- 'oo onu mutlaka seyret, o sinemanın kült filmlerindendir!'
Bu ve buna benzer cümleleri çevremizden sürekli işitir durur, birileri tarafından bu 'kült film' tanımlamasıyla bir şeyler seyretmeye yönlendiriliriz. Sürekli bir o kült film bu kült film. peki nedir bu 'kült' film? İşte 1957 yapımlı yönetmenliğini Sidney Lumet'in yaptığı, başrolünde Henry Fonda'nın oynadığı bu film, 'kült film' nedir sorusunun yanıtını eksiksiz cevaplamaktadır. Keza sinema otoriteleri de benimle aynı kanaatte olacak olsa gerek ki; filmin başarısını onlarca ödülle taçlandırmışlardır.
96 dakika boyunca yalnızca tek bir odada çekilmiş, arada görünen 1-2 kişi dışında sadece 12 kişi ile oynanmış bir film ve üstelik siyah beyaz. Kulağa ne kadar sıkıcı geliyor öyle değil mi? Ne kadar kült ve başarılı olursa olsun, kim böyle bir filme tahammül edebilir ki?
İşte sizin gibi ben de bu kaygıyla başladım filmi izlemeye. Fakat öncelikle size bu film hakkında bir kaç enteresan şeyden bahsetmeliyim.
21 angry men, bir çok hukuk fakültesinin ilk sınıflarında öğrencilere hocalar tarafından zorla izlettirilir. En kötü ihtimalle mutlaka bir kaç hoca bu filme olan hayranlığından, mutlaka seyredilmesi gerektiğinden bahseder. Herhalde hukuk fakültesindeki hocalar da okullarına yeni gelen öğrencilerini, hukukun ne olduğu hakkında biraz olsun fikir sahibi kılabilmek için en iyi yol olarak 96 dakikalık bu filmi seçmiş olmalılar. Zira hukuk gerçeğin ortaya çıkarılmasını amaçlar ve bu da ancak önyargıların kırılabilmesiyle mümkündür. İşte tam bu önyargıların nasıl ortadan kaldırılabileceği noktasında da yardımımıza 12 tane, hepsi birbirinden farklı mesleklere, karakterlere, yaşamlara sahip jüri üyelerimiz yetişiyor.
Birçok onur ödülü almış, tüm sinema tarihinin en ilham verici filmleri listesine Dog Day Afternoon, Network, Before the Devil Knows You're Dead, The Verdict, Serpico gibi bir çok film sığdırmış, geçtiğimiz yıl vefat eden yönetmen Sidney Lumet'in ilk defa yönetmenlik yaptığı filmi olan 12 Angry Men'i, bu kadar başarılı yönetmesinden, ileride ne kadar başarılı olacağı,77. oscar odullerinde akademi onur odulune layik goruleceği belliymiş.
Genel olarak tüm oyuncuların oyunculukları muhteşem, hepsi filmdeki doldurmaları gereken yeri tam gerektiği gibi dolduruyorlar. Yine de tek bir karakter akılda kalıyor. O da Henry Fonda'nın oynadığı masaya 8. sırada dizilen jüri üyesi. Bir kere baştan diyeyim; bu film karakteri kadar çok az sayıda karizmatik adam tanıdım. Öyle bir başrol düşünün ki, filmin hem en soğuk,hem en düşünceli,hem en vicdan sahibi,hem en zeki,hem en tutarlı,hem en sempatik rolü olsun. Yalnız bu değil onu karizmatik kılan. Mesela filmde kaç kere diğer roller tarafından çocuğun cinayeti işlemiş olabileceğine ikna olmuşken, her defasında 8. jüri bütün ezberlerimizi bozuyor. Bizi sürekli bir sürprizle gizemle karşılaştırıp, her defasında vay anasını dedirtiyor, her defasında bambaşka bakış açısı kazandırıyor. Bu gibi bir karakteri oynamanın yükünü kaldırmak da çok güç. Hakkını vermeliyiz ki Henry Fonda'nın tarzı ve başarısı bu bakımdan da büyük önem kazanıyor.
Tüm bunlardan sonra filme asıl başarı kazandıran öğesinin senaryosu olduğunu söylemek zorundayım. Zaten 96 boyunca tek bir odada geçen, sadece 12 oyuncunun yer aldığı filmde ancak kusursuz bir senaryo olmalıydı ki, izleyici ekranın başına gözünü kırpmadan çakılı kalabilsin. Öyle bir senaryo düşünün ki, 1800lü sinemanın olmadığı yıllarda çıksa yine başarılı olurdu. 1950 yılında çıktı başarılı oldu. 2200 yılında çıksaydı yine başarılı olurdu.. Zira yönetmeni Sidney Lumet'in hakkını fazlasıyla verdik fakat, yönetmen olmasaydı, bir tane el kamerasıyla çekilse dahi film yine olağanüstü başarı elde ederdi.
Bu kadar övgü dolu konuşabileceğim pek fazla film olduğunu zannetmiyorum. Eğer izlerseniz kanaatimce ekran başında geçirilen en keyifli vakitlerinizden birisi olacak. Hepinize iyi seyirler..