Geçen gün rastladım ve kaçıncı kez bilmiyorum ama yeniden izledim. Hiç bir zaman ilgisiz kalamadığım bu film bu kez daha farklı etkiledi beni. Sanki Keanu Reeves i ilk defaydı görüyordum. Ama ben bu adamı ilk defa değil filmde izliyorum. Sweet November, Break Point, Speed, Kings of Street de seyretmekle yanaşı Matrix, Konstantin, Şeytanın Avukatının gişelerini bile hatırlıyorum (fentezi benim ilgi alanım değil ama artık tüm aksiyon ve fentezi filmerini bile izlemeye hazırım adamın).
Ama "Göl Evi" ndeki Keanu bir başka değdi gözüme bu defa. Hani önceler gördüğümüz ve ya izlediğimiz bir şeye tekrar bakarken yeni, tam farklı bir şey fark ederiz ya. Belki yaşımla ve ya onun yaşıyla ilgilidir (50 yaşına ulaştığını duyunca alarmım çaldı belki) bilmiyorum. İnternette rastladığım yorumlardan birinde söylenen "Keanuyla Sandranın kimyası o zaman saçmalığını sonuna kadar izlemeye bile vadar ediyor insanı" fikrine katılmıyorum desem yalan olur. Filmde zamanla ilgili mantığı hala tam olarak çözemesem de sanki hiçbir şey bu sihirli mektuplaşmayı ve ikiliyi bayıla-bayıla izlememe engel olamaz. Keanu burda, nasıl desem, soğuk kış akşamlarında bürünmek istediğimiz battaniye gibi sıcak geliyor insana. Öyle bir hava var ki Alex Wyler de, karşısındaki kadının savunmasız olmaktan başka bir çaresi kalamaz sanki. Bakınız, dans sahnesi... Kadının ilk defadan ona güvenmesini ve kendini onun kollarına bir anda bırakmasını başka neyle izah edebiliriz ki?
Ya Kate? Ona, tam aksine, insanın sarılası geliyor. Özellikle 2006 yılındaki yalnız başına geçirmeyi planladığı doğum gününde iş arkadaşıyla sohbet ederken ve İl Mare restoranında Alex i umutsuzca beklerken "Kate, canım, yapma böyle, her şey düzelicek, Alex le kavuşacaksınız bir gün" diyerek sırtını sıvazlaması, teselli etmesi geliyor insanın.
Küçük detaylardan söz etmeden geçemem. Kate in Alex e alayla gönderdiği kırmızı atkı ve Alex in in 2006 sında (garip sesleniyor ama) valentin gününde o atkıyla görünmesi gülümsetti beni.
Bir de Alex in tanımadığı, yüzünü bile görmediği bir kadının ağaçları özlediğini öğrendikten sonra gelecekte oturacağı ve henüz yapılmakta olan apartmanının önüne ağaç dikmesi benim için en özel sahnesidir filmin. O kadar çok şey ifade ediyor ki bu sahne...
Filmin havası, karakterlerin ses tonları, müzikler, özellikle de Paul McCartney in "This never happened before" şarkısı büyülü bir aleme sokuyor insanı. Ve bu büyü, bu sihir aklıma akılsız bir fikri salıyor filmin sonunda... Acaba bir mektup mu bıraksak geçmişe? Cevap veren olur mu?
En sevdiğim replik ise Alex in kardeşinin onun Kate le mektuplaşmasının bittiğini öğrenince sevinip "artık gerçek kadınlarla görüşeceksin" demesi üzerine ciddi bir ifadeyle: "She's more real to me than anything I've ever known... I saw her... I kissed her... I love her... And she is gone... She is gone..." sözleriydi.
Aslında o kadar çok şey yazmak isterdim ki, Göl evi hakkında. Ama basit türkçemle sahnelerin büyüsünü bozmaktan korkuyorum.
Filmin havası, karakterlerin ses tonları, müzikler, özellikle de Paul McCartney in "This never happened before" şarkısı büyülü bir aleme sokuyor insanı. Ve bu büyü, bu sihir aklıma akılsız bir fikri salıyor filmin sonunda... Acaba bir mektup mu bıraksak geçmişe? Cevap veren olur mu?