10 değilde 100 üzerinden bir puanlama yapılsaydı hiç düşünmeden 100 puan verirdim ve koca cüsseli adamdan çıkan şu cümleler karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma..Sinemanın Taçsız ve Oscarsız Kralı Frank DarabontFrank Darabont dünya sinemasına Green mile(Yeşil yol) ve The Shawshank Redemption(Esaretin Bedeli) gibi iki büyük film kazandırmış Oscara bir çok kez aday gösterilmiş fakat Oscar ödülü alamamış bir yönetmen ve senaryo yazarı bu yüzdende Frank Darabont'u Amerikan Sinemasının Oscar'sız ve Taçsız kralı olarak adlandırmak pekte yanlış olmaz.Frank Darabont yaşam serüvenine Macar devriminden kaçan bir ailenin çocuğu olarak 1958 yılında Fransa da bir mülteci kampında başlamış.Frank Darabont'un Ailesi daha bebek iken daha iyi bir yaşam için Amerika'ya göç etmiş.Frank Darabont sinema yaşamına 20 yaşında Amerika'da başlamış sadece iki yıl sonra başarılı bir yönetmen olacağının sinyallerini ilk çektiği kısa film ile vermiş.Darabont 22 yaşında Stephen King'in bir romanından uyarladığı The women in the room (Odadaki kadın) isimli ilk kısa filmini çekmiş.Drabont ilk kısa filmiyle 1983 Akademi ödüllerinde yarı finalist olmuş ve aynı film 1986 yılında Amerika'daki özel bir Televizyon kanalında Stephen King'in Korku dünyası adlı bir dizi içerisinde yayınlanmış.Frank Darabont'un başarı bir yönetmen olmasının arkasında başarılı bir senaryo yazarlı olmasının etkisi oldukça büyüktür.Frank Darabont sinema yaşamı boyunca A Nightmare on Elm Street3,The Fly 2 ve Dream Warriors gibi başarılı filmlerin senaryo yazarlığını yapmış.1990 yılında George Lucas'ın The young indiana jones chronicles isimli Televizyon dizisinin yazarlığını yaparak sinema serüvenine devam ettirmiş.1994'de Frank Darabont Yönetmenliğini ve Senaristliğini yaptığı yine Stephen King'in romanından uyarladığı 25 milyon dolar bütçeli The Shawshank Redemption(Esaretin Bedeli) isimli filmi çekti Film'in başrolünü ise Morgan Freman ve Tim Robbins paylaştı.Filmde Eşini öldürmekle suçlanan masum bir adamınAndy Dufresne'nin hapishanedeki yaşam mücadelesi konu edinilmiş.Filmde Amerikan adalet sistemi ve Hapishane yaşamı eleştirilmiş ve çeşitli göndermeler yapılmış.Filmde en güzel göndermelerinden biri Andy Dufresne diyalogunda yer alıyordu:Ben dışarıda dürüst bir adamdım burada suç işlemeyi öğrendim. Yada Filmde dindar bir Hıristiyan görünümündeki müdürün rüşvet ve adam öldürtmek gibi bir çok suça karışmış olması Amerikan adalet sistemine önemli göndermelerdir. Esaretin Bedeli Filmi 7 dalda Oscar ?a aday gösterilmiş ve tüm önemli dallardaki ödülü Başrolünde Tom Hanks'in oynadığı Forest Gump'a kaptırmış.Esaretin Bedeli filminin önemli dallardaki Oscar ödüllerini alamaması Kamu oyunda Oscar ödüllerinin neye göre verildiği hakkında eleştirilere neden olmuş. Çünkü Esaretin Bedeli Filmi bir çok internet sitesinde yapılan oylamalarda birinci olmuş ve seyircinin gönlünde taht kurduğunu ispatlamıştır.Frank Darabont 1999 yılında diğer ünlü filmi olan ve yine Stephen King uyarlaması olan senaristliğini, ve yönetmenliğini yaptığı Green Mile(Yeşil Yol) filmini çekti Filmin başrolünü ise Tom Hank ve Michael Clarke Duncan paylaştı.Filmin konusu iki kız çocuğuna tecavüz edip öldürmek sucuyla idama mahkum edilen iri yarı ürkütücü görünüşte fakat çocuksu saf bir ruha sahip esrarengiz güçlere sahip bir adamın Coffey'in baş gardiyan Paul ile dostluğu ve hapishanedeki gerçekleşen bazı esrarengiz olaylar anlatılmış.Green mile(Yeşil Yol) Filmi 2000 yılında En iyi film Akademi ödülü,En iyi yardımcı erkek oyuncu,En iyi uyarlama Senaryo akademi ödülü ve en iyi müzik akademi ödülüne aday gösterilmiş fakat ödüllerin hiçbirini alamamıştır.Frank Darabont 2001 yılında yönetmenliğini ve yapımcılığını yaptığı 72 milyon dolar bütçeli Majestik isimli filmi çekmiş fakar bu film gişede çok başarılı olamamış.2007de yine Stephen King Uyarlaması olan Mist (Sis) filminin senaryo yazarlığı ve yönetmenliğini yapmıştır.Bu film Frank Darabont'un diğer iki Stephen King uyarlaması kadar başarılı olamamış.Frank Darabont 2010 yılında Ray Bradbury Fahrenheit 451 isimli bir bilim kurgu romanını beyaz perdeyi taşıyor.Frank Darabont'un The Mist ve 2010 yılında gösterilecek olan Fahrenheit 451 isimli filmi çekmesiyle tarz değiştirmeye çalıştığını görüyoruz.Bu tarz değişikliğini belki kendi kendini tekrarlamak istememesiyle ilgili olabilir bakalım gelecekte çekeceği filmler Green Mile(Yeşil yol) ve The Shawshank Redemption(Esaretin Bedeli) gibi başarılı olacakmı onu önümüzdeki zaman gösterecek.Fakat gelecek zaman tek birşeyi değiştirmeyecek Frank Darabont'un iki büyük ve bence sinema klasiklerinin arasına girmesi gereken Green Mile(Yeşil yol) ve The Shawshank Redemption(Esaretin Bedeli) gibi filmin yönetmenliğini ve senaristliğini yapmış olmasınıFrank Darabont'un Esaretin Bedeli ve Yeşil yol filmlerinin bu denli başarılı olmasının bir çok sebebi var .Her şeyden önce Frank Darabont sinemanın üç önemli malzemesini Işık, müzik ve oyunculuğu etkili biçimde kullanmış.Frank Darabont'un her iki filminde de akıllıca diyaloglar kullanmış böylece filmi izleyen seyircilerin filmde konu edilen mahkumlarla empati kurması sağlanmış.Seyirciler yeşil yolda idama götürülen mahkuma veya Esaretin Bedeli filmindeki intihar eden yaşlı mahkumla duygusal bağ kurmuş onların acılarına ortak olmuştur. Her iki filmde de umut ve dostluk temalarını işlenmiştir.Frank Darabont filmlerinde görsellik senaryonun önüne geçmemiş.Senaryo ne kadar görsellik gerektiriyorsa sadece onu vermiş estetik ve sade bir görsellik kullanmış abartılı efektlerden.3 D animasyondan kaçınmış böylece Çektiği filmlerde sade ve etkili bir dil oluşturmayı başarmıştır. Günümüzde 3 D animasyonlara ve efektlere boğulmuş Hollywood sinemasında sadece bu 3 doğal aracı kullanarak başarı sağlamak büyük bir beceridir.Frank Darabont'un sinema yaşamını şöyle özetlemek mümkün doğduğu ülke olan Fransa'nın sineması gibi sade estetik ve yaşadığı ülke olan Amerika'nın sineması gibi akıcı ve etkili.
önce kitabını okuyup daha sonra filmini izledim ,kitap ancak bu kadar güzel yansıtılabilir,yıllar geçti ama her izlediğimde hala aynı tadı veriyo.mükemmel
Film biraz önce bitti daha önce parça parça izlemiştim fakat bugün tamamını izleme fırsatı buldum.Oyunculuklar çok güzeldi fakat Tom Hanks ve Michael Clarke Duncan mükemmel oynamışlar.Senaryo çok güzel,film 2 saat 53 dakika olmasına rağmen hiç sıkılmıyorsunuz,filmin son sahnesi en can alıcı sahnelerden biriydi,konu çok güzel işleniyor filmde yani akıcı bir film herkese de tavsiye ederim uzun bir film gözüksede hiç sıkılmayacağınız favori filmleriniz arasına girebilecek bir film.9/10
Bu başyapıt için söylenecek o kadar çok şey varki aslında..Lakin kelimeler yetersiz kalır..Böyle filmlere gerçekten kolay kolay rastayamazsınız.Hayatımda seyrettiğim en iyi filmlerden biri.Oyunculuklardan bahsetmiyorum bile..Bu kadar mı mükemmel olabilir,bu kadar mı herşey mükemmel bir şekilde birbirini tamamlayabilir..Sonuç olarak bu şahaser,herkesin ölmeden önce izlemesi gerekenlerin başında geliyor şüphesizki..10/10Bu yapımda emeği geçen herkes büyük bir iş başarmış,hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum.
tom hanks - micheal clarke duncan ikilisinin muhteşem oyunculukları,usta yönetmen frank darabont un müthiş yönetimi ve duygu seline neden olan unutulmayacak sahneleriyle, sinema tarihine geçmiş muhteşem bir dram başyapıtı...10/10
İdam öncesi John Coffey ; Tom Hanks arasında geçen konuşma ve John un su sozlerı beni çok etkilemişti ; Yoruldum, patron. Yollarda yağmurda yalnız bir güvercin gibi olmaktan yoruldum.Hic bi zaman ne yapacagımızı nereye gidecegımızı söyleyecek bir dostum olmamasından bıktım artık.En çokta insanların birbirine kötü davranmasından bıktım.Dünyada hergün hissettiğim ve duydugum acıdan bıktım.O kadar çok var ki sankı kafama cam parçaları sokuluyor,,her zaman her zaman ; anlayabiliyormusun beni patron her zaman bu acıyı taşıyorum Birde idam edilirken Tom H. le el sıkıştıgı sahnede göz yaşlarıma hakim olamamıstım..Onları sevgileriyle öldürdü Dünyanın her yerinde her gün oluyor ve ben görüyorum patron
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.