Ben bu filmi biraz farklı değerlendireceğim. İlk önce şunu belirteyim, bu filmi sinema eleştirmenlerinin filmi seyredikten sonra farklı tanıtması yahut seyircileri yanlış yönlendirmesi, bu filme ne katkı sağlar nede kayba uğratır. Bana Türkiye’de eleştirmenler sırf film anormal derecede seyirci düşüklüğü yaşamasın diye bazı gerçekleri farklı yansıtmışlar. Filmdeki karakterlerin ilk kez eşçinsel temasa geçtiği an, bir öpüşme sahnesi yok aksine iki karakter resmen seyircilerin önünde ters ilişkiye giriyor, bunu böyle yazsanız filme insanlar ona göre gitse olmaz mı. Haa, şimdi ben burada kesinlikle filmi değil aksine bizim gazetecileri eleştiriyorum, doğru yazmaktan çekinmeyin. Ancak burada Ang Lee cesaretin dolayı kutlamak gerekiyor, zira sinmelarda sürüyle eşcinsel temalı filmler daha önce gösterildi, ancak ne hikmetse Lezbiyen temalı filmlerde Lezbiyen çiftin sevişme sahneleri gösterilirken, Gay temalı filmlerde asla ve katiyen Gay ikilinin bırakın sevişme sahnesi öpüşme sahnesi bile gösterilemezdi, hatta Oscar’ı 94 yılında sürklase eden Philadelphia filminde bile. Ben hatta kendime sormuşumdur, niye Lezbiyen cinsel ilişkisi gösteriliyor filmlerde ancak Gaylerin öpüşmesi bile gösterilmiyor diye, ilk defa bir yönetmen bunu becerdi. İğrençte bulsak, tasvip etmesek de. Filmin doğa görüntüleri ise bir harika hakikaten bir filmde bu kadar görüntülerden etkilenmemiştim. Ancak bu saydığım iki güzelliğe rağmen, bunu önyargısız belirtiyorum, ben filmi son derece vasat, sıkıcı, çok uzun (gereksiz uzunlukta) ve maalesef itici buldum. İticiliği, ikilinin gay ilişkilerinden ziyade, bu filmin daha ağır tonlarda daha dramatik olacağını düşündüğümden dolayı. Bir Philadelphia filmi hayranı olarak, defalarca izlemişimdir, paralel konu işlemesine rağmen bu filmde Philadelphia filmindeki zerafeti duygusallığı bulamadım. İnanın bana görüntü yönetmenliği hariç hiç bir ödülü hak etmiyor açıkçası, belki sadece cesaretin dolayı Lee’yi kutlamak gerekir o kadar. 5/10.