“Arif v 216” için kısaca, yönetmen koltuğunda kimin oturduğunun çokta önemli olmadığı “Made by Cem Yılmaz” filmlerden biri daha diyebiliriz…
Zaten nasıl demeyelim ki…
Hem de Muzaffer Yıldırım ile birlikte ortak yapımcısı olup her zamanki gibi hikâyesini de yazmış olan Cem Yılmaz’ın, neredeyse kareye girmediği tek bir sahnesinin var olmadığı bir film için…
5 Ocak 2018’de Türkiye genelinde 1.300 salonda vizyona bu giren film, ilk üç günündeki 1.331.691 biletli izleyici sayısı ile tüm zamanların en iyi Ocak ayı açılışına imza atmış durumda…
Bu alandaki rekorun önceki sahibi de, yine bir başka Cem Yılmaz filmi olan “Yahşi Batı” (2009) …
Peki, tüm zamanların dördüncü en iyi gişesine de sahip olan Ocak ayı rekortmeni bu film, toplamda kaç paraya mal olmuş?
Yapımcılardan Muzaffer Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre maliyet 9 milyon doları aşmış…
Brüt hasılat ise yaklaşık 63 milyon TL civarında…
Gelgelelim Türkiye’den sonra Belçika, Avusturya, İsviçre, Almanya, Danimarka, Fransa, Hollanda ve İngiltere gibi ülkelerde de vizyona giren filmin, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda izine rastlamak ne yazık ki mümkün değil…
Şimdi diyebilirsiniz ki, “Normal, zira adamlar Türk filmlerine karşı önyargılı…”
Hayır, canım kardeşim…
Kimsenin Türk filmlerine karşı önyargılı veya takıntılı olduğu yok…
20 yaş altı Türk sinemaseverinin dahi ancak klavuz eşliğinde anlayabileceği yerel motiflerle süslü bir filmi, elin yabancısı nasıl anlayıp da yorumlasın…
Adam nereden (ve neden) bilsin Sadri Alışık ile Ayhan Işık’ı yahut Ajda Pekkan’ı, Zeki Müren’i, Filiz Akın’ı, Cüneyt Arkın’ı ve Ediz Hun’u…
Hem de bizzat izlememiş yahut ilgi duyduğu için özel olarak araştırmak suretiyle öğrenmemiş olanlar dışında kalanlar için dahi, Memduh Ün’ün ve Türk sinemasının başyapıtlarından “Üç Arkadaş” 1958 da Muhterem Nur’un canlandırdığı (gözleri görmeyen) Gülperi kopyası Pembe Şeker ile yanındaki Fikret Hakan, Semih Sezerli ve Salih Tozan benzeri tiplemelerin tam bir muamma olarak kaldığı bir hikâye için…
Yani yine, yerele takılarak evrenseli ıskalayan ama yapımcısına cukkayı doldurtan "ekmek arası tavuk döner + 1 kutu ayran" türü bir Türk filmi ile daha karşı karşıyayız…
Yoksa çok büyük bütçeli Hollywood Prodüksiyonlarını saymazsak, bu türden filmler için 9 milyon dolarlık bir bütçe hiçte fena sayılmaz…
Örnek mi?
3 milyon dolarlık “The Purge” (2013), 3.3 milyon dolarlık “Whiplash” (2014), 5 milyon dolarlık “Quija” (2014), 1 milyon dolarlık “Unfriended” (2015), 5 milyon dolarlık "The Visit" (2015), 1 milyon dolarlık “Martyrs“ (2016), 9 milyon dolarlık “Split” (2017), 4.5 milyon dolarlık “Get Out” (2017) ve 3.5 milyon dolarlık “Truth or Dare” (2018) dâhil Blumhouse Productions tarafından finanse edilen filmlerin yüzde doksanına yakını 10 milyon doların altındaki bir bütçeyle çekilmiş durumda…
Eğer biraz dikkat ederseniz, bu listede sıraladıklarımın arasında dahi iki M. Night Shyamalan filmi ile 3 Academy, 1 Golden Globes ve 3 BAFTA ödüllü “Whiplash” (2014) ın da bulunduğunu hemen fark edebilirsiniz…
Bu da aslında bize, dünya sinemasında marka olabilmek (ve elbette parada kazanabilmek) için en kritik hususun, bizatihi vizyonun kendisi olduğunu bir kez daha gösteriyor…
Keyifli seyirler,