Pisliğin, serseriliğin, köpeklerin, adiliğin, kokuşmuş bir düzenin karşısında duran yalnız bir adamın öyküsü ...Travis, yalnız bir insan. Aynı zamanda saf, temiz, doğru, dürüst bir insan. Beğendiği kadına olduğu gibi davranıyor, yapmacık değil.Sevdiği kadını kendi yaşantısının bir parçası olarak görmesi, onu porno filme götürmesi aslında saflığın, dürüstlüğün bir ifadesi ...Bu durum bence Travisin topluma ayak uyduramaması anlamına gelmez. Çünkü toplumun Travise verdiği bu ...Çevresindeki adaletsizlikler, ahlaki çöküntü, yozlaşmış kokuşmuş bir düzen onu rahatsız ediyor, ve bunu kendince değiştirmek istiyor.Kendisi kokuşmuş bir düzenin parçası olmak yerine bunu reddediyor ve ayakta kalma mücadelesi veriyor. Yaşadığı çarpık düzeni değiştirmek istiyor. Haksızlıklara tahammül edemiyor ...Burada biz kendimize sorabiliriz: Bizler gördüğümüz, yaşadığımız çarpık düzeni değiştirmek için neler yapıyoruz? Hiçbir şey ...Yalnız bir insan çevresini daha iyi gözlemleyebilir. Travis niteliksiz, yozlaşmış yığınların arasında olmaktansa yalnız kalmayı tercih etmiş. Ne büyük bir erdem ... Travisin yaşadığı yalnızlık bir çaresizlik göstergesi değil, bir tercih meselesi aslında ... Pislikten, adilikten, adaletsiz aşağılık bir toplumla kaynaşmaktansa yalnız olmayı tercih etmiş ...Bernard Russellin Akılsızca bir şeyi milyonlarca kişi söylese de o şey yine akılsızcadır. sözünden hareketle; Travis pis, adi bir toplumun içinde parlayan bir güneş gibi ...