bilir. Ama en çok da şarkılarını bilir meyhanenin. Dudaktan düşmeyen, hafızalardan silinmeyen eski parçalara hep bir aşinalığı vardır. Duydu mu durmaz, eşlik ediverir. Nesli Gölgeçen’in son filmi Çalsın Sazlar, bir aşk üçgenini unutulamayan bu ...
Devamını oku
Devamını oku
İlyas Salman kuşkusuz ki Türk sinemasının en tanınan oyuncularından biridir. Yıllar boyunca masum ve saf köylüyü oynamış, her zaman ezilen adam olmuştur. Onca filme rağmen yine de İlyas Salman’ı eleştirenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok. Hep aynı rolü üstleniyor olmasından yakınan, başka işler yapamamasını eleştirenlerin sayısı epeyce fazla. Yine bir köylüyü, bir çiftçiyi oynadığı, yönetmenliğini ...
Devamını oku
Devamını oku
The Hobbit’i sinemaya uyarlamanın ötesinde bir üçleme olarak uyarlamanın birçok “huzursuzluğu” var. Her şeyden önce Yüzüklerin Efendisi gibi üç ayrı kitap olmadığı için “macera devam ediyor” hissinden ziyade bir yıl önce okumaya başladığınız ama belli sebeplerden ara verdiğiniz kitaba “madem başladık sonunu getirelim” diye döndüğünüzde yaşadıklarınıza benzer bir his baskın olarak kaplıyor bu ...
Devamını oku
Devamını oku
Sanatçı olmak zordur, hele ki Türkiye gibi ülkelerde daha da zordur. Ne hak edilen değer verilir sanata, sanatçıya; ne de bir el uzanır yardımına. Sanatçı yalnızdır bu ülkede, ne bir kimsesi vardır ne de bir hayatı. Yalnızca birkaç hayatı ziyaret eder ve gider, tıpkı Arif gibi… Çiğdem Vitrinel’in son filmi Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, “farklı” düşünenleri ve onların farklı süren hayatlarını ...
Devamını oku
Devamını oku
En son F Tipi Film ile dikkatleri üzerine çeken Hüseyin Karabey’in son filmi Sesime Gel, ülkemizin gündemini on yıllardır meşgul eden ve adı artık Kürt Meselesi olarak dillendirilen olgunun üzerine kurulu cesurca bir yapım. Özellikle son yıllarda Türkiye sinemasında fazlasıyla karşımıza çıkan Kürt Meselesi temalı filmlere bir yenisini ekleyen Karabey, Sesime Gel’de 60 yaşındaki bir kadın ve 8 yaşındaki torununun ...
Devamını oku
Devamını oku
Sinema dünyasına özellikle göçmen kültüründen, onların yabancılaşma ve kimlik sorunları üzerinden gelişen hikayeleri derleyip kadrajına yansıtan Yeni Alman Sinemasının önemli temsilcilerinden Rainer Werner Fassbinder etkisi dahilinde devam eden Alman sineması, yeni jenerasyonununda Türk asıllı Fatih Akın kamerasından, Fassbinder ruhunu anımsatan göçmen hikayeleri aynı yönetmenin çıkış filmleri için önemli bir ...
Devamını oku
Devamını oku
Christopher Nolan’ın filminin başında dünyanın çürümekte olduğunu görüyoruz. Neden mi? Onun önemi yok. Dünyadan bir şekilde “kaçmalıyız” çünkü filmin vaadi bunun üzerine kurulu. Çıkıp galaksi değiştirmemiz, ışık hızında gitmemiz, cyro-sleep’e yatmamız lazım. Yıldızlararası’nda bu gerçekleşene kadar izlediğimiz her şey koca bir boşluk içeriyor. Belki en başında şunu söylemek lazım, ...
Devamını oku
Devamını oku
Bazı hayatlar vardır ki hiç kimsenin umurunda değildir. Dönüp de kimse bakmaz o hayatlara, neden bu halde diye kimse sormaz. Erden Kıral’ın son olan Gece, bu hayatları gerçekçi bir şekilde beyazperdeye taşıyan az sayıdaki filmlerden biri. Süsen (Nurgül Yeşilçay), dağılmış bir ailenin büyük kızıdır. Babasının ortalarda gözükmediği, abisinin dağa çıktığı zamanlarda Yusuf’la (Mert Fırat) olmayı tercih ...
Devamını oku
Devamını oku
Hollywood, kapitalizm, kültür endüstrisi, tüketim toplumu gibi artık ağza sakız olmuş, herkesin hakkında birkaç eleştirel düşünceye sahip olduğu kavramların popüler sinema, edebiyat vb. platformlarda eleştirisi yahut taşlaması yapılırken, sanatçıların çoğunlukla tosladıkları bir duvar vardır. Bu duvar Hollywood konusunda ikircikli tavrını saklamayan Argo için de geçerlidir, ölümün bir eğlence unsuruna ...
Devamını oku
Devamını oku
The Curious Case of Benjamin Button gibi Oscar’a oynadığı bir film yapmış olsa bile David Fincher deyince seyircinin aklına gerilim alt türünün başarılı işler ortaya koyan yönetmeni geliyor. Kariyerinin başından beri tür filmlerinde çizgisini bozmayan Fincher, en son Avrupa’dan uyarladığı The Girl With the Dragon Tattoo ile başarılı bir aksiyon gerilim örneğine imza atmıştı. Şimdiyse karşımıza yılın en ...
Devamını oku
Devamını oku
Daha önce tiyatroda ‘Araf’ oyunu ile Musa Anter’i anlatan Aydın Orak, şimdide Türkiye’de faili meçhul (derin devlet cinayeti desek daha doğru olur) cinayete kurban giden bu önemli aydını ‘Asasız Musa’ filmi ile sinemaya aktardı. Dile kolay, sahnelerde 6 yıldır süren tiyatro yolculuğu neredeyse dünyanın tüm ülkelerini gezdi. Türkiye’nin karanlık suikastları 1990’lı yıllarında öylesine çoğalmıştı ki; ...
Devamını oku
Devamını oku
Cem Yılmaz filmini yönetirken aşırı uçlarda, abartılı ilişki biçimlerine yönelmemiş. Özellikle Zafer rolünün piskolojik analizini sözcüklere değil, duyguların ağır bastığı yüz ifadelerine yansıtıyor. Özkan Uğur ile Zafer Algöz ikilisinin yanına Cem Yılmaz’ın duygu yüklü komedisi eklenince filmin anlatımı kat be kat seyircinin kalbinde beliriyor. Tabi çekim aşamasındaki kostümler, Çağlar Çorumlu gibi ...
Devamını oku
Devamını oku
Uğruna öldürülecek kadın mı yoksa uğruna ölünecek kadın mı? Frank Miller’ın kendi çizgi romanından beyazperdeye uyarladığı Günah Şehri, bundan yaklaşık olarak 10 sene önce de bu sorunun cevabını arıyordu. Taze haliyle görücüye çıkan ikinci filmin isminin bazen ‘a dame to kill for/uğruna öldürülecek kadın‘, bazen de ‘a dame to die for/uğruna ölünecek kadın’ şekliyle karşımıza çıkması da ...
Devamını oku
Devamını oku
Felaket filmlerinin sinemadaki tarihine baktığımızda herkesin şikayet ettiği belki de tek bir nokta var: Tüm dünyaya patronluk taslayıp katliamlar yapan bir ülke, nasıl oluyor da her türlü istilanın, doğa olayının ortasında kalmayı başarıyor? Bittabi üstünde çok da düşünülmesi gereken bir soru değil bu, Hollywood’un felaket filmlerine ve apokaliptik eserlere bakış açısı çok açık. Her 10 tanesinden 9′unun ...
Devamını oku
Devamını oku
Eşcinsel sineması yıllar geçtikçe konum değiştirirken bir takım biçimsel evrimler de geçiriyor. Bundan birkaç on yıl önce tabu kimliğinden arınan eşcinsel ya da literatürdeki adıyla queer sineması, Hollywood’daki değişimsel örneklerinin ötesinde bağımsız sinema için ciddi bir tercih meselesi olmuş durumda. Öyle ki bağımsız bir sinemacı, mesaj verme kaygısı gütmek için heteroseksüel olmayan bireylerle ...
Devamını oku
Devamını oku
“Zaman, tek geçerli ölçü birimidir” diyor Luc Besson, uzun zaman sonra döndüğü bilim kurgu evrenindeki denemesi Lucy’nin temelinde. Gerçi bunu diyebilmek için kılı kırk yarıyor, teorisinin dahi akla uygun olma ihtimali (bilimin şimdiki haliyle) söz konusu olamayacak bir konuyu deşiyor. Bir internet fenomeni olarak dolaşan “beynin yüzdelik kullanımı” sözde-teorisini duyduğu anda heyecanlanan fakat bunun bilimsel ...
Devamını oku
Devamını oku
Arınma Gecesi: Anarşi için yalnızca ürkütücü bir aklın gerilimi bol çerezlik ürünü demek doğru olmaz. DeMonaco’nun zekası hiç de küçümsenecek gibi değil. Herkesin ilgisini çekebilecek bir distopya yaratan yönetmen esas sınavını, elindeki malzemeyi ne yönde kullanacağıyla verecekti ve bu sınavdan alnının akıyla çıktığını söylemek yalan olmaz. İlk filmin aksine bu sefer ABD’nin büyük bir şehrinde, tüm ...
Devamını oku
Devamını oku
1968 yılında Franklin J. Schaffner’in başlattığı ve 2001 yılına kadar beş filmden oluşan bir seri halinde devam eden Maymunlar Cehennemi efsanesi, yeni milenyumun başında gotik/grotesk anlatımın Hollywood sinemasındaki en önemli isimlerinden Tim Burton’ın ellerinde yepyeni bir hal almıştı. Sinema tarihinde pek çok ünlenen serilerde olduğu gibi Maymunlar Cehennemi’nin de bu gidişatına dur deme cesaretini 2011′de ...
Devamını oku
Devamını oku
Megan Fox’un seriden kovulması, Shia LaBeouf’un artık daha fazla dayanamayacağım diyerek bu gidişata bir dur demesinin ardından cebini Mark Wahlberg ile doldurmak için dördüncü kez bir Transformers filminin başına geçen Michael Bay, bir kez daha senarist Ehren Kruger’ın pek de yenilikçi olmayan metnine güvenerek yola çıkıp çocukluğunu kamyonlardan robot yaparak geçiren nesli sinema salonlarına doldurmak için ...
Devamını oku
Devamını oku
2014′ün bir diğer filmi Divergent’ta kardeş rollerini üstlenen Shailene Woodley ve Ansel Elgort, her ne kadar Aynı Yıldızın Altında’nın uyarlandığı romanı okumamış olsam da karakterler için biçilmiş kaftan gibi gözüküyor. Woodley’nin geleceğin yıldızları arasında olacağı üç sene önceki Oscar adaylığı ile zaten müjdelenmişken Elgort’un filmdeki en güçlü performansı veriyor oluşu, henüz 20 ...
Devamını oku
Devamını oku
İlk filmin yapısına ve anlatım stiline sadık kalan DeBlois, bu kez Berk halkıyla ejderhalarının nasıl barış içinde, özgürce yaşadığını anlatarak filmini açıyor. Bu barış ve özgürlük vurgusu daha sonra filmin seyredeceği ana hattın temel iki ögesini oluşturmak için de bir nevi ipucu aslında. Hemen ardından yeryüzünde türünün tek örneği olduğu düşünülen kediden-bozma-ejderha Dişsiz ile esas ...
Devamını oku
Devamını oku
2000′lerin başında geçen ve biri Muş’ta diğeri İstanbul’da yaşayan iki aile üzerinden Kürt meselesi ekseninde anlatılan ama çocuk işçilerin ve işçi sınıfının sorunlarını, ataerkil sistemin kadınlar üzerinde kurduğu tacizci baskıyı, “köy koruyuculuğu” adı altında yapılan devlet destekli şiddet ve kan dolu modern feodalizmi, Türk halkında yıllardan beridir süregelen ve en naif biçimiyle “Kürdü de ...
Devamını oku
Devamını oku
Senarist kimliği ile sinema sektöründe adını duyuran ve 2002 tarihli Kirli Tatlı Şeyler (Dirty Pretty Things) senaryosu ile Oscar ödülüne aday gösterilen Steven Knight’ın ilk yönetmenlik denemesi olan Locke, tek mekanda ve tek karakter ile geçen klostrofobik filmler listesinin yıldızı parlayan son halkası. Filmekimi programına son anda, sürpriz film kontenjanından dahil olan Locke, doksan dakika boyunca bir adamın ...
Devamını oku
Devamını oku
Hapishane temalı filmlerin şiddet olgusunu ele alış biçimleri bazı zamanlar rahatsız edici biçimde karşımıza çıkarken psikolojik gerilim türünde seyredenlerin sayısı da az değil. Ödüllü İngiliz sinemacı David MacKenzie’nin son filmi Yüksek Risk de ilk kategoride kendine yer edinmiş, hapishanede geçen bir baba oğul draması. Uzun yıllarını cezaevinde geçiren Neville’ın şiddet dürtüleri olağandışı oğlu ...
Devamını oku
Devamını oku
Eğer Doug Liman’ın ismini daha önce duyduysanız bunun sebebi ya Mr. & Mrs. Smith’tir ya da Bourne üçlemesinin yapımcılığını üstlenmiş olmasıdır -ki ikincisini bilmek için biraz tuhaf olmanız gerekiyor. Bilim kurgu dünyasıyla hayli içli dışlı bir sinemacı olan Liman’ın beyazperdedeki son yönetmenlik denemesi Yarının Sınırında, (artık vaktinin geldiğini düşünüyor olacak ki) kendisinin bugüne kadarki ...
Devamını oku
Devamını oku
En Üst Düzey Yapay Zeka: Transcendence (Evrim
Transcendence (Evrim), ‘Inception’ ve ‘The Dark Knight’ üçlemesi filminde Christopher Nolan’ın görüntü yönetmenliğini yapan Wally Pfister’ın çektiği ilk uzun metraj film özelliğini taşıyor. Bilimkurgu alanında deyim yerindeyse kendi içsel egosunu tatmin etmeye çalışan bir sinema delisinin böylesi bir konuyu beyazperdeye aktarması, aslında Hollywood algısında ...
Devamını oku
Devamını oku
Filmler vardır, yedinci sanattır. Bir de filmler vardır, onları video çalışması yerine film olarak nitelendirmemizin sebebi beyazperdede gösterilme şansını elde etmeleridir. İlk grup dünya sinemasının nadide örnekleri ve sinemaseverlerin aşina olduğu yapımları kapsarken ikinci grup Türkiye sinemasının ve ülkemiz sinema seyircisinin fazlasıyla aşina olduğu bir takım çalışmalardan oluşur. Öte yandan sinemanın ...
Devamını oku
Devamını oku
Genetik bir hastalıktan ötürü bir anda görme yetisini kaybeden Ingrid, mimar olan kocasıyla birlikte yeni bir eve taşınmıştır. Yeni ev demek, onun için yeni bir hayat demektir, buraya taşınırken artık dört duvar arasından çıkarak dışarıdaki yaşamın bir parçası olmayı ummuştur. Fakat her şey planlanan gibi gitmemektedir, Ingrid’in hala korkuları vardır. Nesneleri zihninde canlandırabilmek için beyninde egzersiz ...
Devamını oku
Devamını oku
İlk gösterimini geçtiğimiz aylarda Berlin Film Festivali’nin Forum bölümünde yaptıktan sonra Türkiye seyircisi ile 33. İstanbul Film Festivali’nin Altın Lale ulusal yarışma seçkisinde buluşan Kumun Tadı, yönetmeni Melisa Önel’in beyazperdedeki ilk senaryo ve yönetmenlik denemesi. İnsan tacirliği yapan Hamit ile botanik bilimci Denise’in hikayesini izleyen Kumun Tadı, repliklerden uzak evreninde görselliğin ön ...
Devamını oku
Devamını oku