güzel bi devam filmi ama tabiiki bir önceki film olan başlangıç'ın yerini tutmaz.10/8 Not: 1968 yapımı maymunlar cehennemi serilerinin yerleri ayrı benim için onlar başyapıttı.
Birinci filmin yanına yaklaşamasa da kötü bir film değildi.
Ragojin, sen filmi tamamen yanlış anlamışsın, hatta hiç anlamamışsın. Burada anlatılmak istenen, kötülüğün akıl ile birlikte gelmesi. Bir hayvana eziyet de etsen, işkence de etsen kin tutmaz, kan davası gütmez, ben de işkence yapayım, eziyet yapayım demez. Ama ne zaman ki işin içine akıl girer, işte onunla hem iyilik hem de kötülük birlikte gelir. Burada da kendi halinde maymunların akıl ile birlikte nasıl da insani zaaflara sahip olduklarından bahsediliyor. Sezar da bu yüzden özür diliyor. "Ben maymunların insanlar gibi olmadığına, onlardan üstün olduğuna inandım, ama birbirimize benziyormuşuz" diyor zaten.
Konu güzel,grafikler güzel, maymun Cesar'ın ses tonu herşeyden de güzel :) Aslında 5 yıldız vermeme ramak kalmıştı ki; sonradan düşündüm ki film her şeyiyle film olmalı. Sanırım gözüme batan filmin müzikleri. Kötü demiyorum fakat kaliteyi daha da yükseltmeliydiler. Hanginizin film bittikten sonra müziği aklında yanı melodisi sizde bir yer edinebildi mi.? Benim açımdan olumsuz. Fakat diğer her şey güzel. İzlemelisiniz
Güzel, izlenir. Gösterime gireli bir hayli olduğu için yorumu uzatmayacağım fakat seriyi izliyorsanız zaten bunuda kaçırmazsınız ki bundan da pişman olmazsınız.
Film serinin önceki filmlerinin gerisinde kalmış. Senaryo itibariyle özellikle boş geçen yaklaşık ilk 50 dakikadan sonra biraz toparlamaya çalışılmışsa da serinin en kötü filmlerinden biri olmaktan kurtulamamış...
Bu film, ilk filmin hayvanların insan biçimci/antropomorfist şekillerde tasvir edilmesi ve insani yönlerin ve niteliklerin yüceltilmesi anlamında bir devamı, evet. İnsan uygarlığının doğaya ve hayvanlara ve elbette yaşayan bütün canlılara yaptıklarını göstermesi anlamında aynen ilk film gibi bizi farklı bir noktadan bağırmaya çağırıyor, burası doğru; ama aynı zamanda bütün hayvan karakterleri kaale almamızın ve önemsememizin sebebi de onların aslında insan gibi olmaya başlamaları, yani akıllarını kullanmaya başlamaları oluyor. Bu noktada en azından hayvan hakları ile ilgilenenler açısından hayvanların gerçekten de kaale alınmamalarındaki en büyük sebep, hayvanların insan zekâsına sahip olmaması sebebiyle sömürülmeye ve acı çekmeye devam etmesidir. Hayvanlar başlarına gelen bütün o kötülüklerin sebebini kavrayamıyor, ama onlara yaşatılan bütün bu zulümleri, kötülükleri, ve acıyı yaşayarak, ızdırap çekerek hayatta kalmaya çalışıyor ve ölüyorlar, öldürülüyorlar. Kıstas noktamız onların insan gibi bir zekâsı olması değil, insan gibi his ve duyguları olması; ölmek değil yaşamak istemeleri olmalı. Hayvanları akıl sahibi olduklarında insanlar gibi herşeyi yıkacak gibi bir tavırlar eleştirerek insanı öven bir eleştiri yapmak hiç doğru değil, gerçekçi değil. Bu yüzden hayvanların akıl sahibi olur olmaz iktidar hırsına kapılmaları ve özellikle de bunu yapanın Koba olması bana samimiyetsiz geliyor. Koba'nın ilk filmde korkunç hayvan deneylerinde kullanılan ve artık acı çekmeye karşı nasır bağlamış bir maymun olduğunu biliyoruz. Hayvan hakları ve hayvan deneyleri konusunda birşeyler okuyanlar, izleyenler Koba'nın başına gelenlerin milyonlarca hayvanın günlük, rutin yaşam standardı olduğunu biliyor. Bilmeyenler dayanabileceklerse youtube'dan izlesin. Koskoca filmi Koba'nın kötülüğü üzerine kurmak ve Sezar'ı insanlardan özür dileyen ve kendi türünü suçlayan bir konuma indirgemek bana hiç masum görünmüyor. Koba'dan veya isimsiz Kobalardan, rahatça her yıl deneylerden öldürülen hayvanlardan kim insanlar adına özür diledi ki -ki buna birinci filmdeki iyi bilim adamları da dahil- Koba adına Sezar bütün insanlardan özür dilesin? Dilemeli mi?
Hayvanları veya doğayı olduğu gibi anlatabilmek ve ortak noktalara temas ederek hikâyeler anlatmak bir meziyet ve bu meziyetin çok güzel sergilendiği eserler var; meselâ Pi'nin Yaşamı ya da The Grey... Hayvanlar veya doğa, onların olmamızı istediği şey değil, olmak zorunda da değil, ve onları bizim istediğimiz şey olmaya zorlarken nesnel ve hakiki olan şeyi gözden kaçırabiliyoruz, kaçırıyoruz. Maymunlar Gezegeni serisinin devam filminde de hakiki olanı anlama çabası- ki ilk filmde daha samimi bir çaba görürken- hayvanlarla ilgili gerçek olmayan masallara kapılıp gidiyor ve onların yaşamak zorunda bırakıldığı kötülükleri görmemizi, anlamamızı mümkün kılmadan bitiyor.
Her şeyden önce teknolojinin geldiği nokta şaşırtıyor insanı. Film boyunca tek bir saniye bile izlediklerimin yarıdan fazlasının yapay ortamlarda çekildiğini veya oluşturulduğunu hissetmedim. En ufak detaylar dahi göz önünde bulundurulmuş ve harika bir atmosfer oluşturulmuş. İki saatten biraz fazla olan süresi size on dakika gibi geliyor. Sürükleyicilik had safhada. "Maymunlar Cehennemi" evreninin 2011 yılında başarılı yeniden doğuş operasyonu, aynı başarıyı, hatta biraz daha ileri götürerek belki, devam ettiriyor bu ikinci film ile. Umarım serinin üçüncü filmi de, muhtemel son halkası yani, yerinde bir final yapar. Tüm teknik başarısının yanında, belki tahmin edilebilir ancak son derece başarılı oluşturulmuş olay örgüsü ve senaryosu ile de takdiri hak ediyor. Sahneler ilerlerken, özellikle finale doğru George Orwell'in başyapıtı "Hayvan Çiftliği" aklıma gelmedi değil. Hele de kitabın o kısa ancak muhteşem olan son paragrafı, son cümlesi. Bilmiyorum doğrudan ilişki kurulabilir mi, ancak filmi izlerken ve insanlar ile maymunların mücadelesini, birleştikleri ve ayrıldıkları noktaları özümserken, bu gibi düşünceler gelip geçiyor zihninizden. Tabii ki kitabın alt metinleri oldukça farklıydı, ancak birleştikleri noktalar da var. Yalnızca bir aksiyon-macera filmi olarak göremiyorum bu nedenle filmi. Sağlam bir altyapıya oturduğu düşüncesindeyim. Tabii ki özellikle finale doğru aksiyonun da hakkıyla tadını çıkarıyoruz, ancak sıradan bir "popcorn" filmi değil, "izle-geç" filmi değil bana kalırsa. Yine de bu tercih seyirciye kalmış, hangi pencereden filmi tecrübe etme tercihi. Senenin görülmeyi hak eden yapımlarından olduğu su götürmez bir gerçek.
Sezarın ve yüzlerce maymunun özgürlüğe yürüyüşünden on sene sonra, insanların büyük çoğunluğunun yok olduğu ve tekrar medeniyete doğru adım atma çabaları gösterdiği bir zamanda ilk insan ve maymun etkileşimini görüyoruz bu devam filminde. Zekanın herzaman ilerleme yada gelecek inşa etmediğini aynı insan dünyasında 35 bin yılı aşkın sürede olduğu gibi ölümü ve yıkımı beraberinde getirebileceğini gösteren yapımımız, birinci filmden kalan unsurları bir adım daha ileriye götürerek maymun ve insanın yada evrimleşen canlıların birbirlerinden farkı olmadığını gerçekçi ve etkileyici şekilde sunuyor. Hem hareket yakalama teknolojisi muazzam kullanılmış hemde kıyamet sonrası dünya muazzam yaratılmış. Yinede son on yılı iki dakikada sadece anlatımla değilde görsel olarak ele alınması bazı soru işaretlerini giderebilirmiş. Bunun yanında sadece yaşadığımız yerdeki insanları görmemizde fazla dar bir açı olmuş. Yönetmen bu maymunların hikayesi insanlar sadece bir unsur, hikayenin ana konusu değil olarak düşünmüşki bazı ayrıntısızlıkları buna bağlamakta doğru olucaktır. 10/8,5
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.