Eflâtun’un kişisel deneyimi sadece ses ile değil, animasyon kullanımıyla da somutlaşıyor, hayal gücünün zenginliğini ya da bir noktada içine düştüğü karamsarlığı bu sayede deneyimliyoruz. Filmi zenginleştiren bu tercihi hayata geçirmeye nasıl karar verdiniz?
Animasyon kullanımı daha önce de belirttiğim üzere senaryonun ilk draftından itibaren vardı. Görme engelli bir karakter inşa ederken sadece bizim gördüklerimizi değil onun da neler gördüğünü ya da neler görebileceğini göstermek istemiştim. Pek tabii bu bir anlama süreciydi. Önce merak ettim. Eğer seslerle ve dokunma duyusuyla bir görme biçimi inşa edilirse nasıl olabilirdi? Haliyle bu beni daha fazla düşünmeye bilindik animasyon filmlerindeki çizim ya da yapım aşamalarının dışında farklı bir yaratıcı animasyon alanına taşıdı. Çünkü gerçek sahneler ile animasyon sahneler organik bir biçimde birbirine bağlanabilmeliydi. Günün sonunda dokunma ve ses duyusunu temelde bileştiren bir his, bir görme biçimi bulmalıydım. Yağlı boya tablolarındaki boyanın üç boyutlu etkisi, vermek istediğim hisse çok yakındı. Bunun üzerine animasyonlardan sorumlu Yağmur Kartal ile kare kare hazırlanan animasyonlarda bir çeşit yağlı boya tablosu etkisi vermeye çalıştık. Bunda da başarılı olduk sanırım. Zira Japon sinema seyircisi daha önce deneyimlemedikleri bir animasyon biçimine sahip olduğumuzu belirttiler. Bu da bizi inanılmaz derecede mutlu etti.
İrem Helvacıoğlu ve Kerem Bürsin; Eflatun ve Oflaz rollerinde etkileyici performanslar sergiliyor. Onlarla çalışma deneyimi nasıldı?
Her ikisi de rollerinin hakkını vermek için çok çalıştılar. Set öncesi yaptığımız karakter çalışmaları sette bizi epey rahatlattı. Zira kısa sayılabilecek bir sürede çektik filmi hem de tüm çalışma saati kurallarına uyarak.
İrem Helvacıoğlu'nun dünyayı sesle deneyimleyen Eflatun'u canlandırması özellikle etkileyici. Karakteri hayata geçirirken nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz yönetmenlik ve oyunculuk kısmında?
Karakter üzerine çok konuştuk ve çalıştık. Birkaç kez Karanlıkta Diyalog’a gittik. İrem doğanın içinde ve şehirde gözlerini kullanmadan ekolokasyon denemeleri yaptı. Hatta bu çalışmalar sırasında göz bebeğini kapatan lensler kullandık. Temas etmeyi, elleri ile eşyaları, örneğin pratik yapma imkânı bulduğu masa saatini, dişlileri sadece dokunarak deneyimledi. Etrafını bu şekilde algılama pratikleri sonrası uzun saatler boyunca sahneleri prova ettik. Bir bakıma Eflâtun, kalemimden kâğıda, oradan da gerçek bir bedene büründü.
"Eflatun" şimdi sinemalarda!