En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
DthepYEK
Takipçi
233 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
13 Aralık 2015 tarihinde eklendi
İyi, hoş güzelde ben bu filmden hiçbir şey anlamadım. Yani klasik o uçmalı kaçmalı saçma vampir filmlerinden değil kabul. Ama IMDb de 8 puan alacak ne yapmış bu film ben onu çözemedim. Açıkçası gerilim deseniz ben hiç gerilmedim. Korku deseniz hiç korkmadım. Tam olarak bir senaryosu da yok yani basit bir hikaye.
Neredeyse tamamı çok ağır geçen, farklı bir film. Evet bunu kabul ediyorum, çok farklı bir film. Ama sadece farklı diye bu kadar yüksek puan almaz herhalde. Bu filmde benim yaşadığım tek duygu meraktı. Acaba ne olacak merakı. Düşük bütçeyle çekilmiş bir İsveç filmi. İsveç sineması adına pek bir bilgim yok ama bu o kadar akılda kalıcı bir değildi benim adıma. Ama hakkını vereyim vampir türü filmlerin çoğu gerçekten vasatın altında. Bu en azından farklı yapısı ile izlenilebilir bir film olmuş.
Zaten çok uzun zamandır korku filmi izlemiyordum. Çünkü artık dünyanın neresinde olursa olsun tıkandı bu sektör. Yeni bir şey üretilmiyor. Bu filmi o hevesle izledim ama beklentimin altında kaldı açıkçası. Olumlu olarak söyleyebileceğim başroldeki iki çocuk oyuncu. Hani gerçekten çok iyiydiler. Oyunculukları ile filmi izlenilebilir kılmışlar. İyi seyirler... 6.9/10
Yazdıklarım filmden sahneler içermektedir dolayısıyla filmi seyretmeyenler lütfen yazımdan uzak dursun!Filmin çocuklar arasında geçen bir vampir filmi oluşu diğer vampir filmlerinden ayrılmasını sağlıyor. Herkesin kendine özgü bir çocukluğu vardır ama kişinin yaşıtlarına karşı giriştiği mücadele geneldir. Bu filmde de filmin merkezindeki karakter benzer sıkıntılar çekiyor. Daha sonra probleme dönüşecek bu sıkıntıdan, onu, hayatına yeni giren 12 yaşındaki bir kız vampir kurtarıyor ve belki de ilk seferinde yapması gerekeni yapıyor; karşılık veriyor. Bunu yaptığında yaşadığı rahatlama görülmeye değer. Yani seri katil olma yolunda ilerleyen bir bireyken var oluşunu tekrar keşfedip kendine yeni bir amaç ediniyor. Yani, insan öldürme kavramı çocuk için bir anlam kazanıyor. Tabii bu kavramın filmde veriliş şeklinin tartışmaya açık bir konu olduğu ortada. Filmin görüntü yönetimini diğer arkadaşların belirttiği ölçüde başarılı buldum. Örneğin filmin çocuklar arasında geçiyor oluşundan dolayı büyüklerin yüzünü çoğu zaman göremiyoruz. Kamera 150 cm. üzerine çıkmıyor. Çocuğun annesiyle yaşadığı iletişimsizlik de oldukça başarılı bir şekilde görselleştirilmiş. Sanki ikisi aynı evde birbirlerinden izole bir hayat yaşıyor. Filmde yabancı veya bilinmeyen kavramı da oldukça başarılı bir şekilde görsel karşılığını bulmuş. Örneğin uzun bir süre çocuk vampiri bütün bir şekilde göremiyoruz. Ya gözleri ya da çenesiyle beraber bakımsız saçları yakın plan bir çekimle bize sunuluyor. Uzak plan çekimler de filmde sık sık kullanılmış: Çoğu zaman insanların şeklini seçemiyorsunuz. Bu da bilinmezlik ve de merak hissine katkı yapıyor. Film, diğer vampir filmlerinin gösterişli yapısıyla kıyaslandığında oldukça minimal bir seyirde devam ediyor. Örneğin yaşlı adamın ava çıktığı sahneyi baştan sona kadar bu çerçevede değerlendirebiliriz. Yani hazırlanışını, yakalayışını ve sonrasındaki gelişmeleri bir hatırlayın; fazladan bir efekte veya kanlı sahneye ihtiyaç duymadan tüyler ürpertici anlar peşi sıra. Filmin vampir mitlerine bağlı kaldığını söylemek olası. Yani karşımızdaki bir yeniden tanımlama değil. Filmle ilgili tek sıkıntım insanların olağandışı olaylarla karşılaştıktan sonra verdikleri sıradan tepkiler. Bu bir mantık hatası olarak da değerlendirilebilir. Yani böyle bir olayla karşılaştığımızda ilk yapacağımız şey polisi aramakken insanlar bu konu üzerine sohbetlere girişmeyi tercih ediyorlar. Bu ve benzeri senaryo boşluklarını saymazsak film başarılı diyebiliriz. En azından son günlerde sıkça karşımıza çıkan romantik konulu vampir filmlerle karşılaştırıldığında güzel bir seçenek olabilir.
Senaryosunu aynı isimli kendi romanından (2004) uyarlayarak John Ajvide Lindqvist’in yazdığı “Låt den rätte komma in / Let the Right One In”, Tomas Alfredson’un yönetmen koltuğunda oturduğu romantik bir gerilim filmi…
Yıl 1982…
Stockholm’ün kenar mahallelerinden Blackeberg’deki, annesi Yvonne (Karin Bergquist) ile birlikte yaşadığı evlerinin penceresinden gecenin karanlığında dışarıyı gözleyen 12 yaşındaki Oskar (Kåre Hedebrant):
İsminin Eli (oynayan Lina Leandersson seslendiren Elif Ceylan) olduğunu daha sonra öğreneceği kendi yaşlarındaki bir kız ve babası olabileceğini düşündüğü Håkan’ın (Per Ragnar) az bir eşya ile yan kapı komşusu olarak oturdukları binaya taşınışlarını seyreder…
Bir süre sonra her seferinde, itinayla çantasını toplayan aynı Håkan’ın, soğukkanlılıkla cinayet işlemesinin yanı sıra sanki “kan bankasıymışçasına” öldürdüğü insanların kanlarını bidona dolduran biri olduğunu da görürüz…
Elbette mevzuya tam vakıf olamadığımız için de ne olup bittiğini bir türlü anlayıp anlamlandıramayız…
Bunun için biraz daha sabretmemiz gerekecek…
Neyse…
Pek arkadaşı bulunmayan Oskar, akşamları evlerinin önünde kendi kendine takılarak vakit geçirmektedir…
O akşam da elindeki bıçakla, tam da bir ağaçla sert bir sohbete koyulmuşken, o kışta kıyamette üzerinde kolları kıvrılmış bir gömlek bulunan Eli tarafından izlendiğini fark eder…
Bu ilk karşılaşmalarıdır…
İkincisinde Oskar, elindeki Rubik küpünü oynaması için Eli’ye ödünç verir…
Bir gece evinin balkonundaki Gösta’nın (Karl-Robert Lindgren) dehşet içinde tanık olduğu bir başka kanlı cinayet daha yaşanır…
Ama biz, aradan geçen bunca zamana rağmen filmi izleme fırsatı bulamamış olanların ağızlarının tadını kaçırmamak adına bu olayın ve sonrasında yaşananların ayrıntılarına girmeyeceğiz…
Ertesi sabah okula gitmek üzere dışarıya çıkan Oskar, Rubik küpü tamamlanmış olarak buluşma yerlerinde bulur…
İki ufaklık akşama yine bir araya gelirler…
Eli bu kez kısa kollu giyinmiştir…
Bu arada Oskar’ın başı sınıf arkadaşı Conny (Patrik Rydmark) ve onunla beraber takılan diğer iki ergenle fena halde derttedir…
Okul çıkışı sopa yemiştir…
Ancak annesine, yüzündeki çiziğin teneffüste koşarken düşmesi nedeniyle oluştuğunu söyler…
Eli’de Oskar’ın yüzündeki yarayı görür ve bir daha ki sefere, pasif davranmak yerine kendisine saldıranlara sert karşılık vermesini öğütler…
Hatta kendisi de yardımcı olma sözü verir Oskar’a…
Bu “sözü” filmin sonuna kadar aklınızın bir köşesinde tutmanızı salık veririz…
Derken ilişkileri aşka dönüşmeye başlayan Oskar ile Eli, evlerinin duvarlarında “Mors alfabesini” kullanarak haberleşmeye başlarlar…
Fakat halen Oskar, Eli’nin gerçek kimliğinden haberdar değildir…
Tabii biz de açıklamayacağız…
Üstelik de 114 dakikalık filmin henüz ilk 40 dakikalık bölümündeyken….
Şu ana kadar sadece ana karakterleri tanıtmış olduk…
Artık 4 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilmiş olan bu sevimli filmin gerisi tamamen sizlerde…
Tüm zamanların en iyi vampir filmi olduğunu düşünüyorum. Alacakaranlık saçmalık bütünlüğü olmayan yapım. Daha başında bile soğuk atmosfer size ulaşıyor. Gece çekilen kar sahneleri büyüleyici. İki çocuğun aşkını anlattığı da söylenebilir. Tabii kız olanın çocuk olduğundan emin değiliz hatta kız olduğuna bile şüphemiz var. Vampirliğe gerçekçilik katmak zordur bu film bunu başarmış. Oyunculuk yaşlarına göre harika. Kız oyuncu zaten o soluk yüzüyle filme bir hava katmış. Son sahnesi de ayrı bir etkileyici
farklı bir film.son dönemde gençler arasında çığ gibi büyüyen bir ilgi gören vampir filmlerine bambaşka bir bakış.isveçin soğuğu,karı,ıssızlığı içinde kıpkırmızı bir film.sanırım ilk olarak çocuk oyunculardan bahsetmek gerekir.özellikle de lina leandersson.film çekildiğinde 13 yaşlarında,fakat o vampir performansı bana göre türle ilgili en az 10 film izlemek ve 5 kitap okumakla anca ortaya konabilir.o yaşında bu kız çocuğu nasıl bu kadar inandırıcı,yaşayarak bürünmüş vampir rolüne,hayran olunacak cinsten.aksiyon niyetiyle izleyenler beğenmez,pişman olur.twilight geliyor artık herkesin aklına "vampir" dendiği zaman.fakat böyle daha enteresan filmler de çıkabiliyormuş demek ki.iki çocuk arasındaki sıradışı ilişki bana göre gayet başarılı yansıtılmış.fantastik bir konu olmasına rağmen yapmacık duran,saçma gelen bir durum yok.sanki günlük hayatın içinde gerçekleşen olaylar.kesinlikle bir "ergen" filmi değil.hatta daha çok yetişkinlere hitap ediyor.ergenler edward ve bellayı izlemeye devam edebilir yani.ara sıra böyle farklı filmler iyi geliyor.önerebilirim.bir kaybınız olmaz.
Bazı yorumlar çok komik gerçekten x) Alacakaranlık ın kitlesi belli..kitabını okuyanlar ve ergen gençler..Ama bu filmde gerçekten bir sanat var..Neyle neyi karşılaştırdığınıza dikkat edin derim..
nerdeyse hiçbir klişeyi bünyesinde barındırmadığı gibi;hayatımda izlemiş olduğum tek sanatsal vampir filmi de diyebilirim. stilize sahneleri ve sıradışı öyküsüyle izleyiciyi büyülüyor adeta. amerika bu filmi de remake yapacakmış,vakit kaybetmeden orijinalini bir izleyin derim..
Klasik bir vampir filmi olduğunu düşünmüyorum,zira bozuk aile yapısı,ezilen çocuk vs gibi konulara da değinmiş ve dram ve aşk konusunu güzel bir şekilde sunmuş.Filmin finalindeki havuz sahneside aklımdan çıkmıyor.Güzel bir Kuzey Avrupa filmi.
Yılın belki de en iyi filmi.çok etkilendim...uzun zamandır aşkı bu kadar güzel ve saf anlatan bir film izlememiştim.Leondan beri böyle büyük bir sevgi görmemiştim.Twilight için ölüp bitenler bide şu küçük şahseri izlesinler...
Özünde güzel ama ağır temposu ile çok şey vaat etmiyor.. Yönetmenin çalışması başarılı bulunabilir.. Oyunculuklar iyi değil..Ağır filmleri severim diyorsanız, buyurun izleyin..10/7..
Ağır bir tempoda izleyen bir yapım Let the Right One In.Diğer vampir yapımlarının aksine aksiyonu olmayan bir yapım Let the Right One In.Eğer vampir filmlerinden hoşlanıyorsanız izlemeye değer bir film olduğunu düşünmekteyim.Sonuç olarak ben Let the Right One In e 10 puan üzerinden 7 puan veriyorum.
film vampir alt türünü örnek almış ama sanat yönetmeni de iyi iş çıkarmış müzikleri de güzeldi. Ayrıca tabutta uyuma burada küvette uyuma olmuş hala draculanın izinden giden vampir filmi görmek güzel ayrıca bunu ergenlik çağındaki çocukların üzerinden yürütmeleri çok iyi olmuş istanbulda sınırlı sayıda salonda gösterimde ama bu filme gidilir
Etkileyici bi film yalnız anlamadığım bi sahne vardı kız davet edilmeden içeri girince kanamaya başladı vampirlerle ilgili böyle bi duruma ilk burda rasladım daha önceki filmlerde böyle bişey varmıydı? puanım 10/9
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.