Uluslararası Amsterdam Belgesel Film Festivali’nde büyük ödülü alan “Of Men and War” cepheden dönen Amerikan savaş gazilerinin yaşama tutunma mücadelesini anlatıyor. Fransız yönetmen Laurent Becue-Renard, beş yıl boyunca bu askerlerin terapi süreçlerini ve sonrasını takip etmiş, onların dünyalarına girerek savaşın insanlara ne yaptığın sorgulamış. Sonuçta, bugüne kadar yapılan en önemli savaş karşıtı belgesellerden biri ortaya çıkmış.
Film, aynı zamanda, yönetmenin Bosna savaşı sırasında başladığı “Wrath of Geneology” (Öfkenin Soyağacı) üçlemesinin ikinci bölümü olarak çekilmiş.
Laurent Becue-Renard ile Amsterdam’da savaşın hayata etkilerini ve filmlerini konuştuk.
Bu filmi yapmaya nasıl ve neden karar verdiniz?
Laurent Becue-Renard: Ben her iki savaşı da yaşamış bir aileden geliyorum. Yani dedelerim, birinci dünya savaşına katılmıştı. Annem ve babam ise ikinci dünya savaşını yaşadılar. Ancak bu konular evde hiç konuşulmazdı, o yüzden ne yaşadıklarını, onların üzerinde nasıl bir etki bıraktığını, ailemize mirasının ne olduğunu hiç bilemedim. Daha sonra Bosna’daki savaş sırasında orada çalışırken, bir gün tesadüfen savaşta erkeklerini kaybetmiş kadınların terapi seanslarına katılma şansım oldu. Savaşın hayatlarını nasıl etkilediğini anlatıyorlardı ve bu benim daha önce ailemde yaşadığım sessizlikten çok farklı bir durumdu. Çok etkilendim ve bu konuda bir film yapmaya karar verdim. Kadınlardan sonra erkeklerin bu süreci nasıl yaşadığını da göstermek istedim ve bu filmi çektim.