Nefes filmi, Türkiyenin 30 yılını -şimdilik- almış kronik bir sorunun/çatışmanın küçük bir karakoldan, ağırlıklı olarak bir subayın ve askerlerin gözünden bakışını yansıtıyor. Ateşin düştüğü yerde çekilmiş film.
45 saniyelik ateşlerin düştüğü yerler.
Filmde mesaj kaygısı hissediliyor, son bölümde baskın sonrası yaralı askerin heykel sahnesinde bu çok belirgin. Bu da "gerçeklik" duygusunu filmin kendi akışında vermekten ziyade "göze batırır" bir hava oluşturuyor.
Bununla birlikte bu bölgede askerlik yapanlar bilirler, kurgu ve senaryo -ufak kusurlara rağmen- gerçekçi. Film müzikleri oldukça iyi. Görüntüler, karakol baskını sahnesi başarılı. Yüzbaşının eşine yazdığı mektup güzel, beğendim. Zaman zaman arka fondaki ses sahnelerinin uzaması sıkıcı olsa da anlatım tarzı uyumlu.
Filmde "bu savaşın kazananı olmayacak", "savaşta haklı taraf yoktur." "Dilimi konuşturmadınız" gibi bundan 5-10 yıl önce böyle bir filmde dile getirilemeyeck cümleler var. Bu yönüyle de gerçekçi film.
Nefes filmi, çoğunlukla kurguları değil gerçekleri yansıtıyor.
Bu film hakkında yorum yapanlar, bu ülkede yaşamıyorlar herhalde. Ölenler insan, bu filmde oynayanlar gibi, onlar kadar insanlar. Onbinlerce gencecik insanın hayatını kaybettiği bir meselede bu kadar duyarsız, içi boş, düşünce yoksunu yorum okumaktan bunguntu geliyor. Eleştireceksen eleştir, beğernmediğin yerini söyle de bundan sonra film çekecekler izleyici (!) beklentisi konusunda bir fikirleri olsun. . 30 yıl kan akıyor, ocaklar kararıyor, yürekler yanıyor sinemamız lütfedip film çekiyor. 30 yıl sonra bir film çekiliyor. Ne kadar şükretsek az (!)İnanıyorum ki bu tarz daha çok film çekilecek, çekilmeli de. Ancak ümit edelim de bunlar yakın tarihi anlamamıza yardım eden, yansıtan filmler olsun.
VE sadece geçmiş acılarımızı hatırlayıp yanalım.
Geçmişte kalanları analım.
Geçmiş olsun artık, gecikmiş değil!!