En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
tersköşeli
Takipçi
65 değerlendirmeler
Takip Et!
5,0
15 Kasım 2024 tarihinde eklendi
Evet, gönül rahatlığıyla beş puan verebileceğim bir film...spoiler: Bu delikli platformun başlı başına kendisi; yani buradaki düzenek müthiş bir hayalgücünün ürünü bence. Bu düzenek bana hepimizin hayata tutunmak için elde etmek istediğimiz hedeflere giden yolda önümüze sunulan kandırmaca bir tercih yolu gibi geldi. Herkes buraya kendi isteğiyle geldi. Kişisel çıkarını maksimize etmek, hepsinin amacı. Bu düzenek kimisi için verilen seçeneklerden kötünün iyisi; kimisi içinse hedeflere giden yoldaki bir basamak olarak sunuluyor. Özetle, öyle veya böyle genellikle belli bir yaştan sonra (filmde 16) kendimizi içinde bulduğumuz hayat mücadelesini temsil ediyor: BAZI GÜÇ SAHİPLERİNİN KONTROL ETTİĞİ hayatımızın mücadelesi...
Bu güç sahiplerinin simüle ettiği hayat düzeni zaman içinde çaresizlikle alışkanlığa dönüşüyor ve kabulleniş evresi başlıyor.
Bu evre, kendi gücünün, henüz doğru düzgün anlamlandıramadığı bu sistemin büyük çarkını kıramayacağının kabullenişi...
Kabulleniş, sadece günü kurtarmaya iten bir evre. Bunu yapmaya devam edersem belki bir gün buradan kurtulabilirim ümidinin evresi... İşte tam bu evrede ancak vizyoner ve lider ruhlu bazı kimseler büyük çarkın farkına varıp kırmak için ne gerektiği hakkında düşünüp davalarına yeterince kendilerini adarlarsa bir değişiklik olabilir. Bu da filmin en çarpıcı cümlelerinden birine götürüyor bizi: '' Değişim asla spontane değildir madam.'' Bu kişilerin içinde öyleleri vardır ki insanlara farkına vardıkları düzeni yalnızca anlatmaya çalışarak ancak dişe değer bir hamle yapmadan bir şeyleri değiştirebileceğini sanırlar (köpekli kadın). Bunun işe yaramadığını anladıklarında ise çılgına dönerler (filmde intihar etti...). Ancak ana karakterimiz gibi hem farkına varıp hem bu dava için elini taşın altına koyan -ve tabi ki buna gücü yeten aynı zamanda- birisi ortaya çıkıp kendine doğru yoldaş/yoldaşlar bulup örgütlerse büyük çarka büyük bir darbe vurabilir bir ihtimal. Peki ya ''penna cota''(dokunulmadan en alt kata indirmeye çalıştıkları yemek) neyi temsil eder: Bana sesini duyurmak için büyük bir hedef koyup bunu başaran insanları çağrıştırıyor. İnsanların sesleri alt katlardan üst katlara ulaşmaz. Üst katlara çıkmaksa öyle Baharat karakterinin yapmaya çalıştığı gibi iple tırmanarak -kolaya kaçarak- olmaz. Gerçek hayattan örnekle: Binbir türlü cefa ile olimpiyat şampiyonu olan Naim Süleymanoğlunun ailesine edilen Bulgar zulmünü dünyaya duyurabilmesi ile çarklarda değişikliğe sebep olabilmesi diyebiliriz. Tabii bu örnekler çoğaltılabilir ama hepsinin birleştiği ana organ ''doğru
yerde doğru MEDYA''. Evet, sesi doğrudan üst katlara duyurabileceğin bir kattan doğru organla duyurmak; gerçek hayatta: Medya...
Gelelim herkese seçtirilen nesneye... Uzun bir ip seçen özgürlüğüne bu şekilde ulaşabileceğini düşünen pratik bir zekayı temsil ediyor. Köpeğini seçen onu hayata bağlayan bir etmen seçiyor. Kimisi işine yaramayacağı halde tonla para seçiyor. Kimisi kaba güven duymak isteyip bir bıçağa sığınıyor. Karakterimiz de kitap seçiyor. Kitap: burada merakı, felsefeyi, uyandıran bir faktörü temsil ediyor bence. Kabulleniş evresindeki birini uyandırabilecek olan şey o kadar işkenceye rağmen bedenlere değil; fikirlere dokunabilecek bir şeydir çünkü.
Son sahnedeki Trimagasi'nin ''mesajın taşıyıcıya ihtiyacı yok demesi bana göre insanlar ölür; yaratılan ideoloji ölmez'' mesajını içeriyor olabilir.
Katların 0 dan başlaması ve AŞAĞI İNERKEN kat numaralarının artması: 0'daki şef giyimli ve aslında köle gibi çalışan, her ayrıntının hesabını veren kişilerin asıl alt kademe olduğunu mu söylemek istiyor acaba? Zira ne kadar sefil de olsa alt kademeler -yani numara olarak daha yüksek numaralılar- onlara nazaran özgürler. Bu tartışılır sanırım, düşünmek lazım...
Herkesin ihtiyacı kadar yemesi halinde aç kimsenin kalmayacağı da ne kadar gerçek ve net bir konsept. Dünyada zenginlerin kaybetme korkusuyla haldur huldur yediği dünya malından fakire ayırmaması; Afrikanın 250. kattakiler gibi açlıktan kırılması ama zenginlerin umrunda olmadan yemeye devam etmesi. Aslında onların elinde olan bir durum olduğunu anlayamamaları ve her kademenin zincirleme olarak bu fikre dahil edilmesinin imkansızlığına olan inanç asıl problem.
Sondaki bir ara sahnede Penna cota yemeğinin şefin elinde olarak içinden kıl çıkmasıyla aşçıları azarlaması:
Aslında mesajı ulaştırdı Goreng ama anlamak istemeyen vicdanı ölümüne törpülenmiş güç sahibi kıl olduğu için yemedikleri kılıfını uydurup bu kılıfa tüm benliğiyle inandı. Ne kadar da hayattan.. Ne kadar da gözümüzün önünde olan biten şeyler aslında. Evet doğru duydunuz pasta aslında ulaştırıldı. Kız çocuğu, sadece annesinin hayatını kurtaramayan Gorengim hayalgücüydü. Goren davası yolunda kendini feda etti; ama çabası karşılık görmese de son sahnede denildiği gibi belki de taşıyıcıya ihtiyacı olmayan bir ideolojinin babası oldu...
Bu film günümüz dünyasının bir özeti, aslında herkes yeterince yerse dünyanın ne kadar yaşanılabilir bi yer olduğunu gösteriyor ama hepimiz biliyoruz ki bu eşitlik demek ve bu da imkansız filme bayıldım. Dark havası yarattı izlerken , zaman kaybı değil izleyebileceğiniz ve eminim ki aklınızın bir köşesinde yaşayacak olan bir senaryo.
Nihayetinde bir filmde aranan yegane ve nihai özellik bir mesaja sahip olması olsaydı, belgeselden veya akademik bir makaleden farkı kalmazdı. Yorumuma bu cümle ile başladım çünkü evet, filmin verdiği mesajları sizler kadar ben de anladım ancak bu bir filmi izlenir kılmıyor benim adıma.
Ortada dünyadaki mevcut düzene yakın bir düzen mevcut. Fazla kazananın veya daha varlıklı bir coğrafyada doğan bireyin pastadaki payının büyük olması ve durumun tersine dönmesi ile birlikte birilerinin açlık sınırında hayatına devam etmek zorunda kalmasını; katlar arasındaki eşit olmayan paylaşım unsurundan yola çıkarak ifade etmişler. Malum yukarıdan aşağıya böylesi bir sistemle o sofrayı indiren bireyler hali hazırda her kata da eşit miktarda yemek göndermeyi istedikleri takdirde rahatlıkla başarabilirlerdi ancak bu kez ütopik ve gündelik hayatı betimleyen bir durum oluşurdu. Çünkü bizler de eşit paylaşabilecek imkana sahipken paylaşmıyoruz.
Ancak film, genel hatlarıyla bana aradığım izlenirliği sunmadı. Her ne kadar ana gayenin bir mesaj vermek olduğunu bilsem de senaryo yeterince mantık sınırları içerisinde yazılmamış. Basit birkaç soru bile hemen buraya iliştirilebilir. Baştaki yaşlı adam ya psikiyatriste ya da platforma gelmek zorundaydım ve burayı tercih ettim diyor. Yahu kim bu iki opsiyon arasında burayı tercih eder? Başrol karakter de keza böylesi bir yere kendi rızası ile gelmek için nasıl bir gerekçeye sahip olabilir? Platformda yemek sisteminin havada hareket etmesini eleştiren aptalca ancak milyonlarca takipçisi olan bir kanala denk geldim, bu rahatlıkla manyetizma ile açıklanabilir, o ayrı.
Ancak platformun simgelediği şeyi anlasak da ne olduğunu anlamadık. Yani tamam bir sembol var ve bir şeyi simgeliyor, eyvallah; peki sembolün kendisi ne, göremiyoruz, seçemiyoruz. Yani platforma dair bir dünya soru var. Hiçbir karakterin buraya gelmesindeki sebebi anlayamadım, bu adamın altı ay sonra elde edeceği derecenin ne olduğunu anlamadım. Bu insanların hasta olduklarında ne yaşadıklarını anlamadım. Yahu ortada çiğ et yiyen karakterler var ve leş günlerce odada kalıyor. Şu noktada hastalık olmaması gibi bir ihtimal var mıdır? Herkesin birbirinin artığını yediği bir sistemde, bu adamların çakı gibi dolaşması fazla ütopik değil mi?
Mantık kısmı bir kenarda kalsa dahi üst düzey bir sürükleyicilikten bahsetmek zor ancak kısa ve mütevazı bir yapıt havası da var. Her tarafından bir dünya yıldızının fırlamadığı bir ispanyol yapımı olarak bakarsak beklentiler düşürülebilir ancak elle tutulur tek yanı filmin süresinin kısa tutulmuş olması diyebilirim.
Filmin Konusuyla, verdiği mesajıyla, oyuncularının kalitesiyle tartışmasız bir film sonu belki tatmin etmeyebilir ancak muhtemel 2 yi çekmeyi düşünüyorlar ki inşallah çekerler super bir film
Film bence Tanrinin herseyi kusursuz yarattigindan, herkese yetecek kadar nimeti yeryuzune gonderdiginden ust tabakadaki insanlarin ise bu nimetleri hoyratca kullandigindan bahsediyor. Filmin ana karakteri insanlari duzeltmeye calisiyor, filmin sonuna dogru bakarsaniz arkadasimiz hz isa nin temsili figurune benzedi. Filmin sonunda ise sence basarabilecek mi? Mesaj ulastimi konusu bence filmi ozetledi.
Bu filme dahi bu seviyede eleştiri yapan bir kitlenin, film eleştirilerini ciddiye almamanızı öneririm. Bence bu film Netflix'in en iyi yapımı yapımı olabilir. İzlenmensi gereken en iyi filmler arasında :) Bu filmi sadece Kapitalist insan yiyiciler beğenmez öyle diyim. 5/5
Hayatımda izlediğim en kotu en saçma en mantıksız filmdi resmen 2 saat dışarı çıkıp gökyüzüne baksaydim daha cOk faydalı olurdu gidip Hind filmi izleyin daha mantıklı buna 5 puan verenler gözü kör olmuş
Hayatımda izlemeye dayanamadığım nadir film. Pardon çöplerden. Film çekelim derken içlerindeki vahşet ve pisliği dışa vurmuşlar. Bunuda en iğrenç şekilde yapmışlar. Nerde o eski yönetmenler. Tavsiyemdir boşa izleyipte hayatınızın 2 saatini iğrençlikle geçirmeyin
Hayatım da izledim en ama en mantıksız hatta mantıgın M bile yok o platform nasıl gidiyor neye baglı bir kere herkez de bıçak var masa boyutu matematiksel olarak o kata yetemez eşit yeseler bile ye te mezzz zaten eşit zaman da hereket ediyor fakat sona boş tabaklar kalıyor tabaklar da cam karşında kini camla da öldürebilirsin diye bunu çekerken harcanan elektrik e yazık izlenilen ki elektrik e yazık bu arada hintli filmlere rakip Bi flim
Bu bir filmden ziyade hayatın kendisi. İnsanı insana anlatan bir film. Ruhundaki saflığı, temizliği unutup onnu kirleten, doyumsuz hale getiren, ihtiyaçları ya da zevkleri için başkalarını harcamaktan çekinmeyecek olan içimizdeki canavarı bize gösteren bir film. Çarşıda, tatil merkezlerinde, otellerde, varoşlarda, gettolarda gördüklerinizin belkide büyük bir kısmı bu filmde sahnelenenler kadar acımasız. Tek farkları isteyerek ya da istemeyerek oluşturdukları şartların sonuçlarını kendileri ya da biz filmdeki gibi görmüyoruz. Dolu bir masa yemek ile 333 kata belkide yetmeyeceği bilenen bir servis yapılıyor. Fedakarlığın olmadığı bir hayatta bir kısım insanlar hayat hakkını kaybedecek. Çocuklar, yaşlılar, bakıma muhtaçlar, hastalar. film bu fedakarlığı "yemek" üzerinden göstermeye çalışıyor. Paylaşmak, iyilik yapmak ve hep iyi kalmak gerekiyor.
anlatıldığı kadar çok güzel bir film değil ama akıcı sonunu ben anlayamadım ne oldu ne bitti derken bitmiş geçer bir film ama daha berbatlarıda mevcuttu
dünyadaki adaletsizliği bir çukur ve yemek dağtımı üzerinden sorgulayan ender güzellikte netfiz ispanyol filmi.. Sürükleyici.. Oyunculuklar iyi… sonu bir tık havada kalmış… sanki bir yere bağlayamamışlar… o biraz sıkıntı…
Filmin finalini çok karmaşık yapmışlar. Film guruları bile biraz anlamakta güçlük çekebilir. Başta süper giden akıcılığı finalde bozmuşlar sanki. Bir yere bağlanmamış gibi dursa da aslında film bir yere çoktan bağlanmış oluyor siz finali seyrederken. Ana tema aç gözlü insanların, paylaşmaması sonucu aç kalan kesimin mücadelesi anlatılıyor. En üst tabakada ki insanlar zengin aşağıya doğru inerken fakirleşen halk. Ama herkes kendini düşünüyor. Hele zenginler elimdeyken ne kadar çok alırsam o kadar iyidir felsefesi ile aşağı kattakileri ölüme terkediyor. Oysa ki paylaşsalar, bazen fedakarlık yapsalar kimse aç kalmayacak herkes doyacak ve o hapishaneden daha kısa sürede kurtulacak. Tıpkı dünyada zenginlerin bu hayatı paylaşarak yaşanabilecek bir ortam haline getirmek elindeyken daha fazlasını istediği için dünyayı cehenneme çevirmesi gibi bir ortam...
Özgürlük adı altında sunulan kapitalist sistemin insan doğasının en vahşi yönlerini metaforik bir dille bile olsa kör göze parmak dercesine ortaya seren sürükleyici, güzel bir film. Bu sistemde kimse erdemini koruyamaz. Üst katlarda olan karnını tıka basa doyurup alttakileri aşağılamaktan haz duyarken, alt katta aç kalanlar yeter ki yaşayayım ötesi yok diyerek karşısındakini öldürüp yemek niyetine yiyor. İnsan böyle bir cehenneme nasıl düşer? Filmi yorumlarken dış dünyadaki yaşadıkları ortamı da düşünmek gerekir. Goreng’in sorgu odasındaki nizami düzen, İmogouri’nin kıyafeti, aşçıların çalışma şekline bakacak olunursa dışardaki düzen oldukça katı görünüyor. Taksirli ölüme sebep olan Trimagasi’ye dışardaki sistem deli hastanesi veya delik seçeneğini sunuyor. Katı cezalandırma yoluyla dışarda da saat gibi işletilmek istenen bir sistem var. Bunun diğer bir örneği yine aşçılardaki mükemmel ürünler çıkarma çabasıdır. Dışarıyla ilgili diğer bir ipucu diploma meselesi. Trimagasi Goreng’in 6 ay kendi rızasıyla kalması karşılığında kendisine diploma verilmesinden rahatsız oluyor ve kendisinin iki tane hak etmesi gerektiğini düşünüyor. Bu diploma belki bir çeşit statü, belki bir çeşit özgürlük sağlayan bir nesne fakat her neyse dışardaki hayatı kolaylaştıran önemli bir araç olduğu kesin. Bu baskıcı ortamda yaşayan kişiler deliğe gönüllü veya gönülsüz girebiliyorlar fakat tam olarak neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar. Goreng içeriye sigarayı bırakmak, Don Kişot okumak ve diploma almak için giriyor. Aslında oldukça masum görünüyor fakat içerde bu kadar vahşi bir ortamla karşılaşacağını bilseydi tercih eder miydi? Deliğe insan bulmak için son 8 yıldır mülakat yapan İmoguiri de içerde neler döndüğünü bilmiyor. İçerde spontan dayanışma denilen bir şeyin gerçekleşeceği bilgisi dışında bir malumatı yok. İmogouri kanserinin iyileşemeyeceğini anlayınca yardım etmek için deliğe girmeye karar vermiş. Peki, böyle bir sistemin varlığından nasıl kimsenin haberi olmaz? Filmde Trimagasi dışarıya oda arkadaşının çıktığını söylüyor. Deliğe girenlerde içerinin koşullarını bilmediklerine göre dışarıya çıkmaya hak kazananlar ya öldürülüyor ya da Trimagasi yalan söylüyor; her iki durumda da çıkan sonuç şu ki sistemin kölesi olmaktan kurtulmazsınız. Dışarının baskıcı ortamından deliğe geçiş yapanlara sisteme uymaları koşulu ile her türlü serbestlik tanınmış. Aşağıdakinin yüzüne dışkılamaktan, insan eti yemeğe kadar her türlü özgürlük. Ancak en yukardakiler bile mutlu değil. Yukarıdaki katlarda karakterin uygun değilse karnını doyurduktan sonra amaçsızlaşıp intihar edebiliyorsun. Eğer birisini öldürecek yüreğin yoksa aşağıda da uzun süre yaşayamazsın. Dışardaki baskıcı sistemin de etkisiyle insanların beyinleri öylesine yıkanmış, öylesine örgütlü düşünceden uzaklaşmış ki yemeğini paylaşmayı düşünmek bile komünistlik suçlamasına maruz kalmana neden oluyor. Bana kalırsa tek başına yukarıya mesaj taşımaya çalışmanın yukarısı için hiçbir anlamı yok. Onlardan mesaj karşılığında bir medet ummak alt sınıf psikolojisinin ve ezilmişliğin farklı bir yansımasıdır. Nerdeyse 50. Kattan sonra insanlar birbirlerini öldürmeye başlıyor. Muhtemelen her ay en az yüz kişinin ölmesi beklenen bir şeydir. Yukarıya verilecek en iyi mesaj herkesin yettiği kadar yemesini sağlayıp insanların katlarını değiştirmeye geldiklerinde kimsenin ölmediğini görmeleridir. Goreng ve Baharatın ilk amacı içerde düzen sağlamaya odaklanmak olmalıydı. Hem mutluluğu hem de insan olmanın değerlerini çok az bir şans da olsa sağlayabilirlerdi. En azından Goreng bunu başlattı ve mesihvari görevini tamamladı. Yine de umudu kaybetmemeli. Kendisinde Don kişot olmaktan fazlasını gören bir lider mutlaka bunu başaracaktır.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.