Hesabım
    Bir Konuşabilse...
    Ortalama puan
    3,6
    452 Puanlama
    Bir Konuşabilse... hakkında görüşlerin ?

    64 Kullanıcı yorumları

    5
    13 Eleştiri
    4
    29 Eleştiri
    3
    8 Eleştiri
    2
    6 Eleştiri
    1
    4 Eleştiri
    0
    4 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Halil Kaya
    Halil Kaya

    1 değerlendirme Takip Et!

    0,5
    12 Haziran 2023 tarihinde eklendi
    Bir senaryo bu kadar vasat olabilir ancak resmen işkence çektim, bu güne kadar izlediğim filmler sıralamasında 1 numara diyebilirim.
    Zilan D
    Zilan D

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    24 Temmuz 2019 tarihinde eklendi
    Lost in Translation(Keşke Konuşabilse) 2004 yapımı Sofia Cappola yonetmenliğindeki film. Filmin sakin bir yapısı olmasına rağmen izlerken sıkılmadığımız, seyirciyi içine alan sıcak bir film. Kendimi karakterlerle bağdaştırmamız kaçınılmazdı. Evli ve çocuklu Bob ile fotoğrafçı eşinin peşinden Tokyoya gelen sevimli aynı zamanda ciddi duruşlu Charlotte'nin diyaloglarından oluşuyor. Charlottenin eşinin gitmesinden sonra pencere kenarında oturup manzarayı izlemesi,bizi de izlerken içine alması. O manzaranın karşısında oturan bizmişiz hissiyatı veriyor film. Az ama derin konuşmaları, yalnızlıklarını paylaşmaları ve filmin son sahnelerine kadar ikisi arasında herhangi bir temas bulunmaması dostane bir ilişki tadı verirken birbirlerine kendilerini hissettikleri bakışmalarından, hüzünlerinden ve yalnızlarından anlaşılıyordu. Kimi zaman aynı yatakta sadece sohpet etmeleri bize temiz bir samimiyeti gösteriyordu. Filmin sonlarına doğru asansörden vedalaşırken ki dudakların birbirine değmesini isteyip de olmaması gereken bir durummuş gibi kaçamak vedalaşmaları. Asansörün durması ile tekrar vedalaşırken bu sefer dudakların daha yakın temasda ama kaçış halindeki vedalaşmaları ile o anki yaşanan bütün duyguları seyirciye geçirebilecek samimiyetteydi. Ve filmin son sahnesinde Bob giderken yolda Charlotte'yi görüp arabayı durdurup vedalaşma sahnesi sanki o istemedikleri dünyaya artık tek devam edeceklerinin verdiği bir hüzün ve gözyaşı vardı sarılmalarında. Charlotte ile yalnızlarını paylaştıkları bu dilini bilmediği şehirden gidiyordu Bob. İstediği sevgiyi artık bulamadığı eşinin ve artık çocuklarını onsuz da yapabildiğini anladığı çocuklarını yanına. 22 yaşındaki temiz yüzlü sakin ama derin duruşlu yeni evli Charlotte da otel odasında eşini beklemekle bazen de Tokyo da edindiği japon arkadaşlarıyla eğlendiği belki de eğlenemediği vakitler geçirecekti. Hepimiz gibi. Eğlendiğimiz belki de eğlenemediğim. Filmin posterinde de olan pembe bir saç taktığı ve başını Bob'un üzerine koyduğu ne çok şey anlatan sahne. Ne çoku izlerken görecez belki de. Bendeki ne çok ile sendeki ne çok hisler oluşacak. Ama muhakkak hissiyatlar oluşacak. Aynı zamanda 76’ncı Amerikan Akademi Ödülleri’nde En İyi Orjinal Senaryo Oscar’ının da sahibidir film.
    Tamer
    Tamer

    1 değerlendirme Takip Et!

    4,0
    12 Ağustos 2016 tarihinde eklendi
    Senaryo iyi. Bill Murray ve Scarlett Johansson’dan gayet iyi bir oyunculuk. Orta yaş bunalımı, iletişim problemleri, yalnızlık temaları etrafında genç bir kadın ile ünlü ama bıkkın, bunalmış, evli ve çocuklu bir oyuncunun Tokyo’da geçen öyküsü. Yönetmen Sofia Coppola, ünlü yönetmen Francis Ford Coppola’nn kızı. Beğendim yönetmenliği. Macera, aksiyon, hır gür bekleyenler seyretmesin. Japonlarla iletişimin zorluğunu anlatan sahneler ise harika! Hikayeye, diyaloglara dalıp, sakin sakin seyretmek isteyenler ise kaçırmasın…
    Ogulcan B.
    Ogulcan B.

    Takipçi 236 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    29 Ekim 2013 tarihinde eklendi
    Ne abartılacak ne de yerden yere vurulacak bir film değil Lost in ,evli olmasına rağmen iki yalnız insanın arkadaşlığını ve birbirlerinde buldukları "yakınlık" hissini anlatıyor ya da bana öyle geldi çünkü Lost in Translation filmini izleyen herkes kendinden bir şey bulabilir ve kendine göre yorumlayabileceği bir film fakat her ne olursa olsun filmin ana teması "yalnızlık".Film ağır bir film yani filmi izlemeden önce ağır ve yavaş işleyen bir film olduğunu göze alarak izleyin ve kesinlikle heyecanlı veya sürükleyici bir film beklemeyin çünkü filmin ne öyle bir amacı ne de öyle sunduğu bir şey var,film kendi ülkelerinden uzak olan iki yalnız insanın hem dil sorunu hem yalnızlık sorunu çekmesini anlatıyor genel izlerken sıkıldığımı söyleyemem zaten ben bu tarz yalnızlık temalı filmleri severim yani izlerken keyif alarak film bence farklı bir şey sunmuyor seyirciye yani yalnızlık temalı olmasına rağmen çok farklı bir şekilde anlatmıyor bu olayı, zaten bence filmin en iyi yanı oyunculukları,Bill Murray ve Scarlett Johansson çok iyi karakterlerine uymuşlar ve gerçekten çok iyi oynamışlar zaten bu kadar iki iyi oyunculuk olmasa film etkileyicilik kısmında sınıfta ıca filmin bazı müzik seçimleri de gayet başarılı filme etkileyicilik katmış.Yalnızlık temalı filmleri seviyorsanız ve Japonya'da geçen bu dil-yalnızlık karmaşasını da izlemek ve gerçek dünyanızdan biraz da olsa soyutlanmak istiyorsanız Lost in Translation'ı tavsiye edebilirim.

    7/10
    JeanClaudeVanDamme
    JeanClaudeVanDamme

    Takipçi 1.209 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    7 Eylül 2012 tarihinde eklendi
    Benim göremediğim ne var bu filmde anlamadım.Gayet sıradan bir aşk öyküsü.Oyunculuklar çok iyi,senaryo en zayıf halkası ki ona da Oscar verilmişti anlamak mümkün değil gerçekten.Sadece kafasını aşkla bozmuş kadın seyircilere sempatik ve hoş gelebilir.Başroldeki karakterlerin sevmediği,alışamadığı ve bir an önce kurtulmak istedikleri ülkenin Japonya olması da hayli manidar.Bence bu bile Sofia Coppola'nın o kadar masum bir film çekmediğinin,her açıdan tribünlere oynayan içten pazarlıklı bir halinin olduğunun ispatıdır.
    sinema
    1 ziyaretçi
    5,0
    22 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
    Japonya'nın led ışıklı binalarından, yüksek yapımlarından, kalabalık rengarenk insanlarının içinden süzülerek geçiyoruz. Diller farklı uzun bir cümle bazen tek bir kelimeye tekabül edebiliyor bu ülkede. Anlamıyoruz. Hayattın bütün bıktırıcı özelliklerini, sıkıntısını, yaşlılığını tamamiyle yüzünde ruhunda, omuzlarında taşıyan bir adam Bob Haris, diğer yandan özgür, neşeli ve güzel aydınlık yüzüyle Charlotte. Otelin içinde ikisi de yalnız kalınca birbirleriyle aralarında bir dostluk, ilişki geçiyor. Senaryosunun harika olduğu apaçık ortada. Filmin en önemli unsurlarından biri ise Bill Murray'ın muhteşem oyunculuğu, karakteri her haliyle üzerine giyebilmesi ve sırtlayabilmesi. Diğer bir önemli unsur ise Sofia Coppola'nın çıkardığı harika iş. Araya koyulmuş şehrin monoton giden havasının içinde oluşan kareler, muhteşem oyunculuklar, sıcak ve sempatik konuşmalar, insanların sevecenliği, küçük şeylerle eğlenmek mutlu olmak, bunlar filmi yükseğe çıkarıyor. Yaşamının yükünü vücudunda hisseden somurtkan bir adamın bile küçük bir gülümseme ile nasıl içindeki kaybolmuş mutluluğa erişebileceği çok sıcakkanlı bir şekilde anlatılmış. Su gibi akıp gidiyor film. Son zamanlarda izlediğim en güzel, en sempatik yapımlardan biri. Hem yakaladığı görüntüler bir harika, hemde içtenliği ve gerçekçiliği. Şehirden kareler, hayattan kareler, mutluluktan kareler görebileceğiniz sağlam bir film.
    zorba
    zorba

    Takipçi 11 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    13 Ekim 2011 tarihinde eklendi
    ''kendini anladıkça ; ve ne istediğini , hep daha azı senin olur'' çok begendim samimi sıcak eğlenceli dramatik çok güzel bir filmdi. scarlett johansson ve bill murray mükemmel bir ikili olmuşlar.biri hayatı artık çözmüş ve yaşanılacak pek bir şey kalmadığını anlamasıyla içe dönük bir film yıldızı diğeri güzeller güzeli yeni evli hayatın gerçeklerine ilk adımını daha yeni atmış ama daha ilk raundda hayatın tpkadını yemiş ve beklentilerinin gerçek olamayacağını anlamış bir kadın. ortak noktaları hayatın güzelliğini tekrar keşfedecek ve yaşamaya devam edecek bir dala tutunmak.ikisi de bunu buluyorlar fakat söylenemeyenler sorumluluklar bu rüyayı çabuk bitiriyor.filmin sonu açıkta kalıyor.izleyicinin yorumuna bırakılmış.ben böyle sonları daha çok seviyorum.izleyiciyi daha katılımcı yapıyor. scarlett johansson müthiş performansı ve tabi ki usta aktör bill murray. erkek izleyicilere şimdiden söyleyeyim.scarlett johansson a bu filmde aşık olma tehlikesi ile karşı karşıyasınız iyi seyirler
    no-one-2
    no-one-2

    84 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    1 Temmuz 2011 tarihinde eklendi
    yaw izledik zaten çok iyi film biz film hakkında bir şey demedik ki...
    nskmourinho
    nskmourinho

    Takipçi 998 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    12 Şubat 2011 tarihinde eklendi
    Yalnızlık,mutsuzluk veya dünyadaki her şeyden sıkılma gibi konuları ele alan herhangi bir aşk hikayesine uğramadan aşk anlatan başarılı bir film.Oyunculuklar çok başarılı.Özellikle scarlett çok doğal oynamış.7/10
    canraps
    canraps

    Takipçi 17 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    12 Ocak 2011 tarihinde eklendi
    Arkadaşlar yorum yazmak istiyorum ancak yorum yazmak dahi istemiyorum. Film bana aşırı yavan geldi, en son hangi filmi izledikten sonra böyle oldum diye düşünüyorum aklıma "The Double Life Of Veronique" geliyor. Eleştirebileceğim çok fazla yanı var, burada arkadaşların yorumlarını da okudum hani pozitif birşey bulsam da onu yüceltiyim diyorum ama bulamıyorum. Tokyo filan yazmış bazı arkadaşlar henüz tam izlemedim ancak "Kirschblüten - Hanami" var mesela o film çok daha sıcak duruyor konu Tokyo olduğunda..
    Benden en fazla 4-5 alır..
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    6 Aralık 2010 tarihinde eklendi
    Sıkılırsın, demişti çoğu arkadaşım ama filmden çıkınca hiç de öyle bir film değilmiş, düşüncesine kapıldım...
    adedvet
    adedvet

    70 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    22 Kasım 2010 tarihinde eklendi
    yanlızlığı işleyen durağan bir film. insanda hoş bir hissiyat bıraksada başarılı bir film olduğu söylenemez. scarlett için izlenebilir.
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    28 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    sofia coppola belli bir tarzı olan ve belki de genetik olarak sinemayı bilen bir sanatkar.virgin suicidesı izlemiştim önceden ve şimdi lost in translationı da gördükten sonra bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.gerek kamera kullanımları,gerek renk,ışık,gölge seçimleri görece alışılmıştan farklı,dikkat çekici ve kendini hemen belli ediyor.film bu açılarından,yani sinematografik açılardan tatmin edici gayet.konuya gelince;coppola bize tokyo üzerinden japonya belgeseli izletiyor sanki,araya da dramatik fakat eğlenceli iki karakter koyuyor.bana göre harika bir bütünlük oluşturuyor bunlar.kültür farklılıkları ve insanın insandan nasıl farklı olabileceğini gerçekçi ve kimi zaman da eğlendirici bir şekilde görüyoruz.bill murray başlı başına şahane,harikalar yaratıyor,tek başına filmi sürükleme potansiyeline fazlasıyla sahip,karakterine de hemen ısınıyor ve seviyorsunuz,johansson da henüz 19 yaşında bu filmde,ama en az bugünkü kadar ağırlığını koyabiliyor rolüne,tecrübeli aktrislerden bir eksiği yok,hatta masumiyeti ve yüz hatlarının gücüyle fazlası bile var diyebiliriz.film gayet sade,heyecansız,durağan gibi gözükse de aslında son derece sürükleyici ve göz açıp kapatıncaya kadar da biten bir film.karakterlerle ciddi anlamda yakınlık kuruyorsunuz ve akıbetlerini merak ediyorsunuz tüm süre boyunca.kendi adıma bende boşluklar bırakmayan,sade,kaliteli,süper oyuncuları olan ve çok yetenekli bir yönetmenin eseri lost in translation.bu arada oyuncu demişken çok kısa rollerde bile olsalar ribisi ve anna faris de tek kelimeyle harikalar.
    uslukaan
    uslukaan

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    3 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    gayet kötü bi film. daha önce romantik drama türündeki bir filmde insanın içine dokunan bir müziğün olmadığını görmemiştim. ayrıca scarlet ve bill murray çok alakasız duruyolar.
    cougarcop
    cougarcop

    Takipçi 171 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    23 Kasım 2009 tarihinde eklendi
    yabancı bir ülkede kendi dillerinde konuşma hasretindeki iki farklı karakterin ilişkisi..sadece yalnızlık değil evliliklerindeki betimlenemeyen tıkanıklıkta anlatılıyor filmde.. aralarındaki yaş farkına rağmen kanları kaynayan iki amerakilının kısa süreli arkadaşlık-aşk kaçamağı...sadeliği,duruluğu ve abartısızz oyunculuğu ile gayet başarılı bir film...7,5/10
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top