Kanada, Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya, Polonya, Slovakya, Macaristan ve Japonya gibi ülkelerde “Seven Sisters” olarak da bilinen “What Happened to Monday / Pazartesi'ye Ne Oldu”, senaryosu Max Botkin ve Kerry Williamson tarafından yazılan ve Tommy Wirkola tarafından yönetilen distopik tarzda bir bilim – kurgu aksiyon filmi…
Prömiyeri, 6 Ağustos 2017’de Locarno Film Festivalinde yapılan ve 18 Ağustos 2017 tarihinde ABD, İngiltere ve Latin Amerika’da Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilerek vizyona sokulan filmin, 6.9/10 (111.198 oy) ve 3.6/5 (2.500 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 5.8/10 (37 yorum) ve 47/100 (12 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, vasat bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Yine de isterseniz, bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım, ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, Norveçli yönetmen Tommy Wirkola’nın haftanın eksiksiz bütün günlerini kendilerine isim edinmiş yedi(z) kız kardeşi birden canlandıran Noomi Rapace’i ön plana çıkartarak "ergenvari" bir aksiyonun dibine vurduğu ilgi çekici bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Aslına bakarsanız, aksiyon meraklısı belirli bir izleyici kitlesi düşünülerek, bilim – kurgu soslu “kuru aksiyon” olarak kurgulanmış olan bu tür filmler tarzımız değil…
Zaten o nedenle de filmi dört yıllık bir gecikme ile izledik…
Peki, pişman olduk mu?
Sağlıklı yaşamak (ve yaşlanabilmek) için bütün endüstriyel abur cuburları yıllardır hayatından çıkartmış olan birisinin, kızarmış patates ve höpürdetilerek pipetle içilen buz gibi büyük bir boy meşrubat da içeren kocaman bir hamburger menüsünü bir oturuşta iç ettikten sonra geğirirken (ve tartılırken) hissettiği pişmanlık kadar…
Elbette bir kereliğine yapılan böyle bir hovardalık kimseyi çok fazla üzmeyeceği gibi zarar da vermez…
Yeter ki bu hovardalıklar, obezite ile sonuçlanacak yolda sıkça tekerrür eden gereksiz bir alışkanlığa dönüşmesin…
Nihayetinde o “kocaman hamburger menüsü” gibi bu filmin, Noomi Rapace ,Willem Dafoe, Glenn Close, Marwan Kenzari, Christian Rubeck, Pål Sverre Hagen, Tomiwa Edun ve Cassie Clare gibi isimlerden oluşan ve insana, “Gel, gel” yapan bol yıldızlı ambalajı da oldukça göz alıcıydı…
Hatta hiç sıkılmadan izlediğimiz 123 dakikalık süresi tamamlandığında, seveni için “aksiyon” ve Pazartesi karakterine ne olduğunu öğrendiğimiz sürpriz bir finale de sahip olan filmin, “gizem” porsiyonlarının da yeterince doyurucu olduğunu fark ettik…
Filmin hikâyesi için de ilk günden bu yana söylenen bir sürü şey var…
Örneğin, Max Botkin tarafından yazılan ilk halinin 2010 yılında Kara Listeye alındığı daha sonra Kerry Williamson tarafından baştan yazıldığı fakat işin içine Tommy Wirkola’nın sihirli elleri ile Noomi Rapace dâhil olmasaydı pek de fazla bir şeyin değişmeyeceği gibi…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; nitelikli film izlemeyi tarz edinmiş sinemasever dostlara, “Bu türden hafif atıştırmalıklar aracılığı ile yapılacak küçük kaçamakların duruş bozmak anlamına gelmediğini bir kez daha hatırlatmış olalım” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 2,5 verdiğimiz bu aksiyonu ve entrikası bol film için önerimiz de, eğer türün meraklısıysanız ve aradan geçen bunca zamana rağmen halen izlemediyseniz hiç düşünmeden “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,