Film hakkında çok fazla eleştiri var, bunların çoğunluğuna katılmakla birlikte birkaç noktada da farklı düşünüyorum. Öncelikle filmin ilk perdesinin gerçekçi bir tarafı sergilemesi hoşuma gitti. Birçok insan filme 20 yıl öncesinin devamı beklentisiyle gitmişken bir nevi onları gerçeklerle yüzleştirmek ve bulutların üstünden indirerek yeryüzüne ayak bastırmak hiç de fena fikir değil. Benzer bir durum Before Sunrise serisinde de vardı ve hoşuma gitmişti, devam filminde bir önceki filme nazaran daha gerçekçi ve ayakları yere basan bir senaryo göstererek benim takdirimi kazanmıştı. Matrix de Neo'nun hayal dünyası veya kurguladığı bir oyundan öte olmayabilirdi, bu yıllar sonra sinemaya giden insanları şok edebilirdi belki ama bir yandan 20 yaş daha olgunlaşmış bir kitlenin o süre içerisindeki tecrübeleriyle paralel de bir senaryo olurdu. Sonuçta otuzlara ve kırklara yaklaşınca insan bambaşka bir gözlük takarak devam etmiyor mu hayatına?
Ancak filmin net eleştirilmesi gereken bir ikinci perdesi oldu. Tamamen Neo ve Trinity'nin büyük aşkı senaryosuna evrilen ve sadece bir devam filmi olarak da değil ayrıca değerlendirildiğinde de vasat altı bir bilim kurgu filmi karşıladı bizi. Şipşak anlatılan bir geçmiş, hızlıca akan senaryo, zorlama aksiyon sahneleri ve büyük vuslat... Felsefeden tamamen yoksun, Netflix filmleri tadında bir filmle karşılaştık. Zaten karakterler de bu minvalde, bir o kadar zorlamaydı. Sürekli entelektüel gösterilmeye çalışılan siyahi oyuncular, mavi saçlı kadınlar, saçlarını boyamış, tuhaf takılar takan erkekler... Eee bu bildiğin Netflix filmi zaten.
Karakter seçimleri de felaket kötü. HIMY'in Barney'i aralarındaki en kötü seçim olmuş diyebilirim. Rol için kesinlikle uygun olmaması bir yana, seslendirmesi de bu uyumsuzluğu arşa çıkarmış. Mavi saçlı ablamızdan tut, ekipteki bir kişi bile Matrix evrenine uygun bir fenotipe sahip değildi.
İlk perdesini bir noktada kabullenirim ancak ikinci perde net bir şekilde puanımı aşağıya çekti. Ayrıca kabul edelim arkadaşlar, çoğu film artık bir proje, bir fikir aşılama. Ki Matrix zaten transseksüel propagandası olduğu senaristler tarafından kabul edilmiş bir yapıt. Dolayısıyla bugünün dünyasına böyle bir film giderdi, daha sıradan, daha sığ ve zorlama görsel efektler, mavi kısa saçlı kadınlar, tuhaf kıyafetler giyen erkekler, eşini aldatan çiftler vs.
O dönem için Matrix her ne kadar bir kitleyi farklı bir yaşam tarzına ittiyse bugünün filmlerinin de ana amacı bu işte, kırkına dayanmış eski bir Matrix hayranının bu filmden bir şey anlamaması anormal bir durum değil çünkü bu film senin için değil on sekiz yaşındaki genç için çekilmiş...
Film baştan sona Matrix aurasından da uzaktı, hiç olmadı kötü bir senaryoyu bile kurtaracak bir ambiyans oluşturulabilirdi. Ancak siyah yeşil evren gitmiş, pastel bir evren gelmiş, kim bilir bu da belki de birilerinin gökkuşağı imgesidir....