DİKKATLİ İZLEDİĞİNİZDE BİR BAŞYAPIT OLDUĞUNU GÖRECEKSİNİZ
Üzerinde düşünülmesi ve yazması uzun zaman alan bir film DONNIE DARKO... Bayağıdır izlemek isteyip kendimi tuttum çünkü özel bir anım olsun istedim. İzlerken de beklentilerimden çok daha yükseklerde olduğu için sessizce alkışladım içimden Jack Gyllenhaal ve Richard Kelly’i. Film, adına uygun karanlık havasıyla ve verdiği kafa karışıklığı hissiyle anlatmak istediklerini çok iyi anlatıyor. Platonik aşklarından, kuralcılığı ve klasik eğitim anlayışı sebebiyle öğrencilerle hiç bir iletişim kurması mümkün olmayan öğretmenlere; okulun kabadayısından, okula yeni gelen kızın hikâyesine kadar pek çok yönüyle lise hayatı oldukça gerçekçi bir şekilde veriliyor. Bana kalırsa her yönden ele alınması gerekiyor çünkü bu yapımda bağlılığı, bağımlılığı, aşkı, aileyi, sanatı, eğitimi, liberali, özgürü, ölümü görüyoruz... Doğru ölümü anlatıyor bu film, tesadüfen, en güzeli… Dünyanın sonuna doğru ölürken, doğru şekilde yaşamayı, yalanları kaldırıp, dürüstçe var olmayı... Evet, Donnie Darko da bir insan, onca ötekinin içinde, onların gözünün içine bakabilen kendine de yabancı olduğunu görüp, kendini herkes sayesinde kurcalayan, bütünlüğünü aşkta bulan kaybetmek üzere geldiği dünyada, tek anahtar, yine yitmeye mahkum. Donnie Darko da bir insan, sadece bir insan ama süper kahraman olmadığını da nereden çıkardınız…! Donnie Darko, 80’lerin dönem ruhunu ve 90'ların filmlerini birleştiren doğaüstü öğelerle bezeli muhteşem bir süper kahraman başyapıtıdır. Filme, bir şizofrenin dünyasına başarıyla ve abartılara yer verilmeden girilmiş fakat bu, şizofren çocuk çözümlemesi yalnızca varılmak istenilen noktaya giderken araç olarak kullanılmıştır. Öncelikle filmin işlediği yalnızlık, insan duygusunun karmaşıklığı, farklı olmanın getirdiği yalnızlık, herkesin kendi yaşam koçu olduğu gibi gibi temel diyalogları ve unutulmaz şirinler repliklerini es geçersek ki filmin temelini bunlar oluşturur, paralel evren mi yoksa zamanda geriye gitme mi oldu sorusu elimizde kalan temel sorudur. Solucan deliği, zamanda yolculuk, paralel evren, kiler kapısı gibi kavramlar üzerinde düşünülebilir elbette, ama filmin altyapısı oluşturan asıl konu yalnızlık ve toplumla uyuşmazlıktır kanatimce… Ayrıca yönetmen; vurgulamak istediği noktalardan hiçbirisini seyirciyi aptal yerine koyarak gözüne gözüne sokmamış aksine izleyicinin insiyatifine saygı duymuş. Kendisinin takıntılı olduğu ve kızdığı noktaları inanılmaz bir mükemmellikle işlemiş olan yönetmen, sevimlilik sembolü olarak görünen tavşanı; lanetin, çirkefin bir türevi olarak göstermiş ama bir o kadar da doğruların bulunmasına yardımcı olan bir varlık olarak vurgulamış ki burada bir iyi ve kötü ikileminin orta noktasını bulmaya çalışmıştır… Tarantinovari bir yaklaşımla müziklerin sahnelere uyumlarının da filmin başarısında etkili olduğunu düşünüyorum ve teması " herkes birgün yalnız ölücek " sözünden geliyor. Film bir bulmaca gibi hazırlanmış, parçalar yavaş yavaş yerini buluyor. Puzzleı çözebilmek için de filmi çok dikkatli ve her söyleneni harfiyen anlayarak izlemek gerekiyor. Ayrıca içinde bir sürü küçük küçük planlanmış gönderme olmakla birlikte, bu ayrıntılar filme olan beğeninizi kat be kat arttırıyor kısacası insanların hayatını değiştiren bir film değil de daha çok hayattan parçalar taşıyan bir filmdir… Son olarak Donnie Darko bir seçim yaptı, evet seçimler hayat değiştirebilir. Kendi adıma benim filmi izledikten sonra aklımda kalan en büyük soru işaretiyse yine hayata dair oldu; SEÇMEDİKLERİM beni nereye götürebilirdi ?...