Jason Bourne kendini az da olsa hatırlamakta. Ama hala boşluklar var kafasında. Biraz olsun dinlenmeye çalışıyor.. Sakin, suskun. Hareketi başlatan eylem ise bir zamanlar adına çalıştığı kurumdan geliyor.
The Bourne Supremacy, Rus yazar Robert Ludlumun Bourne serisinin devamı. Bu sefer Doug Limanın oturduğu koltukta, bir sonraki filme yönetmenlik yapacak ve Matt Damonu bir kez daha zirveye taşıyacak Paul G. oturmakta.
Yönetmen değişikliğine rağmen, kurgu asla kendini bırakmıyor, çünkü Robert Ludlumun kaleme aldığı, Matt Damonun can verdiği Jasoun Bourne karakteri fazlasıyla mükemmel.
Serinin ilk filmi olan The Bourne Identity, Jason Bourneun sevdiği kadın -Franka Potente kızıl saçlarıyla, Marie Kreutz rolünde çok tatlıydı- Marie işin içine girdiğinde ve zarar gördüğünde The Bourneun arayışı devam etmekte.
Yine bir kovalamaca, bu kez daha fazla aksiyon, bu kez daha hızlı, Avrupa bir kez daha Jason Bourneun mekanı. 4000 Kmden gelip mesul olamayacağı bir eylemin içinde. Birileri Bournee tuzak kurmuş ve onu ininden çıkarmayı başarmıştır..
Doug Limanın çektiği serinin ilk filmi olan The Bourne Identity, Paul Greengrassın yönetmen koltuğunda oturduğu The Bourne Supremacy ile devam etmekte. Ayrıntılar her zamankinden daha akılda kalıcı, Bourne artık kendinen daha emin, sürükleyici olan hikaye artık zirve yolunda, The Bourne Supremacy aksiyon ve casus filmlerini sevenler için tam anlamıyla "tek". İnanın ki, film bittiği an, "Bunun devamı nerde?" diyeceksiniz ve aramaya başlayacaksınız. Üstüme vazife olmasa da, bu filme 10 üzerinden 10 veriyorum.