Senaryosunu da yazan Cem Yılmaz’ın yönettiği “Karakomik Filmler: 2 Arada ve Kaçamak”, aynı zaman aralığında gerçekleşerek kesişen iki farklı hikâyeyi anlatıyor…
“Neo – noir” tarzda kurgulanan ilk bölümde, öncelikle arabalı vapurun çay ocağı çalışanı olan ön üst üç dişi eksik Metin “Ayzek” Arıcı (Cem Yılmaz) ile tanışıyoruz…
Kendisine bu “Ayzek” lakabının, odasının duvarlarındaki posterler nedeniyle yıllar önce TRT’de de yayınlanan ve ilgiyle izlenilen “The Love Boat / Aşk Gemisi” (1977 – 1987) isimli TV dizisindeki Barmen Isaac Washington (Ted Lange) karakterinden alıntılanarak verildiğini anlıyoruz…
Ardından sırada, alkolün dibine vuran çarkçı Salih usta (Zafer Algöz) var…
Tabii Kaptan (Cem Davran) ile çay ocağının diğer çalışanları Önder (Umut Kurt), Ercan (Gürkan Deniz Akhanlı) ve Dayı’yı da (Mehmet Küçükdurmaz) atlamamak lazım…
Bu arada ikinci bölümde Alpay’ın (Cem Yılmaz) Spa’sındaki küçük bir kaçamağa doğru yol almakta olan İbrahim (Özkan Uğur), Nevzat (Zafer Algöz), Neco (Necip Memili) ve Aytaç (Can Yılmaz) ile Nevzat’ın köpeği Lucky’nin güvertedeki halleri de gözlerden kaçmaz…
Ancak bu bölümün en önemli simaları, içten içe “yanık” olduğu için bol kaşarlı tost ve ayranla beslediği Songül (Cemre Ebuzziya) ile vapurun satıldığı yeni şirketin Mülakatçısıdır (Ozan Güven) …
Ki bu Mülakatçı, bundan sonraki yıllarda vapurda kimin çalışıp, kimin çalışmayacağına karar verecek olan kişidir…
Kendisi ile yapılan görüşmede Ayzek’in, her kadar “geçici” bir durum olduğunu iddia etse de altı yıldır vapurda yatıp kalkmasının yanı sıra dişlerini yaptırmak üzere biriktirdiği parasını da can yeleklerinin arasında sakladığını öğreniyoruz…
Derken bir gün, Kıvanç Hocaoğlu’nun (Cem Yılmaz’ın ağabeyi Can Yılmaz) yönetmenliğini üstlendiği bir ekip vapurda film çekmeye başlar ve cast da yaşanan bir terslik sonrasında Ayzek’e de küçük bir rol verilir o filmde…
Fakat Kıvanç’ın çektiği bu filmde, can yeleklerinin kullanıldığı ve Ayzek’in parasını bulamayarak çılgına döndüğü Marmara’da beklenen depremin “öncüsü” gibi öylesine “çılgın” bir sahne vardır ki…
Bir diğer öncü olan Mülakatçının kendisinden “ispiyonculuk” yapmasını istediği ve böylelikle fay hattının bir kez daha tetiklendiği kısmın ardından gelen 7.8 büyüklüğündeki yıkıcı depremin bizzat kendisi gözler önüne serilir…
Nedir mi bu?
Elbette ki, Ayzek’in platonik bir aşk ile gönlünü kaptırdığı Songül’ün, Ethem (Uraz Kaygılaroğlu) ile evleneceği haberini duyması ve bu bilgiyi Songül’ün dibinden hiç ayrılmayan Didem’in (Bala Atabek) de teyit etmesidir…
O ana kadar komedi tadında devam etmekte olan filmin ilk bölümü birdenbire etkileyici bir “neo – noir”a dönüşerek, filmin adının başındaki “Kara” nın da Cem Yılmaz tarafından tesadüfen seçilmediğini de gösterir bize…
Gelelim ikinci bölüme…
Yani özellikle de başta Ethem (Ozan Güven) karakteri ve porsiyonu kırk liraya satılan “organik köy yumurtası” üzerinden “detoks turu” diye aslında kazıklanmaya giden sonradan görme lümpenlerle "kara mizah" yolu ile fena dalga geçilen “Kaçamak” a…
Gerçi kafasına saç ektiren ve o yüzden de zorunlu bir “seks” ile “alkol” perhizinde olan İbrahim’in dışında ne Nevzat’ın ne Neco’nun ve ne de Aytaç’ın, hayali “Kömlük” beldesine giderek detoks yapmak gibi bir dertleri de bulunmamaktadır…
Ki, zaten kafalarındaki kaçamak da bambaşka bir şeydir…
Yalnız bu kaçamağın sabahı biraz kötü biter…
Çünkü Nevzat ortalıkta yoktur ve bir türlü bulunamamaktadır da…
Önde koşturan Lucky ve “Şunu haftaya yapamadınız” sözcüğünü diline pelesenk eden İbrahim ile Neco, Aytaç ve Alpay onu aramaya çıkarlar…
Artık sırada bu kez komedi ile harmanlanmış, kesinlikle “G.O.R.A.” (2004) veya “A.R.O.G” (2008) değil ama “Close Encounters of the Third Kind” (1977) ve “Arrival” (2016) benzeri mizansenler içeren sahneler sizleri beklemektedir…
Keyifli seyirler,