En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim de sonuna kadar okumak zorunda kalmayın. Dark Knight bir ?çizgi roman uyarlaması? değil. Başlı başına özerk bir film. Üzerinde düşünülmüş ve alt metinlerle geliştirilmiş, belli bir mesajı olan, çok karakterli ve çok yönlü bir ?büyük film?. (Örneğin Sam Raimi'nin Örümcek Adam'ı çizgi roman uyarlamasıdır!). Popüler kültür dedikodularına aldanıp sadece Heath Ledger'ın Joker kompozisyonu için izlemek, filmin totaline karşı yapılmış bir haksızlık olacaktır. Yönetmen Christopher Nolan her zamanki becerisiyle filmi ucuzluktan kurtarmış ve oldukça karanlık ve tehlikeli sulara taşımış; sonuçta Joker karakterinin nasıl işlenmesi gerektiğine de kendi karar vermiş. Nolan, insanın iç yapısını didiklemeyi, kişilik oyuncaklarıyla oynamayı seven birisi. Batman karakterinin benlik yıkıcı kuralcılığını iyi kavrayıp, Bruce Wayne karakterini nasıl bir maskeye dönüştürüp, maskeli kahramanı gerçek kişilik (maskesiz kişilik) haline getirdiyse; Joker'in sınırsız yıkım duygusunun da altını kalın bir çizgiyle çizmiş. Tam bir anarşist ve terörist olan Joker, bildik kötü kahramanlar gibi silahları veya bombalarıyla savaşa katılmıyor; insanların ruhunun en tozlu köşelerindeki hayatta kalma ve intikam hislerini manipüle ederek onları bir silah haline getiriyor. Onu da en korkunç kötü karakter yapan da bu; bir de amaçsız şiddet. Nedensiz şiddet kontrol edilemez ve antisosyal kişilik bozukluğu olanların hiçbir engelleyici kuralı yoktur. Kendi karakterinin de sonuna kadar farkında olan Joker; birçok yerde bunu dile getiriyor. Kendisini bir arabanın peşinden koşan köpeğe benzetiyor. Arabaya yetişirse ne yapacağını bilmeyen ama koşmaktan da vazgeçmeyen? Kendini bu kadar iyi tanıyan biri, tüm insanlığı da iyi tanır; kendisinin de dile getirdiği gibi: şu mekanda şu kadar asker öldü dese kılını kıpırdatmayan insanlar, parmakla işaret edilen tek bir kişinin canı söz konusu olduğunda kitlesel histeri yaşayabiliyorlar. Mesela, diğer gemidekilerin ölümüne sebep olacak bomba kumandasını elinde bulunduran ve kendi yaşamları da karşı gemidekileri patlatmalarına bağlı olan yolcular; hem hızlı davranıp düğmeye ilk basan kişi olmak istiyorlar ama vicdanlarındaki bir ses içlerini acıtıyor: bu zamana kadar ölmedilerse karşı gemidekiler de düğmeye basamamaktadır!... Bu can yakan bir durum. Hayatta kalmak için seni öldürmem gerekiyorsa ve sen de aynı konumdaysan, hayatta kaldığım her saniyenin nedeni senin beni öldürmemendir. Son zamanlarda insanlığımıza duymamız gereken güven, alt tarafı bir çizgi film uyarlamasında yüzümüze vurulmuştur!Oyunculuğa gelirsek? Son dönem oyuncuların en heyecan vericileri bu filmdedir. Maggie Gyllenhaal (Cherrybaby), Katie Holmes'dan daha iyi bir oyuncudur ve bu filmde iyi bir seçim olduğunu kanıtlamıştır. Aaron Eckhart son dönemdeki ataklarıyla yıldızlık mertebesine çıkan basamakları daha hızlı aşmaktadır. Etkileyici Cillian Murphy (Breakfast on Pluto), ilk filmde de oynadığı ?korkuluk? karakterini bu filmde de tekrarlamış ve oldukça küçük sahnesi olduğu halde filmde bulunmuştur. Keza Eric Roberts, küçük rolüne rağmen buradadır. Gençlik starlarımızdan Anthony Michael Hall'u bu filmde görmek güzeldi. Drakula Gary Oldman, yaşlı adam rollerini daha da iyi oynuyor. Alfred'in soğuk İngiliz esprisine Michael Caine'den başkası uyamazdı. Morgan Freeman, her zaman rollerine güven verici babacan hisler katmıştır. Filmin asıl düellosunun bir tarafı olan Heath Ledger'ın performansı Oskarlık. Alırsa şaşırmam. Ama bence ?Grimm Kardeşler? de çok daha üstün bir performans çizmiştir. Bu daha popüler bir rol, arkasında daha çok popüler destek var. Yine de Grimm kardeşi göz ardı etmeyelim. Christian Bale, Batman rolüne çok uyuyor ama zaten bu adam her role uyuyor. Karanlık rollerin adamı, Batman'in ikiyüzlü hayatını tam bir dissosiasyon olarak yansıtıyor. Zengin züppe halinde yüzündeki ifadeye bakın; ve kendini harcama pahasına verdiği karardaki yüzüne? Son sahnelerden bahsetmiyorum. Başlardaki restoran sahnesinde kararını vermişti zaten. Ayrıca ?Amerikan Sapığı'ndan tanıdığımız kadarıyla kendisi de Joker rolünde harikalar yaratırdı!Diğer Batman filmleriyle kıyaslamak yanlışlık olur. Çizgi roman severler bilirler. Zaten Batman çizgi romanının da iki devri vardır. İlk dört film Batman'in klasik dönemini baz almışlardır. Tim Burton farklı olarak klasını ortaya koymuş, Joel Schumacher ise TV dizisinin camp havasını yakalamaya çalışmıştır. Batman romanları, The First Year ile birlikte başka bir yola koyuldu. Daha karanlık, daha gerçekçi ve şiddetli oldu. Nolan olayı bu yeni döneminden yakalamıştır. Başa dönersek; Nolan benliğimizin küflü derinliklerindeki, çirkin yüzümüzü görmemek için kapattığımız aynaların örtülerini kaldırmıştır. Bir çizgi roman uyarlaması bunu yapabilir mi?