Devam filmleri genellikle ilk filmine göre oranla başarısız çıkar biliyorsunuz. (Terminatör 2'yi ayrı tutarım tabii ki) Sin City'nin devam filmi de bu kategoriye cuk diye oturuyor. Gerçi ilk filmin çekilmesinden 9 yıl sonra insan elbette ki iyi bir şeyler bekliyor elbette ama yine de beklentileri devam filmleri için yüksek tutmamak lazım. Çünkü bu film ilk filminin aksine daha bilindik bir konusu var ve Sin City şehrinin de bu filmdeki havası, ilk filmdekine göre daha bir yavan. Üstelik 65 milyon dolarlık bütçesine rağmen bazı ölüm sahnelerinin oldukça yapmacık olduğu rahatça fark edilebiliyor.
Filmin konusunu anlatmaya gerek duymuyorum, iyi ve kötü tarafları sıralayacağım. Kötü tarafların bir kısmını yukarıda sıraladım ama bir kaç tane daha var ayrıca. Bunlar da şöyle; Film tahmin edilebilir olduğu için seyirci için biraz sıkıcı bir deneyime düşüyor ve ara sıra tekrara düştüğü için seyirciyi iyice ama iyice sıkıyor. Bunun dışında Eva Green'in oyunculuğu bu sefer pek olmamış. Ayrıca Mickey Rourke da filmin başlangıcında pek ortama uyum sağlayamamış olarak gördüm. Oyuncular olarak da son bir eksi ise Miho karakterinin değişip yerine Jamie Chung'ın canlandırması da olmamış.
İyi yanları neler peki? Öncelikle kadrodaki diğer oyuncular ortalamanın üstünde bir performans sergiliyor. Ayrıca bir kaç etken de filmi sürükleyici kılıyor ve bizim için eğlenceli sayılabilecek bir deneyim oluşturuyor. Aslında aklıma gelen iyi yanlar bunlar diyebilirim. Ama bu iyi yanlar, kötü yanların karşısına bir duvar gibi geçip filmin çekilemez bir deneyim olmasını engelliyor. Bu da olumlu bir taraf.
Kısaca işin özüne gelelim; Sin City'nin devam filmi oldukça tahmin edilebilir ve ilk filme göre de oldukça zayıf kalmış her haliyle. Ama düşük beklentiler ile vakit geçirmek için bir film arıyor iseniz bu filmi size tavsiye edebilirim. İyi seyirler.
İlk filmi izlemeseydim ve çok etkisinde kalıp bayılmasaydım buna bayılırdım, fakat ilk filmden sonra bu film sadece güzel olarak yazacağım bir film, seni seviyorum SinCity ama kusura bakma, belki olursa 3. de...
2005'teki ilk film, özellikle görüntü yönetimiyle, hele o yıllar göz önüne alındığında oldukça fark yaratmayı başarmıştı. Yaklaşık on yıl geçmiş ilk filmin üzerinden. Arada jenerasyon değişmiş neredeyse. Ama kendini izletiyor bu ikinci film de. Zaten ayrı ayrı da düşünebiliriz ikisini, her ne kadar hikaye bağlantılı ilerlese de. Çünkü büyük ölçüde aksiyonu, görüntüleri, çizgi roman estetiği göze çarpıyor sonuçta. Bazı karakterleri canlandıran oyuncular değişmiş. İkinci filmin merkezine yeni bir karakter, Eva Green ile katılmış. Başarılı bir seri diyebiliriz, çok önemli klasikler arasında hiçbir zaman sayılmayacak olsa da, kendine özgü aksiyonu ve Frank Miller'ın yaratmış olduğu bu "kirli" evrenin başarılı bir şekilde yansıtılması, onu "iyi hatırlanacak" filmler arasına sokmaya yetiyor.
İlk filmin altında doğru ama bahsedildiği gibi kötü bir film değil bence,sonuçta izlenmeye değer ambians,oyunculuklar gene güzeldi ve tabiki eva green hem fiziğini hem oyunculuğunu konuşturmuş,başlı başına filmi izleme sebebi...
efendim ilk filmin tadını alamak için izlemeyeniz kesinlikle.. o ilk filmden fersah fersah uzak bir film olmuş.. ama ilk filmdeki kahramanların daha başka hangi maceralara atıldıklarını merak ettiğimiz için çerez niyetine izlenebilir...
İlk filmden kötü ancak yine de iyi bir film. Filmin neden bu kadar az izlendiğini anlamış değilim. O kadar boş filmin olduğu vizyonda bence tercih edilebilecek 2-3 filmden biri.
(...) Frank Miller'ın, Robert Rodriguez ile birlikte aynı adlı meşhur neo-noir tarzı çizgi romanından perdeye aktardığı Sin City, kendi türünün içinde eşine rastlanmayan bir örnek olarak kısa sürede kült filmler arasına girmişti. Dokuz yıl sonra gelen devam filminde de, tekrar koltuğa oturan şapka fetişisti yönetmen ikilisi herhangi bir yeniliğe gitmeden ilkinin desteğiyle ayakta durabilecek bir iş çıkarmayı seçiyorlar. Neyse ki ilk filmin tadını büyük ölçüde vermeyi başarıyorlar. Adeta çizgi roman karelerini canlandırırmışçasına yarattıkları enfes görsellik ve renk oyunları yine filmin estetik açıdan en büyük dayanağı oluyor. Lakin bazı eksikler de yok değil, mesela hikaye anlatış biçimi ve olaylar neredeyse birebir şekilde taşındığı için bazı sahnelerin aşırı benzerliği biraz göze batabiliyor. Ama en nihayetinde seriyi sevenleri, yine de gayet tatmin edici bir devam filmi bekliyor.
Açıkçası başlarda biraz hayal kırıklığına uğradım salonda çıkınca.Ama yine de filmi izlerken o neo-noir ambiansı yeniden özlediğimi fark ettim.Çok tatmin etmese de Mickey Rourke sayesine eğlendim.Eva Green'in sayesine de etkilendim.Olay bu.İzlemek isteyenlerin de aklında kalmasın.Ama filmi izlerken de çok bir şey aramayın derim.
Uğruna öldürülecek kadın mı yoksa uğruna ölünecek kadın mı? Frank Miller’ın kendi çizgi romanından beyazperdeye uyarladığı Günah Şehri, bundan yaklaşık olarak 10 sene önce de bu sorunun cevabını arıyordu. Taze haliyle görücüye çıkan ikinci filmin isminin bazen ‘a dame to kill for/uğruna öldürülecek kadın‘, bazen de ‘a dame to die for/uğruna ölünecek kadın’ şekliyle karşımıza çıkması da aslında Miller ve Rodriguez ikilisinin yönetmen koltuğuna oturarak ortaya koydukları işin iki yönlü olduğunu gösteriyor. En ince detayına kadar, baştan aşağı her şeyiyle daha vizyona girer girmez klasikler arasına giren ve sinemaya daha önce tatmadığımız bir şeyi getiren Günah Şehri’nin devam filmi olan Uğruna Öldürülecek Kadın’ın ilk filmden aşağı kalır bir yönünün olmaması, hatta çıtayı bir basamak yukarıya taşıması da üstünde daha fazla kafa yorulduğu hissinin altında yatan gerekçe oluyor.
ilk film üç usta( Frank Miller Robert Rodriguez Tarantino) isimden dolayı çok güzel hatta bire bir uyarlamaydı, bob_earth90 arkadaşım sanki ilki olmamışta ikincisini zack snyder çeksin şeklinde bir serzenişte bulunmuşta, çizgi romanı okuyan birçok kişi filmi seyrederken çizgi romanın bütün kareleri gözlerinin önüne gelmiştir, vede elde olan bir senaryoyu çektiler ilk filmde bölebilirlerdi ve her bir karakteri daha detaylı anlatıp 50film birden çekip aaa sonunda nasıl birleştirdikte diyebilirlerdi ama yapmadılar tamamını koydular ilk filme ve şimdi sağlam birşeyler yazmalılarki birincisi harika ikincisi olmamış demeyelim, bu konuda frank miller ki çizgi roman tarihine adını kazımış bir adamdır herşey mükemmel olana kadar 10yılda geçse bekleyecektir
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.