Senaryosunu da, Jul Maroh'un "Le bleu est une couleur chaude" (2010) isimli çizgi romanından uyarlayarak Ghalya Lacroix ile birlikte yazan Abdellatif Kechiche'in yönetmen koltuğunda oturduğu "La vie d'Adèle / Blue Is the Warmest Colour"; LGBTQ+ kategorideki, romantik bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 4 milyon Avroluk bir bütçeyle çekilerek Cannes Film Festivali'nin tarihinde ilk kez, "Altın Palmiye" ödülünün, sadece yönetmen Abdellatif Kechiche'e değil de, kayda değer derecedeki "cesaret ve başarıları" sebebiyle başrollerdeki Léa Seydoux ile Adèle Exarchopoulos'a da verildiği bu filme; Criterion Collection tarafından itinayla elden geçirilerek, 1080p formatındaki pırıl pırıl bir hale dönüştürülen ve (25 Şubat 2014) tarihinde de satış ağına dahil edilen şahsi koleksiyonumuzdaki resmi Blu - ray kopyası üzerinden biraz daha yakından bakalım...
***
On beş yaşındaki bir lise öğrencisi olan Adèle (Adèle Exarchopoulos); kendisine abayı yakmış olan son sınıftaki delikanlılardan, Thomas (Jérémie Laheurte) ile arkadaşlığını ilerletmektedir...
Günlük yaşamını sürdürmekte olan Adèle:
Bir gün sokaklarda dolanarak, Thomas ile olan randevusuna doğru yol alırken; yaşça kendisinden biraz daha büyük, kısa ve mavi saçlı bir kadınla karşılaşır...
Ki bu karşılaşma esnasında, gerek Adèle ve gerekse de mavi saçlı Emma (Léa Seydoux); o an için nedenini bilmeseler de, fırtınasına yakalandıkları kimyasal bir çekimin etkisiyle, birbirlerine tekrar tekrar bakmaktan kendilerini alamazlar...
***
Bu bakışma faslının ardından Adèle ile Thomas; sözleştikleri şekilde meydanda buluşarak, bir dönerciye giderler...
Hiç de hoş bir görüntü oluşturmamasına karşın, sosyo - kültürel standartlarını yansıtması çerçevesinde:
Menüdeki makarna, tavuk vs. gibi yemek çeşitleri sayesinde düşük gelir grubuna mensup bir işçi ailesinin (Baba / Aurélien Recoing - Anne / Catherine Salée) kızı olduğunu anladığımız Adèle; bırak salçadan turuncuya dönmüş olan ağzının çeperlerini silmek gayesiyle peçete kullanmayı, yalanarak yeme ve parmaklarını kürdana dönüştürerek dişlerini karıştırdığı beslenme tarzını, döner dürüm yerken de sürdürür...
Üstelik her seferinde de Kechiche; insanın midesini bulandıran bu iğrenç sahneleri, neredeyse gözümüzün içine sokar...
***
Ardından da...
Öpüşerek film izleyecekleri bir sinema salonuna giderler...
Ancak her nasılsa Adèle'in aklı, artık rüyalarına da girmeye başlamış olan mavi saçlı kadına takılıp kalmıştır...
***
Derken...
Sınıfındaki Béatrice (Alma Jodorowsky), Amélie (Fanny Maurin) ve Laetitia (Maelys Cabezon) gibi diğer kızların da merakla bekledikleri, ilk cinsel temas da gerçekleşir...
***
Fakat Adèle açısından bir şeylerin ters gitmekte olduğunu, eşcinselliğini gizlemeyen arkadaşlarından Valentin (Sandor Funtek) ile yaptığı konuşmadan anlıyoruz...
***
Çok geçmez...
Ve...
Adèle ile Thomas; salya sümük bir vaziyet de olsalar da, ilişkilerine son noktayı da koyuverirler...
***
Kendine yeni bir çıkış yolu arayan Adèle, arkadaşlarından Béatrice'in kendisine olan yaklaşımını yanlış değerlendirir...
Halbuki Béatrice, bir lezbiyen değildir ve aralarındaki öpüşme, kendiliğinden gelişmiştir...
Yalnız bu son gelişme üzerine Adèle, cinsel kimliğinin farkına varmış gibidir...
***
Arkadaşlarının seslenmelerine aldırmadan okuldan ayrılmakta olan Adèle'in iyice dağıldığını fark eden Valentine; yolunu keserek onu, eşcinsel erkeklerin takılarak dans etmekte oldukları bir bara götürür...
Herkes havaya girmişken, oradan ayrılan Adèle kendini; birkaç sokak ötedeki, bir lezbiyen barına atıverir...
Şaşkın gözlerle etrafına bakınan Adèle, nihayet aradığını bulur...
Evet...
Güzel Sanatlarda dördüncü sınıf öğrencisi olan mavi saçlı kadın da oradadır...
***
Diğer kadınların tacizlerinden korumak amacıyla Emma; Adèle'i, kuzeni olarak tanıtır barda ve sanki yıllardan beri birbirlerine aşinaymışçasına da, sıkı bir sohbete başlarlar...
Lafın arasında Emma, Adèle'in okumakta olduğu Pasteur Lisesi'nin adını da öğrenir...
Hatta ertesi gün okul önündeki, ilk buluşma da gerçekleşir...
Dakika 57...
***
Farkındayız biraz erken kestik...
Zira "spoiler" vererek ağızlarınızın tadını kaçırmak istemiyoruz...
***
Vizyona girdiği yıl sinema salonunda izlediğimiz filmin, geride kalanında sizleri; 122 dakikalık destansı özelliklere sahip olan bir bölüm daha bekliyor olacak...
Fırsat bulup da filmi bugüne kadar izleyememiş olan sinemasever dostlara, "Lütfen homofobiklerin yaptıkları olumsuz yorumlar ile verdikleri düşük puanlara aldırmayın" diyoruz...
Keyifli seyirler,