Yönetmen koltuğunda David Fincher’ın oturduğu “The Curious Case of Benjamin Button”, beyaz perdeye uyarlanan senaryosunu Eric Roth ve Robin Swicord ikilisinin, F. Scott Fitzgerald’ın 1922’de yayınlanan aynı isimli kısa öyküsüne dayandırarak birlikte yazdıkları fantastik bir drama…
25 Aralık 2008’de vizyona girdikten sonra aday olduğu 13 kategorinin üçünde Academy ve aday olduğu 11 kategorinin yine üçünde kazandığı BAFTA ödülleri dâhil toplam 80 ödülü bulunan filmin, 7.8/10 (519.011 oy) ve 3.7/5 (690.281 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.1/10 (243 yorum) ve 70/100 (37 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, sinema eleştirmenlerine oranla normal sinema izleyicisinin daha çok beğendiği bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Bu kadar teknik bilgiden sonra, şimdi de gelin isterseniz 167 milyon dolar gibi hatırı sayılır bir bütçeyle (bu miktarın 27 milyon dolarlık kısmı, filmin bir bölümünün New Orleans’ta çekilmiş olması nedeniyle Louisiana eyaletince verilen devlet teşviklerinden sağlanmıştır) çekilen ve 334 milyon dolarlık bir gişe yapan filmimize, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle biraz daha yakından bakalım…
Öncelikle şunu açık yüreklilikle itiraf etmeliyiz ki, filmin, Cate Blanchett, Brad Pitt, Julia Ormond, Tilda Swinton, Jason Flemyng ve Elias Koteas’lı oyuncu kadrosu gerçekten de son derece etkileyici…
Ama o kadar…
Zaten bu isimlerden hiçbirinin, bugüne kadar “bu da ne böyle?” denilebilecek berbat bir performansına şahsen biz tanık olmadığımız gibi bir başkasının da böyle bir şeye tanıklık ettiğini hiç sanmıyoruz…
Bize göre bu oyuncuların hepsi bu filmde de, daha önce de defalarca kanıtlanmış kendi standartlarında oynamaya devam etmişler… Muhtemelen bunda, David Fincher’ın oyunculardan herhangi birinin tek başına filmin önüne geçmesine izin vermeyen tarzı, belirleyici etken olmuş…
Peki, o zaman bu filmi bu kadar iyi ve ünlü yapan şey ne?
Aslında bu sorunun yanıtı, sanat yönetmenliğinden makyajlarına, görüntü yönetmenliğinden sanal efektlerine, kostümlerinden editörlüğüne ve tabii özgün senaryosuna kadar filmin pek çok festivalde / yarışmada aldığı veya aday olduğu ödüllerde açıkça kendini gösteriyor…
Ki bu da Fincher, her zaman olduğu gibi bu filmde de yine Hollywood’un en yetkin isimleriyle çalışmaya devam etmiş demek oluyor…
Örnek mi?
Alın size 1 Academy ve 1 BAFTA dâhil 25 ödüllü görüntü yönetmeni Claudio Miranda… Veya olmadı buyurun 2 Academy ve 1 BAFTA ödüllü editör Kirk Baxter… Yahut birer Academy ve birer BAFTA ödüllü sanat yönetmenleri Victor J. Zolfo ile Donald Graham Burt…
Bu listeyi daha da uzatmak mümkün… Ancak gereksiz… İşin kendisi ortada zaten…
Sonuç olarak, istisnasız bütün David Fincher filmleri gibi arşivimizin demirbaşları arasında yer alan bu film için puanımız 4 olacak…
Biraz uzun sayılabilecek 166 dakikalık süresine rağmen, eğer bugüne kadar halen izlemediyseniz, kendinize bir iyilik yapın ve destansı drama kıvamındaki bu güzel filmi mutlaka izleyin deriz…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 1 Eylül 2018 günü saat 02.10’da yazılarak paylaşılmıştır...