X-MEN: APOCALYPSE
Mükemmel, mükemmel, mükemmel… Başka söylenecek tek bir söz daha yok. X-Men serisinin, her film ilerledikçe kurgusunun nasıl kusursuz ve mükemmel hâle geldiğini belirgin bir şekilde görebiliyoruz.
Yönetmenliğini Bryan Singer’ın yaptığı X-Men: Apocalypse, birçok mutantın özelliğini kendinde toplayan, en eski mutant Apocalypse’i (Oscar Isaac) konu alıyor. X-Men, onun varlığından habersiz yeni üyelerle gelişirken, Apocalypse varlığını hissettirir ve müthiş bir savaş patlak verir. Serinin Wolverine filmlerini de sayarsak 5. filminde yani X-Men: First Class’ta geçmişe gidilmesiyle kurgu farklı bir hâl almış ve sıradan bir süper kahraman filmi olmaktan çıkmıştı. İlerleyen konuyla da günümüzün öncesinde geçen filmlerden şimdilik sonuncusu olan bu filmde geleceğin daha farklı şekillendiğini ilk 3 filmin artık alternatif bir günümüz zamanı olduğunu görüyoruz. Ayrıca Magneto (Michael Fassbender), Storm (Ororo Munroe), Psylocke (Olivia Munn) ve Angel (Ben Hardy) birlik olarak X-Men’e karşı savaşıyorlar ki bu savaş sahneleri insanı hop oturtup, hop zıplatıyor tabiri yerindeyse. Apocalypse’in ekibini sayıp X-Men’in kimlerden oluştuğunu saymazsam olmaz. Professor X (James McAvoy), Mystique (Jennifer Lawrence), Jean Grey/Phoenix (Sophie Turner), Beast (Nicholas Hoult), Quicksilver (Evan Peters), Cyclops (Tye Sheridan), Nightcrawler (Kodi Smit-McPhee). Yani her ne kadar yeni öğrencilerin de arasında olduğu bir ekip olsa da, çok güçlü olduklarını gözardı etmemek lazım.
Bazı oyunculardan tek tek bahsetmem gerekiyor. Bunlardan ilki Peter/Quicksilver rolündeki Evan Peters. American Horror Story sayesinde oldukça ün kazanmış olan Peters rolünün hakkını veriyor ve insanları kendine hayran bırakmayı başarıyor. Quicksilver, hızı sayesinde büyük patlamaları bile bir oyun olarak görebiliyor. X-Men: Days of Future Past’te az süre almasına rağmen, o kısa sürede kendini fazlasıyla sevdirmişti ve bu filmde de onu görüp de o an coşku yaşamayan yoktur diye düşünüyorum. Marvel’ın Quicksilver’ına kıyasla özellikle, çok daha üst düzey bir oyuncu tercihi olduğu konusunda herkes hemfikir olmalı. Ayrıca FOX’ta ona yazılmış karakter de çok daha eğlenceli. Yani Quicksilver’a kesinlikle tam not.
Jean Grey’e gelecek olursak; Sophie Turner’ı da Game of Thrones’tan tanıyoruz. Stark’ların son umutlarından Sansa olarak. Sophie Turner ne kadar günümüzdeki Jean Grey’i canlandıran Famke Janssen’e hiç benzemese ve büyüyünce ona uzaktan yakından benzemeyeceği her ne kadar kesin de olsa Famke’yi düşünmeden bakarsak iyi bir performans sergilemesiyle ve göz alıcı güzelliğiyle yine tam notu hakkediyor. Jean’in Scott’la aralarındaki yakınlık, gelecek farklı bir hâl de alsa tekrar birlikte olacakları hissini uyandırmıyor değil. Tabii Wolverine gerçeğini de unutmamak gerek…
Charles Xavier ve Erik Lehnsherr karakterlerini canlandıran James McAvoy ve Michael Fassbender öyle harika hayat vermişler ki rollerine, ikisini de ayırt etmeden sevmenize neden oluyor bu durum. Gerçekten müthiş oyuncular orası kesin. Professor X ve Magneto arasındaki muhtemelen ebedi dostluğu ama zaman zaman da büyük savaşları izleyicilere kusursuz yansıtıyorlar. Serinin ilerleyen filmlerinde de bu ikiliyi görmezsek olmaz.
Ve son olarak Wolverine… Yine bir Wolverine klasiğini 1 dakika civarında görsem de heyecanlanmadım değil. Yıktı, geçirdi… X-Men evreninde Wolverine’in yeri ayrıdır birçok insana göre bundan eminim. Hugh Jackman’ın Wolverine için son zamanları bunu biliyoruz. Old Man Logan olarak son kez göreceğiz sanıyorum. Onu özleyeceğiz ve yerine geçecek aktöre de onun yerini doldurabilmesi konusunda iyi şanslar diliyorum. Ayrıca Jean ile karşılaşmaları anında tam olarak ne yaşandığını serinin ilerleyen filmlerinde anlayabileceğimizi düşünüyorum.
Kurgusuna hayran olduğum bir film serisidir X-Men benim için. İlk 3 filmden sonra senaryodaki köklü değişiklikler ve diğer yandan bağlantının kopmaması filmin neden çok sevildiğini belli eder nitelikte. Bazı insanların kafaları gelecek, günümüz, geçmişe gidip gelmelerle karışsa da dikkatli izlendiğinde hayran kalınası olması gerektiği görülüyor. Bu konuda yine bu filmin yönetmeni ve senaryoya katkısıyla Bryan Singer’ı ve tabii ki senarist Simon Kinberg’i kutlamak lazım. Kurgu çok detaylı ve kusursuz işleniyor tüm seride.
Görsel efekt konusunda hiç eksiklik hissetmeyeceğiniz ve bir süper kahraman filminden beklenen efektleri fazlasıyla bulabileceğiniz bir film olan X-Men: Apocalypse bu senenin müthiş film takviminde şu ana kadar benim favori filmim olmayı başardı. Captain America: Civil War’un büyük başarısı sonrası yine bir Marvel senaryosu olan film hasılat konusunda bakalım beklenen başarıyı elde edebilecek mi?
Kanun Kalkan