Tanık olduğumuz bir sürü Jason Bourne anısı artık sinemaya bu mükemmel üçlemenin son filmiyle veda ediyor. Kesinlikle bir devam filmi düşünülse de, aynı tadı vermeyecek, aynı güzellikte olmayacak ama zaten asıl güzelliği hissettiren yarım kalması.
The Bourne Ultimatum, Rus yazar -kendisi 2001de öldü- Robert Ludlumun, Bourne üçlemesinin son filmi.
Artık Jason Bourne ülkesini dönüyor. Son radde yuvasına kendisini yetiştiren insanlara dönüyor. Kim olduğunu artık tam anlamıyla bulmaya çalışıyor.
Hikaye ise hala ülkeden ülkeye, şehirden şehire akmakta. Kuzey afrikada Jason Bourne son derece mantık içinde adam kovalıyor, kovalanıyor.
Aksiyon sahneleri dorukta, ayrıntılar zamanın getirdiği teknolojiyle daha da bir gerçekçi, yakın dövüş sahneleri izlediğimiz üçüncü sınıf amerikan filmlerinden kat kat daha doğru. Fizik kuralları asla altüst edilmemiş, her bir sahne mantığa oturtulmuş, "Casus dediğin böyle olur" dedirten türden.
Doug Limanın çektiği ilk Bourne serisi olan The Bourne Identity filminin ikincisini de çeken Paul Greengrass yine yönetmen koltuğunda.
Robert Ludlumun yarattığı Matt Damonun canlandırdığı Jason Bourne karakteriyle, seri artık kendini buluyor. Akademi ödüllerinin de bu emeği unutmadığını ve 80.Oscar ödüllerinde 3 oscarla hakkını verdiğini unutmayalım. Noah Vosen adlı karakterle telefonda konuştuğu dilayog ise bana göre filmin repliği. Jason Bourneun bir şaşırtmacayla bütün personeli bir sokağa göndermesinin ardından, kendisini arayanların mekanına girmesi ve bu kurumun başını -Noah Voseni- araması ve aralarındaki konuşma Noah Vosen : "Gel konuşalım?" Bourne :"Tamam nerdesin?" Noah Vosen : "Ofisimde oturuyorum" Bourne "Hiç sanmıyorum, ofisinde oturuyo olsaydık, bu konuşmayı yüz yüze yapıyor olurduk!" 10 üzerinden 10 veriyorum ben bu filme. Kaçıran üzülür, ya da zaman kaybı demiyeceğim, gidin Robert Ludlumun kitabını okuyun veya alın bu seriyi izleyin.. Asla.. ama asla Pişman olmayacaksınız..