Öncelikle bu filmde ve tabiki Sergio Leone'un diğer filmlerinde her zaman şu 2 şey gözüme batmıştır. İlki, Leone'un olayları bu kadar uyum içinde ilerletme anlayışı, diğeri ise, aktörlerini nasıl gerçekten oynattığı. Claudia Cardinale'in çiftliğe gidişini görünce tek görebildiğin şey yüzü, ama karakterin neye baktığını veya nasıl hissettiğini direk anlayabiliyorsun. Henry Fonda'nın kötü adam olduğunu biliyorsun, ama küçük çocuğa hafifçe gülümseme verdiğinde kötü adamdan daha fazla olduğunu hissediyorsun, kişilik ve insan niteliği, kötü olsa bile.
Daha sonra filmde mükemmel bir ortam var, sahnelerin biri diğerinden daha güzel, hipnotize eden Morricone müziği ve en önemlisi harika oyunculuk. Sergio bu filmle sinema tarihinin en benzersiz yönetmen olduğunu kanıtlamış. Eğer filmi izlemişseniz her sahnenin zaten bir sanat eseri olduğunu biliyorsunuzdur. Leone'nın neredeyse her çektiği sahneden izlerken büyülenmemek elde değil.
O son sahne var ya tam bir başyapıt,
2 ana karakter hiç bir şey demiyor, ama yüz yüze geldiklerinde ve müzik de araya gelince, konuşmalarına gerek yok her şeyi anlıyorsun. Filmin başından beri üstü kapalı şekilde ima ettiği sahne sonunda geldi, ateş etmeye hazır şekilde duruyorlar, tüm bu hikayenin ne için olduğunu açıklığa kavuşuyor, sonra hiç uyarı filan yok, silahlarını çekip ateş ediyorlar hiç farkında olmadan olup bitiyor.
Şimdiki sinemanın eksiliği, hiç durmayan aksiyon ve bitmeyen klişeler. Kötü ve iyi adam karşı karşıya gelip savaş başlıyor, o kadar şiddet var ki hiç bir insan işin içinden çıkamaz, ve her zaman olduğu gibi kötü adamın öldüğünü zannedince son bir kez daha meydana çıkıp son bir şans için hazırlanıyor. Her ne kadar bugünün film yapanları Leone'dan nasıl zamanlamayı doğru düzgün ayarlamalarını ve gizemin güçten daha iyi altyapı oluşturmasını öğrenmelerini istesem de, olmayacak.
Benim için her zaman Western türündeki en iyi film C'era una volta il West budur.