MojoRising
Filmler
Diziler
Programlar
3,0
11 Ocak 2013 tarihinde eklendi
Joe Wright, Anna Karenina romanını bir bale gösterisine dönüştürmüş adeta. Ortada romanın etkileyiciliğinden pek bir şey kalmamış işin gerçeği. Moda tabirle söyleyeyim yönetmen ''sanatın dibine'' vurmuş filmde. ''Romandaki etkileyicilik benim umurumda değil, ben görsel şölen izlemek istiyorum'' diyorsanız filme gidin. Kesinlikle beğenirsiniz. Ayrıca bu filmi seven arkadaşlara fırsatları varsa bale izlemeye ...
Devamını oku
3,0
11 Ocak 2013 tarihinde eklendi
Ang Lee bu filmde biraz daha ödüle oynamış işin gerçeği. Yorumuma bu şekilde başlamak istemezdim ancak ilk aklıma gelen bu oldu. Ang Lee gibi daha radikal filmlere imza atmış (Brockbeck Mountain, Taking Woodstock) bir yönetmenden ideolojik olarak bu kadar orta sularda seyreden bir film görmek açıkcası beni oldukça şaşırttı. Holywood akademi üyelerinin seveceği konular etrafında dönüyor filmin konusu (inanç meselesi). ...
Devamını oku
3,5
25 Aralık 2012 tarihinde eklendi
Paul Thomas Anderson'ın adını son yıllarda giderek daha fazla duyar olduk. Dünyada ve Hollywood'da elbette, hatırı sayılı sevenleri oluşmaya başladı zaman içerisinde yönetmenin. Birçokları için o yeni Kubrick. Yönetmenin sinemasının çizgi roman, video oyunu uyarlamaları içerisinde lunaparka dönmüş Hollywood sineması içerisinde altın değeri görmesi gerektiğine bende o sinemaseverler kadar katılmaktayım kesinlikle. ...
Devamını oku
2,0
4 Aralık 2012 tarihinde eklendi
David Cronenberg'i oldum olası çok sevemedim. Bir türlü kendime yakın bulamadım filmlerini. Gereğinden fazla soğuk ve mesafeliydi hep izleyicisine. Buna rağmen belirli bir kalitenin üstündeydi filmleri hep. Belki benim seyir zevkime uymuyordu ama kesinlikle filmlerini kötü olarak niteleyemezdim. Ta ki bu filme kadar. Cronenberg öncelikle Pattinson'ı bu filmin başrolüne koymakla çok büyük bir hata yapmış. Filmin hitap ettiği ...
Devamını oku
3,5
4 Aralık 2012 tarihinde eklendi
Eleştimenler ve Amerikalı izleyici tarafından gereğinden fazla şişirilmiş bir film ''Argo''. Seyir zevki açısından özellikle filmin ikinci yarısında sürükleyici ve gerilimi yüksek bir iş ortaya çıkarmış Affleck. Ancak filmin politik dili oldukça sorunlu. Zaman zaman muhalif tavır takınsa da film genelinde fazla Amerikancı ve Holywood kokuyor. Filmin bir diğer zayıf yönü (ki bence en zayıf tarafı buydu) rehineleri ...
Devamını oku
2,5
18 Kasım 2012 tarihinde eklendi
Maggie Gyllenhaal'ın başarılı oyunculuğu haricinde çokta birşey bulamadım filmde. Bir filmde bu kadar çok uçuk karakterin olması filmin inandırıcılığını sarsıp, içine girilebilirliğini engelliyor. Yönetmen anladığım kadarıyla bu inandırıcılık kısmına falan pek kafasını takmayıp absürt bir şeyler sunmak istemiş seyirciye. Bunu da ben pek başarılı bulmadım. Farklı filmleri sevenler yine de göz atabilirler.
3,5
11 Kasım 2012 tarihinde eklendi
Anime ve animasyonlar her zaman gereğinden daha fazla abartılan, daha fazla beğenilen işlerdir. Nette şöyle bir gezinin puanı 8'in altında animeye/animasyona kolay kolay rastlayamazsınız. İnsanların çocukluklarına duyduğu özlem sanırım bu aşırı sevginin sebebi. Bu kısa girizgahtan sonra filme gelirsek ''Ruhların Kaçışı'' da yukarıda anlattığım durumdan dertli. Film hakkında nette sayfalarca methiyeler düzülmüş. ...
Devamını oku
2,5
6 Kasım 2012 tarihinde eklendi
Mesaj 1: Hangi devirde yaşıyorsanız yaşayın başkalarının kölesi olmayın, sonunda hezimet olacağını bilseniz dahi özgürlüğünüz için savaşın. Mesaj 2: Yaşadığınız hayatı yalnızca sizin seçimleriniz belirlemez, etrafınızdaki uzak,yakın bütün insanların yaşadığınız hayatın şekillenmesinde payı vardır. Mesaj 3: Dili, dini, ırkı ne olursa olsun insana sadece insan olduğu için (iyi bir insan olduğu için ...
Devamını oku
2,5
2 Kasım 2012 tarihinde eklendi
''Bardem'den Joker, Bond'dan Batman olur mu?'' 2008 yılının ve son yılların en iyi filmlerinden birisi olan ''Kara Şövalye'' sağolsun öyle bir akım yarattı ki kendisinden sonra gelenler daha bir 10 yıl rahat ekmeğini yerler bu filmin. ''Skyfall'' da bu ekmek yiyen filmlerden ne yazık ki. Filmin kötü adamı Bardem, Joker'den tamamen ''esinlenme'' ile oluşturduğu Silva karakteriyle hem orijinallikten uzak bir kötü adama imza ...
Devamını oku
3,0
2 Kasım 2012 tarihinde eklendi
Tamam iyiydi, hoştu ama neden bu kadar abartılmış anlamayamadım cidden. Film (şu an hala öyle mi bilmiyorum) İmdb 100 listesinin içerisindeydi bir aralar. Yani bu kadarına da pes. İkinci eleştireceğim kısım ise filmin bir yetişkin filmi olarak nitelendirilmesi. Ben içerisinde konuşan, uçak kullanan köpeklerin olduğu, ayrıca gökyüzünde, zeplin üzerinde dövüşen ihtiyarların olduğu bir filme yetişkin filmi ...
Devamını oku
3,5
2 Kasım 2012 tarihinde eklendi
''Ruby Sparks / Hayalimdeki Aşk'' 2012 yılının en özgün işlerinden birisi kesinlikle. Bana ''Lütfen Beni Öldürme / Stranger Than Fiction'' filmini anımsattı film. Bu filmin adını andığım o filmden daha iyi olduğunu belirteyim en başta. Filmle ilgili beni en çok şaşırtan şey filmin senaryosunu yazan kişinin Ruby Sparks karakterini canlandıran Zoe Kazan (kendisi ünlü yönetmen Elia Kazan'ın torunuymuş bu arada) ...
Devamını oku
2,5
24 Ekim 2012 tarihinde eklendi
2-3 yil önce filmi izledigimde ilk tepkim su olmustu? Bu ne ya? Filmin bir çizgi roman uyarlamasi oldugunu biliyordum. Ama çizgi romani henüz okumamistim. Geçenlerde çizgi romani satin aldim. Romani okuyunca kafamda filmin degeri daha da yükseldi. Evet film çok iyi bir film degil, kötü de degil. Orta sularda. Çizgi romani ise kesinlikle çok kaliteli. Inanilmaz sürükleyici. Sözün kisasi ben filmde bulamadigim heyecani, aksiyonu ...
Devamını oku
4,0
15 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Film için biraz iddialı bir tanımlama yapacağım ki filmin nasıl bir filmi olduğu daha rahat anlaşılabilsin: 2012 yılının ''Blade Runner'' 'ı. Günümüzde aksiyona alıştırılmış seyirci bu filmi ne kadar beğenir ne kadar bağrına basar o konuda oldukça şüpheliyim. Film günümüz bilim kurgu filmlerinin izinden değil geçmişin kült filmlerinin izinden gitmeyi tercih ediyor. Yani yönetmen açık açık ''benden bol ...
Devamını oku
3,5
15 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Ken Loach usta her ne olursa olsun sinemanın vicdanı olma görevini bu yaşta bile layıkıyla sürdürüyor (şu an 76 yaşında, bu filmi yönettiği yıl ise 71 yaşındaydı). Dünya'da ve Avrupa'da işçi sınıfıyla, işsizlikle, göçmenlik sorunlarıyla ilgili film çeken yönetmen neredeyse kalmadı. Artık filmlerin kahramanları zengin işadamları, güzel, bakımlı kadınlar. Üstad Loach ise neyse ki hala vicdanının ve ...
Devamını oku
3,5
13 Ekim 2012 tarihinde eklendi
''Bir Ayrılık'' gerçekten sürükleyici, birçok konuda söyleyecek şeyleri olan (ve bunların birçoğunu da alttan alta söyleyen iyi bir film). Benim senaryoda takıldığım önemli birçok zaaf var yalnız. Alzheimer hastası olan bir yaşlı ve bu yaşlıyı ne olursa olsun arkasında bırakıp yurtdışına gitmek isteyen bir kadın (Simin). Bu bana fazla gerçek dışı geldi. Doğu kültürünün içerisinde yetişmiş bir kadının ...
Devamını oku
2,5
10 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Senaryodaki belirgin zaaflar, Dodge (Steve Carell) karakterinin iyi yazılmamış, donuk bir karakter oluşu, Keira Knightley ve Steve Carell arasındaki uyuşmayan kimya. İşte bunların hepsi konusu ile umut vaat eden bu filmi diplere çekmeyi başarıyor. Senaryo üzerinde hafif iyileştirmeler ve doğru oyuncu seçimiyle daha başarılı olabilecekken film yukarıda saydığım sebeplerden dolayı izleyip kısa sürede unutulacak sıradan bir seyirliğe dönüşüyor.
1,5
8 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Woody Allen en sevdiğim yönetmenlerden birisidir. Yıllardır birçok filmini izledim üstadın. Hemen hemen izlemediğim filmi de yok gibidir. Üstadı bilenler bilir. Her yıl mutlaka film çeker. Tabii ki bir insan ne kadar zeki, çalışkan ve yetenekli olursa olsun her yıl film çekerse ortaya çıkan bazı filmleri de bu film kadar kötü olabiliyor. Filmdeki karakterlerin dönüşümü (kızın anne-babasının elbette) inanılmaz ...
Devamını oku
3,0
7 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Michel Gondry ''Sil Baştan'' gibi bir başyapıtı sinema tarihine armağan ettikten sonra artık hangi filmi yönetirse yönetsin o film ile kıyaslanacak kuşkusuz her yeni filmi. ''Rüya Bilmecesi'' de aynı durumdan muzdarip elbette. Filmi ister istemez ''Sil Baştan'' ile kıyaslıyor zihnimiz. Filmin yeteri kadar başarılı olamamasının sebebi ''Sil Baştan'' filmindeki gibi seyircinin kendisini rahatlıkla özdeşleştirebileceği ...
Devamını oku
3,0
7 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Trier 3 filmlik bir seri düşünüyordu yıllar önce. Bu serinin ilk ayağı Dogville'i yıllar sonra izleyebildim. Manderlay'ı ise vizyona girdiği zaman izlemiştim (film kendini iyi kötü izlettiriyordu ancak filmin ideolojik yanı ''çok yanlıştı'' işin doğrusu, bu da filme saygı duymamama sebep olmuştu). Yönetmen üçleme olarak düşündüğü bu projeyi tamamlamaktan vazgeçti sonradan. Üçüncü filmin ismi bile belliydi ...
Devamını oku
3,0
29 Eylül 2012 tarihinde eklendi
En iyi filmlerini özellikle 70'li yıllarda çekmiş üstad Woody'den bu yaştan sonra başyapıt, klasik falan beklemek gerçekdışı bir beklenti olur elbette. ''Zelig'', ''Annie Hall'' gibi sinema tarihinin en iyi filmleri her zaman varolacak ve izlenilecek üstadın zaten. ''Peki bu yaşta çektiği bu film nasıldı?'' derseniz size gönül rahatlığıyla filmi öneririm. 77 yaşında bir insandan bu kadar yaratıcı, keyifli bir film ...
Devamını oku
2,5
26 Eylül 2012 tarihinde eklendi
Almodovar görsel olarak şahane bir işe atmış olabilir ancak filmin senaryosu Yeşilçam melodramları sularında yüzüyor. Galiba sahneler üzerinde o kadar kafa yormuş ki üstad senaryoyu incelikle örecek enerjisi kalmamış. İzlediğim en zayıf Almodovar filmlerinden birisi olsa bile sıradan bir yönetmenin herhangi bir filmden yine de üstün film. Bu da yönetmenin artık yıllar içerisinde oluşturduğu alamet-i farikası haline ...
Devamını oku
3,0
26 Eylül 2012 tarihinde eklendi
Uyarı: Eleştiri film hakkında sürprizbozanlar (spoiler) içermektedir. Filmi dün sinemada izledim. Filmden çıktıktan sonra kafamda film hakkında pek olumlu bir düşünce yoktu açıkcası. Eve geldikten sonra film üzerinde düşündükçe o kadar da kötü bir film olmadığının hakkını teslim ettim. Filmi belki korku-gerilim filmi beklentisiyle izlediğimden olsa gerek çok beğenmemiştim ama yönetmen farklı ve cesur bir işin ...
Devamını oku
3,5
18 Eylül 2012 tarihinde eklendi
Köy enstitülerini hatırlatmak kaygılı bir ilk film... Sanırım Beyazperde eleştirmenlerinden Melis hanımın film için yaptığı eleştirinin bu girişi filmin amacını kısa ve net bir şekilde anlatmış. Birçok kişi ''biz zaten köy enstitülerini biliyorduk, bu film bize yeni birşey sunmamış ki'' diyebilir filmden sonra. Bu film aslında o insanlar için değil köy enstitüleri hakkında hiçbir fikri olmayan binlerce insan ...
Devamını oku
2,0
17 Eylül 2012 tarihinde eklendi
Bu kadar ilginç bir hikayeden nasıl bu kadar kötü bir film çıkartabildiklerini anlamak güç. Filmin konusunu okuyunca kafamda çok keyifli, zeka dolu bir yapım canlanmıştı. Ne yazık ki film beklentilerimin çok uzağında kaldı. İlk olarak geçmişin (80'li yılların) çok hızlı anlatılmış olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden bugün yaşananlar (2000'ler) fazla kendisine bağlayamıyor izleyeni. Biraz daha sindire sindire ...
Devamını oku
3,5
11 Eylül 2012 tarihinde eklendi
Pixar'ın eski işlerine nazaran daha orta sularda bir film olmasına rağmen ''Cesur'' iyi bir film. Son yıllarda izlediğim birçok animasyondan bir yetişkin olarak çok zevk aldığım, filmin içerisine girebildiğim söylenemez. Sanırım en son beğendiğim animasyon ''Toy Story 3'' filmiydi. O filmden sonra da bu filmi beğendiğim animasyonlar listeme ekleyebilirim galiba. O film kadar iyi bir film olmasa da ''Cesur'' yine de farklı ...
Devamını oku
3,0
4 Eylül 2012 tarihinde eklendi
Yıllardan beri bu filmin afişini görmediğim cafe, bar, sokak satıcısı kalmamaıştır herhalde. Buna rağmen filmi bir türlü izleyememiştim. Genellikle ''Amelie'' filminin yapısında bir film olduğu söyleniyordu izleyenler tarafından. Gerçektende o filme yakın bir sinema üslubu var filmin. Ancak ''Amelie'' çok daha iyi bir film hakkını teslim etmek lazım. Filme gelirsek ayakları yere basan, gerçekçi bir film izleyeceğim ...
Devamını oku
3,5
31 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Defolarına takılmadan değerlendirirsem keyifli bir filmdi ''The Artist''. Yıllardan bu yana Yeşilçam sinemasıyla büyümüş biz sinemaseverler için aslında tam da perdede aradığımız şeydi belki de. Kahraman yüksektedir, sonra hayat onu bir şekilde düşürür ve sonunda yine mutlu son ile seyircinin gönlü kazanılır. İnternet sitelerinde gezerken kullanıcı yorumlarının büyük bölümünde filmin oldukça sevildiğinin ...
Devamını oku
3,5
30 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Sean Penn yerine belki başka bir aktör olsa hezimete dönüşebilecek bu proje Penn'in muhteşem oyunculuğu sayesinde keyifli ve nispeten başarılı bir seyirliğe dönüşmüş. Zaman zaman espri yapmak için zorlasa da, final kısmıyla ''keşke böyle bir finali olmasaymış'' dedirtse de, film başarılı ve eli yüzü düzgün bir film. Açıkcası daha sıkıcı, ''bayık'' bir sanat filmi göreceğimi düşünmüştüm perdede. Ama ...
Devamını oku
2,5
29 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Beklentilerimin oldukça altında bir filmle karşılaştım. Scorsese eski günlerini mumla aratıyor zaten yıllardan beri (son 10 yılda çektiği filmlerden ''Köstebek'' hariç beğendiğim bir filmine rastlamadım ne yazık ki (''Köstebek'' 'te bir yeniden çevrimdi zaten, o filmin de ne kadar yönetmene ait bir yapım olduğu tartışılır). ''Hugo'' filmine geri dönersek, filmin en büyük sorunu bence zayıf senaryosu ve soğuk, ...
Devamını oku
3,5
28 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Tempo olarak zaman zaman tutuk bir film olsa da ''Milk'' toplamda iyi bir film. Her beğeniye hitap etmeyeceği aşikar. Akademi tarafından 2008 yılında bu kadar ilgi görmesi biraz şaşırtmadı değil beni. Akademi son yıllarda iyice liberal kanadın eline geçmiş anlaşılan :) Sean Penn'in oyunculuğu -zaten defalarca söylenmiştir- muhteşem. Penn gerçekten çok yönlü bir aktör. Bir aktör nasıl olmalı konusunda adeta ders ...
Devamını oku
2,0
20 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Roman Polanski gibi büyük bir yönetmenin neden böyle bir projeye giriştiğini anlamak zor. Tiyatroda izlesem bile yeteri kadar başarılı bulamayacağım bir projenin bir de filmini çekmişler. İşin ilginci Hollywood'un en iyi oyuncularıyla belki de. Oyunun ödüllü bir oyun olduğunu öğrendikten sonra benim şaşkınlığım bir kat daha arttı. Bu metnin neyine ödül verilmiş gerçekten ilginç. Ben kendi adıma tiyatroda bundan ...
Devamını oku
3,5
17 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Yıllar önce ''Sideways'' filmi ile tanıdığım, fena bulmadığım yönetmen Alexander Payne yine bildiği sularda ilerlemiş ''Senden Bana Kalan'' filminde. Gerçekçi karakterler, alttan alta ilerleyen depresif ama yıkıcı bir üslubu olmayan öyküler. Bu filmde de önceki filmde bulduğum şeyleri buldum sayılır. O filmden daha iyi yönü elbette bir aile öyküsünü anlatması filmin. ''Sideways'' şarap üzerine bir film gibi ...
Devamını oku
2,5
16 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Film bir roman uyarlamasıymış. Ödüllü. Romanı okumadım ancak izlediğim film benim için hayal kırıklığı oldu denilebilir. Bunun en büyük sebebi yönetmenin kötü performansı. Film içerisinde filmin sonunu (tamamını değil tabii ki bir kısmını) 10 kez gösterdi neredeyse heyecanı ayakta tutabilmek için. Filmin temposundan seyirci sıkılmasın diye ''bakın sizlere sonunda çok güzel bir sürprizim var, hadi biraz daha ...
Devamını oku
4,0
2 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Yunan sinemasının 2009 Oscar adayı ''Köpek Dişi'' en iyi yabancı film dalında son 5'e kalmıştı. 1-2 yıldır adından sıkça söz ettiren filmi izleme şansım olmamıştı. Ta ki düne kadar. İlk başlarda çok sıkılacağımı ''minimalist'' bir boğucukla karşılacağımı düşünerek filmi izlemeye başladım. Film ilk dakikalardan itibaren beni ters köşeye yatırmayı başardı ve finaliyle ise zaten büyüledi. Birçok ...
Devamını oku
3,5
1 Ağustos 2012 tarihinde eklendi
Çok övülen bu filmi yeni izleme şansı buldum. Beklentilerimin yüksek oluşundan belki de filmi çok başarılı bulamadım. Yönetmenin ilk filmi olduğu için film sınıfı geçiyor ama abartıldığı kadar iyi bir film mi orası tartışılır işte. Bizim ülkemizde -sadece bu film değil- bütün filmlerin genel sorunu galiba sinematografi. Hollywood'da bu işin o kadar başarılı altından kalkılıyor ki. Mesela orada Tarantino ilk ...
Devamını oku
2,5
30 Temmuz 2012 tarihinde eklendi
''Modern insan, kayboluş, seks bağımlılığı''. Bir filmden bahsediliyorken bu ifadeler kullanılıyorsa o filme temkinli yaklaşmak lazımmış, tecrübelerim yıllar içerisinde bana bunu iyice kanıtladı :) Bu ifadeler şehir hayatı yaşamış bizler için kulağa oldukça karizmatik geliyor galiba. Sonuçta hemen hemen herkes modern insan olmaktan hoşlanır, hayatının bir döneminde kalabalıklar içerisinde kaybolmuştur ve çoğu ...
Devamını oku