The dark night
Belki de ilk filmin çekildiği 1989 senesinden çok daha öncelerine çizgi roman olarak uzanan ''kara şovalye''nin hayatını anlatan belki de son filmlerden birisi olacak 2008'de sinemalarımızı şenlendirecek olan bu filmden beklentilerim büyük.
Özellikle adam west'in, dizi olayına girip de, yağlı göbek platformunda şekli ve de komik ''robin'' desteği ile çekilen dizi film arasındaki batman tiplemesinin ardından aradan geçen yaklaşık 40-45 senelik süreç zarfında ''kahraman''ımızın bu raddeye gelebilmesi dahi çok iyi bir olay. Birinci nokta bu. Ki 1989 senesinde kalkıp da, yaklaşık 10 adet film çekip de, hemen hemen hepsi içerisinde 1988 senesinde çekilmiş ''beetlejuice'' filmini de içerisinde barındıran ''fantastik'', ''gotik'', ''film noir'' tadında filmler çekmiş tim burton ile bu seriye başlanılması tam bir doğru nokta idi. O dönemin yıldızlarından birisi olan kim basinger'in ''vicki vale'' karakteri için seçilmesinin dışında tam bir kapalı kutu olmasına rağmen, ''iğrenç beter böcek'' karakteri ile gönülleri bir sene önce fetheden michael keaton'ın, karizmatik ve de soğuk görüntüsüyle birleşen, ve de zannımca tüm devam filmlerinde de kimsenin haltedemediği bir ''batman portresi'', oyunculuğu daha önceden oynadığı bir sürü filmde kanıtlanmış ve de, ''hollywood'un büyük starları'' arasındaki yerini çoktan almış bir efsane tarafından hayata gelen bir ''joker'' karakteri. işte 1989 senesinde tüm bu özellikleri, efsanevi kadroyu, oyunculukları, içerisindeki gotik karanlık yapı, komedi ve de az da olsa fantastik ve de korku öğeleri ile harmanlayan ve de yine bir daha, daha iyisini gelmeyeceğini düşündüğüm bir başlangıç filmi.
İkinci film ise, yine ilk filmi aratmayacak derecedeki, altyapısı, karlı sokakları, yine joker'e selamı çakan kötüleri, inanılmaz derecede seksi ve de bir o kadar güzel kedikadın'ı, yine efsanevi batmobil'i, kendisine has oyuncakları, sonraki filmlerde palyaçoya çevirilmemiş kostümü, gizemi, kasvetli yapısı ile, ilk filme nazire yaparcasına iyi derecede kotarılmış bir devam filmi. bu arada bir dipnot'a dikta çekmekte fayda var. İlk filmdeki soundtrack'da unutulmaz olmuştur. Danny elfman'ın, prince ile yaptıkları müzikleri eşsiz, unutulmazdır. Yine bu ikinci filmde devam eden bir michael keaton kasırgası, üzerine gelen, ilginç ve de jokeri aratmayan psikopatvari hareketlerini esprili diliyle bağlayan danny devito tarafından süper kotarılmış, bir ''penguen'', yine kendi çıkarları için şehrin içine eden bir max schreck, ardından daha önceden bahsedildiği gibi, eşsiz bir ''catwoman'' portresi ile, tim burton'dan, onu bu isme taşıyacak derecedeki özgünlük, çekim açıları, kendisine has bir anlatım şekli.
Kısacası özellikle 5 filmden oluşan bu batman filmlerinin en azından ilk iki filmini ayrı bir yerde değerlendirmek gerekir. Yukarıda naçizane kendi fikrimce saydığım özellikler, gerçekten de bu filmleri ''efsane'' yapmaya yeter de artar bile. Hiç sevmemiş olsanız bile, şimdiki spider man'la da, 1978 de ilk çekilmiş superman filmiyle de karşılaştırsanız, şimdiki zamanda bu kadroyu birleştirmeye çalışsanız ne denli büyük bir film yapıldığını görürsünüz.
Bu iki filmden sonra sazı eline alıp da, saz çalmayı bilmediğini zaten belli eden, joel schumacher'in durup dururken kalkıp da, yeni türkü çığırtmaya çalışması da, ayrı bir konu iken, gidip de çizgi film yaparmış gibi, bol renkli, süslü pasta kıvamında ilginçlikler getirmesi, karakteri arada sıkıştırması, yeni eklediği karakterle oynaması, özelliklerini değiştirmesi, bir sonraki filmin ne kadar dandirik olacağını gösterircesine, ilk iki filme ihanet derecesinde, olmayan, bozuk olan yenilikler olmuştur. Val kilmer her ne kadar, michael keaton kadar ''batman'' olamasa da, yine de George clooney'dan bir kat daha iyidir, kendisinin ''batman'' olduğunu kanıtlayacak derecede kendisini vermiştir rolüne. Ayrıca bu filmdeki kaçık karakterlerin en sağlamı da, o aralar kendisini sulu zırtlak komedilere adamış olan, jim carrey'in hayata geçirdiği, ''bilmececi'' karakteridir; süper oynanmış, aynı şekilde kompoze edilmiştir. Kısacası bu geçiş filmi ne ilk iki film kadar doyurucu, içeriğini verebilen, özgün ve de karanlık olabilmiş ne de, bir sonraki film kadar berbat.
Sonrasında gelen yine joel schumacher amcanın, 97 senesinde dönemin yıldızlarını ortaya halay çekmeye çıkarır gibi toplayıp yahni yapmasını andıran filmi, serinin yüzkarası olarak belki de sinema tarihine geçmiş, tüm batman severler hatta, film severler tarafından ''kötü, berbat'' olarak lanse edilmiştir. Ayrıca her ne kadar filmin adında, robin'in adı da artı olarak işlenmiş olsa da, robin filmde kukla olmaktan öteye gidemez; sadece bir karakter olarak lanse edilmiştir filmde. Yine George clooney, ''karizmayım, para babasıyım, davetlerden davetlere akarım, en güzel karıları aklarım'' modundan kurtulamadığı için, inandırıcı bir ''batman portresi'' çizememiştir. Kısacası bu film sadece arada kalmış, çizgi film mi yoksa, sinema mı belli olmayan, devam filmi olsun diye çekilmiş gibi görünen bir film olarak sinema literatüründeki yerini almıştır.
İşte bunca emekten ve de sonrasında gelen, iki adet ayarı bozuk filmden sonra, herkes için kapalı kutu olan, ''bir devam filmi'' daha çekilmiş, ama daha önceden ''memento'' ve de, ''insomnia'' gibi iki adet film ile ustalarına göz kırpmış olan christopher nolan'da, tim burton abisinin bile şapka çıkaracağı değerde bir film ortaya koymuştur. Bazı yönleri sırıtsa da, dövüş sahnelerindeki yakın kamera açıları nedeniyle, sahneler piç olsa da, film geneli itibariyle mükemmel olmuş, bunca yıl sonra gelen devam filmi de, selamlarla karşılanmış, gönülden gelen duyguların ikramı saklanmamıştır. Christian bale de, kendisine verilen, çizilen görevi belki de bunca kişiden sonra bir michael keaton kadar iyi çizebilmiş, yan rollerde oynayan özellikle, michael caine ve de filmin kötü adamı rolündeki ''liam neeson'' ne danny devito'yu ne de efsanevi jack nicholson'ı aratmamışlardır. Teknolojinin de verdiği son olanaklar ile, film çoğu efektlerden bilerek, gerçekçilik adına yoksun bırakılmasına rağmen, yine de kendisini aşmıştır.
İşte kendi fikirlerimce, bunca bir geçmişten sonra, 2008 senesinde olması beklenen son devam filmi ''the dark knight''ın da, ismine yakışacak derecede, yönetmenini de, oyuncularını da, ''kimin hayatının anlatıldığı'' konusunu da barındıracak derecedeki özgün senaryosuyla da, her şeyiyle bir bütün olarak tüm beklentileri karşılamalı. Her ne kadar, jack nicholson'un eşsiz, efsanevi, benzersiz ''joker'' yorumundan sonra, ''heath ledger''in aynı kişiyi canlandırması bana kapalı kutu olarak gelse de, yine de, bunca yıl bu filmleri görmüş bir bünyenin, bu kadar sırıtmaya da ''evet'' demesi işten bile değil. kısacası ''bekle gör'' taktiği uygulanacak. Hayırlısı. bekleyelim ve görelim.