Lucy'nin tek eksisi, zaman zaman kolay heyecan sahneleri (gereksiz yere vurulan taksici gibi) kullanmış olması. Bunları atlayarak seyrettiğimizde Lucy, tasavvuf üzerine ciddi bir çalışma. Beynin kullanım yüzdesi, tasavvuftaki aşamalara analoji (benzetme) yapılmış. Seyirciyi sıkmamak için fikirlerin izahatine girmiyor, cümlelerin altları çizmiyor. Seyirci ancak konuyu kendisi bilirse, gerçekte neyin anlatıldığını takip edebiliyor. Bununla beraber fikirler, kendine ait kavramların dört dörtlük yerine oturtulmuş haliyle anlatılıyor ve insanın yüreğine dokunmayı başaran, filmden sonra uzun uzun düşüneceğimiz, kendi hayatımızda karşılıklarını bulacağımız, dönüştürücü bir güce sahip bir şölen halinde sunuluyor. Lucy'nin mafya liderinin odasını bastığı andan itibaren tek cümlesi boşa değil, nefsin merhalelerini sırayla ve detayla tanımlamak için.
Matrix soruyu derinlemesine sormuş, cevabı yüzeyden vererek geçmişti. Lucy ise soruyu yüzeyden geçerek cevabı alabildiğine derinleştiriyor.
Mutlaka sinemada seyredilmesini ve tekrarının yapılmasını öneririm.