En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Ata Kalinyazgan
Takipçi
204 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
12 Temmuz 2014 tarihinde eklendi
(...) İlk olarak 1968'de başlayan Maymunlar Cehennemi furyası gittikçe daha talihsiz bir hal alırken en son 2011'de Rupert Wyatt tarafından yepyeni bir Maymunlar Cehennemi serisinin ilk adımı atılmıştı. Üç yıl aradan sonra bu kez projenin başında Matt Reeves'ın yer aldığı Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti ise ilkinden daha iyi bir devam filmi olarak karşımıza çıktı. Teknik anlamdaki ciddi farkın yanı sıra hikaye alanında da daha kapsamlı ve incelikli bir işin ürünü olduğunu her karesiyle belli eden film, çapıcı mesajları ve etkileyici hikayesiyle de oldukça dikkat çekiyor. En nihayetinde ise ufak tefek kusurların rahatlıkla göz ardı edilerek izlenebileceği, seri için hayli başarılı bir gelişme bölümü olarak 2014 yazının belki de en iddialı blockbuster'ı olmayı fazlasıyla hak ediyor.
Neden. Filmi izledikten sonra akla gelen ilk düşünce bu oluyor ister istemez. Başlangıç ile farklı bir açılm yaptıktan sonra ikincisinde hiçbir farklılık yaratma konusunda düşüncen yoksa neden bu devam filimini beyazperdeye sundun. Yeterli değildi, sığ bir konuya sarılmış bir iki buçuk saat geçirdiğimiz aşikar. Üç boyuta değinmek bile istemiyorum, her şeyiyle hayal kırıklığı yaratan bir devam filmi. Saygılar...
1968 yılında Franklin J. Schaffner’in başlattığı ve 2001 yılına kadar beş filmden oluşan bir seri halinde devam eden Maymunlar Cehennemi efsanesi, yeni milenyumun başında gotik/grotesk anlatımın Hollywood sinemasındaki en önemli isimlerinden Tim Burton’ın ellerinde yepyeni bir hal almıştı. Sinema tarihinde pek çok ünlenen serilerde olduğu gibi Maymunlar Cehennemi’nin de bu gidişatına dur deme cesaretini 2011′de Rupert Wyatt gösterdi ve seyirciyi her şeyin başlangıç noktasına, cehennemin de öncesine götürdü. Maymunlar Cehennemi: Başlangıç’ı başarılı bir uyarlama yapan tek özelliği bu değildi elbet; filmin daha çok maymun Sezar ve bilim insanı Will Rodman arasındaki ilişki üzerine kurulu olması, seyrettiğimiz şeyin felaket filmlerinden de öte bir noktaya kendine yer edinmesini sağlıyordu. Yeni filmin beğenilmesinin ardından yapımcılar her zamanki gibi kolları yeniden sıvadı; bu sefer yönetmen koltuğuna Cloverfield ve Let Me In’den tanıdığımız Matt Reeves’i getirdi. Hem yapım ekibinin hem de yönetmenin vereceği sınav önemliydi çünkü bir blockbuster yapma gayesiyle yola çıkılan ilk filmin, sinemanın yalnızca eğlence yönüne hitap etmediği; çok daha fazlasını vaat ettiği düşünüldüğünde ikinci film için aynı çizgiyi korumak hayli zor olacaktı. Açıkçası, bu zorluğun altından pek kalkabilmiş değiller.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.