Yönetmen Cüneyt Karakuş'un ilk uzun metrajlı filmi olan "Eflâtun" dünya prömiyerini 10. Boğaziçi Film Festivali'nde yaptıktan yaklaşık bir buçuk yıl sonra sinema salonlarında yerini aldı.
Görme engelli bir kadın ile sesine âşık olduğu adamın hikayesini konu alan filmin başrollerini İrem Helvacıoğlu ve Kerem Bürsin paylaşıyor.
Henüz beş yaşında bir çocukken görme yetisini kaybeden Eflatun, babasının öğrettiği ses ve gölge oyunları ile hayata tutunur. Babasından kalma saat tamircisinde çalışarak geçimini sağlarken, kendisine gerçek ile hayalin birbirine geçtiği bir dünya kurar ve yağmurlu bir günde kendisine sarı bir şemsiye emanet eden bir adamın sesine aşık olmasıyla hayatı bambaşka bir hal alır.
22 Mart'ta vizyona giren "Eflâtun"u filmin senaryosuna da imza atan Cüneyt Karakuş ile konuştuk...
Eflâtun’un hikâyesi nasıl ortaya çıktı, bu hikayeyi anlatmak için size ilham veren neydi?
Ses. Bana ilham veren ilk şey sesti. O dönemde insan duyuları ve duyguları üzerine bir film yazmak istiyordum. Çalışmalarımı bu alana yoğunlaştırdım. Sesler, renkler, duygular, görmek/görememek üzerine yoğunlaşırken kendimi Boğaziçi Üniversitesi GETEM ve İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’ne görme engelliler için kitap seslendirirken buldum. Fikrin ortaya çıktığı ilk dönem sonrası biraz ara verip engellilik üzerine sosyal fayda gözeten çalışmalar yapmaya başladım. Gönüllülük esası ile fotoğraf sergileri açtım, spotlar çektim… Bu çalışmalar devam ederken yeniden hikâyeye döndüm ve senaryo sürecini başlattım. Eflâtun özelinde bakarsak aslında her şey bir bakıma gerçekten ‘ses’ ile başladı.