Hesabım
    Aslı Akdağ, Ödüllü Belgeseli Bekleyiş'i Anlattı

    Aslı Akdağ, festivallerden ödüllerle dönen kendi bekleyiş hikayesini filme aldığı belgeselini Beyazperde'ye anlattı.

    Hayaldi gerçek oldu! Aslı ile arkadaşlığımız 2016’ya dayanıyor. Aynı yıl yapımcılığını üstlendiği “Genç Pehlivanlar” belgeseli 66. Berlin Film Festivali'nin Generation bölümünde jüri özel mansiyon ödülünü almıştı. Biz de bir sonraki filmi için Beyazperde’de birlikte röportaj yapsak diye konuşurduk :) 

    Aslı Akdağ bu sefer yönetmenliğini de yaptığı “Bekleyiş” filmi ile beyaz perdede ve Altın Portakal’da Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Muhafazakar bir toplumda kağıt üzerinde kocasız (!) hamilelik sürecini belgelediği film, Aslı’nın çevresiyle ilişkileri, bu zaman içerisinde yaşadığı zorluklar, kırılganlıkları ve kızgınlıklarını yansıtmasıyla kalplere dokundu. Ben bir anne değilim ama herkesin hayatta bir yolculuğu var. Bir kadın olarak Bekleyiş’i izlemek bana ilham oldu.

    “Bekleyiş” ikinci filmin. Sinema dünyasına 2016’da “Genç Pehlivanlar” filmiyle giriş yapmıştın. Aynı zamanda hukuk alanında danışmanlık veriyorsun. Hem hukukçu hem sinemacı pek duymuyoruz. Sinemayla ilişkin nasıl başladı? 

    Aslı Akdağ: Sinemayla tanışmam uzun yıllar öncesine dayanıyor, hatta önce oyunculuk vardı benim için, ardından setlerde yaptığım çalışmalarda kamera arkası ile tanıştım ve yapımın bana göre olduğunu keşfettim. Hem karakterime hem de öğrendiğim işe, aldığım formasyona çok uygundu. Aslında pek duymuyoruz diyorsunuz hukukçu-sinemacı ama dünyada çok fazla örneği var. Sonuçta bizlerin aldığı formasyon ya da yaptığımız iş sözleşmeleri yorumlamayı, stres yönetiminde, kriz anında olayları doğru çözümlemeyi, bazen arabulucu olmayı dahi gerektirdiği için ekip kurmak, yönetmek, doğru elementleri seçmek, projeye göre uygun kişileri bir araya getirmek aslında bizim bir anlamda deneyimlediğimiz işler. Dolayısıyla çok da farklı bir alana geçiş yaptığımı hiç düşünüyorum. Üstelik hukuk alanında da sürekli sinemacılarla, medya sektörüyle çalıştığımı düşünürsek birbirini besleyen iki ayrı alan gibi şu an hayatımda ikisi işim de. 

    Hukuk deneyimlerini sinema alanında da devam ettiriyorsun. Bir taraftan hukuk bir kuralcılık, sinema ise estetik kaygıları olan bir alan. 

    Aslı Akdağ: Biri daha kreatif bir alan. Biri daha soyut biri daha somutmuş gibi görünüyor ama dediğim üzere özellikle, sözleşme ve danışmanlık tarafını düşünecek olursak o da bir kreatif bakış açısını gerektiren bir iş diyebilirim. Elbette ki sinema kadar değil fakat sinemanın dinamiklerini bilmek bana danışmanlıkta da farklı bir bakış açısıyla yorumlama imkanı sağlıyor. Sinemanınsa benim açımdan daha farklı bir tutku olduğu bir gerçek. Sinemaya dair bir işi gerçekleştirdiğimde onun tatmini daha başka. Ortaya koyduğunuz ürün daha kalıcı, daha fazla insana ulaşabiliyorsunuz. Dolayısıyla tatmini de çok daha fazla oluyor tabii ki. 

    İleriki projelerinde belgesel üzerinden mi gideceksin, başka türleri de deneyimlemek istiyor musun? 

    Aslı Akdağ: Belgesel yapmayı çok seviyorum. Özellikle karakter odaklı hikayeler yapmak istiyorum; Bu tip yapımlar da tabi dili kurmacaya yakınlaştıran bir anlatıma ihtiyaç duyuyor. Konuşan kafaların, röportajların olduğu belgesellerden ziyade kendi içinde akıcı bir sinematografisi olan çalışmalar yapmayı istiyorum. Fakat kurmaca çekme isteğim de var. Üzerine çalıştığım bir uzun metraj proje var şu anda. Psikolojik, korku türünde diyebiliriz. O yüzden farklı bir iş olacak. Geliştirme sürecinde olduğum için öncelikle geliştirme platformlarına başvuracağım bu projeyle. 

    Yine kadın odaklı bir hikayeden mi gitmek istiyorsun? 

    Aslı Akdağ: Esasen ana karakterlerimiz yine bir kadın ve çocuk, evet.  Benim dertlerim ya da anlatmak istediğim şeyler daha çok bu yönde olduğu, farkındalık yaratmak istediğim noktalar olduğu için olsa gerek, bir bekar anne karakterimiz ve onun çocuğuyla, etrafıyla ilişkisi üzerinden anlatacağımız bir hikayemiz var ana örgüde. 

    facebook Tweet
    Öneriler
    Back to Top