“Eflâtun” aynı zamanda ilk uzun metraj projeniz, filmin hem yazarı hem de yönetmeni olarak vizyonunuzu beyaz perdeye taşırken karşılaştığınız zorluklar nelerdi?
Zorluk denir mi bilmiyorum. Zira film çekmenin kendisi baştan başa bir zorluklar silsilesi. Ancak bu zorlukları işin doğasına verirsem, bu doğalın dışında kimi hususlar bana epey mesai yaptırdı diyebilirim. Buna örnek olarak sanırım sinemamızda çok sık karşılaşmadığımız ‘güçlü kadın’ imgesi ile sinemamızda belki de hiç olmayan ‘güçlü görme engelli kadın’ imgesi. Bu arada cinsiyetçi yaklaştığım düşünülmesin. Karakter görme engelli bir adam da olabilirdi. Ancak kadınlar üzerine düşünmeyi ve yazmayı daha çok seviyor olabilirim. Hemcinslerim kızmasın ama kadınların daha derinlikli, incelikli ve engebeli varlıklar olduğunu düşünüyorum. Film çekmenin sıradan zorluklarını bir kenara koyduğumuzda bir yazar ve yönetmen olarak benim asıl zorluklarım bir kadını dengeli bir güç ve dirayet içinde göstermek, hem de dünyayı algılama biçiminin bizimkinden farklı olması zorunluluğundan ötürü duyma, dokunma, görme biçimlerini yeniden inşa etmekti. Örneğin senaryoda en başından bu yana yer alan animasyon ve efekt sahnelerini tasarlarken daha önce deneyimlemediğimiz kimi buluşlar yapmak zorundaydım. Özellikle Eflâtun’un dokunma ve görme duyularının birlikte hareket ettiği Oflaz’ın yüzünün belirdiği animasyon sahnesinde olduğu gibi.
Kahramanın sesle ilişkisi filmin merkezinde yer alıyor ve izleyiciler için de ses tasarımı yoluyla duyusal açıdan zengin bir deneyim yaratılmış. Bu açıdan nasıl bir çalışma yürüttünüz?
Eflâtun ekolokasyon yapabilen birisi. Yani dünyayı büyük ölçüde nesnelerden yansıyan seslerle algılayan bir karakter. Haliyle ses tasarımı ve miksajı çok önemliydi. Örneğin saat tamiri yapılırken çıkan seslerin bir müzik gibi duyulması, ekolokasyon yaparken yansıyan seslerin doğru yerlerden dönmesi, keyifli ve bunalımlı zamanlarda duyduğu ses yoğunluklarının dengesi ve daha birçok ses olayı… Kimi yerlerde ses kurguyu yönlendirecekti. Bu nedenle ses tasarımına kurguda başladık. Kurgu biter bitmez STD5 ses ekibi ile uzun süren titiz bir çalışma gerçekleştirdik. Burada özellikle Serdar Öngören’i anmam gerekli. Bildiğiniz üzere kendisi Türkiye’nin en önemli sesçilerinden birisi. Ses efektlerinden, foleylere, ses dağılımından dengesine kadar O ve ekibi amacımıza çok uygun olduğunu düşündüğüm bir ses dizaynı gerçekleştirdi.